Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '10

 
Kategori
Güncel
 

Özdil'in sicilinden bir örnek; Öldürülen Leedsli taraftarlar

Özdil'in sicilinden bir örnek; Öldürülen Leedsli taraftarlar
 

Yıl 2000. Galatasaray zaferle sonuçlanacak UEFA kupası macerasında, yeni bir adımın eşiğinde ve sahasında Leeds United takımı ile oynayacak.

Dünyada holigan olarak tanınan İngiliz taraftarları da maç için İstanbul’a gelmiş ve şehrin bilindik noktalarında maç saatini, bekliyorlar. Bir olasılık her zamanki gibi belirli taşkınlıklar sergiliyorlar.

Bu esnada olanlar oluyor ve Taksim meydanında çıkan arbedede iki İngiliz taraftarı öldürülüyor.

Elbette ertesi gün tüm gazeteler bu önemli konuyu yer veriyor. Ama Star gazetesi tarzı ile hemen aradan sıyrılıyor. Gazetesinin olay hakkında kullandığı ifadeler aynen şunlar;

“Holiganların sokakta da, sahada da ağzını burnunu kırdık...Biz Türkler, Avrupalı rakiplerimizi çiçeklerle karşılar, alkışlarla uğurlarız...Ama sizi, suratınıza TÜKÜREREK gönderiyoruz! Two...Two... İngiltere'ye kadar yolunuz var.”

“Leedsli holiganlara Taksim'de kafasına vura vura toprağı öptürdüler... Leedsli futbolculara Ali Sami Yen'in çimlerinde cenaze namazı kıldırdılar. Hem de two rekat."

Olayın gerekçesi ve gerçekleşme şekli ne olursa olsun, gayet nahoş ve üzüntü verici bu durum karşısında, tüm kamuoyu oldukça sakin, soğukkanlı ve sorumlu bir tavır sergilemeye çalışırken, Star Gazetesi'nin milliyetçi duyguları körükleyici, ölümü ve şiddeti meşru gösterici tavrı o zaman basın yayın camiası içinde de tepki topluyor.

Oral Çalışlar'ın 17 Nisan tarihli yazısında öğreniyoruz ki, gazetenin kullandığı söz konusu ifadelerin sahibi Yılmaz Özdil. Çünkü Özdil daha sonradan çok eleştiri alan ifadeleri bakın nasıl savunuyor;

“Sabahtan bu yana gelen tebriklerden telefonlarımız kilitlendi. Sen ne diyorsun halk bundan hoşlanıyor."

Geçen hafta içinde gazetelerde bu konunun diğer bir yönü ile ilgili bir başka haber dolaşıyordu. Habere göre, İngiltere’de Leeds United taraftarları aradan 10 yıl geçmiş olmasına karşın, cinayetin faillerinin netleşmemesi, mahkemenin sonuçlanmamasının nedeni ile olayın yıldönümünde Türk adaletini protesto etmeye hazırlanıyorlardı.

…………………..

Gerekçe ne olursa olsun, bir avuç yabancı futbol taraftarının güvenliğini sağlayamayıp, sonu ölümle biten bir kavgadan, milliyetçi, ağzı salyalı bir söylem geliştiren bir zihniyetin, bugünkü duruşunu anlamak hiç de zor olmuyor. Bu zihniyet için, iki İngiliz taraftarını öldürmek ne kadar doğal, sıradan ve hatta övünülecek bir iş ise, bir siyasi temsilciye yumrukla saldırmakta o kadar sıradan, doğal ve gayet yerinde bir tavırdır.

Çünkü ırkçı, milliyetçi söylemlerin en büyük becerisi, şiddeti meşru gösterecek bahaneler üretmektir.

Leedsli taraftarların ölümünü düşünelim. Öldüren kişi ve onun çevresindekilerin, bu cinayetten kendilerini arındırmaları için ürettikleri zihniyet az çok bellidir. Çok anlamsız ve çarpık karşılaştırmalar işlerini görür. Örneğin, “İngilizler de Çanakkale’de onbinlerce askerimizin ölümüne neden oldular, onlarda iki kişi ölse ne olacak ki.” Bu mantığı cinayeti işleyenin geliştirmesini, kişinin bu büyük suçun ağırlığını üzerinden atma çabası olarak değerlendirebiliriz. Ama bir ülke, toplum, o toplumun önde gelenleri böyle düşünmeye başladıkları anda, insanlığın temel değerlerinden kopuyorlar demektir.

Oysa Leedsli taraftarların ölümünde de gördüğümüz gibi, bu ülkenin mahkemeleri bile, bir Türkle Türk olmayan arasındaki adli bir meselede, adaleti sürüncemede bırakmaktan çekinmiyor. Çünkü milliyetçi düşünce şekli alttan alta bu süreci de etkiliyor ve büyük olasılıkla “iki kendini bilmez İngiliz” için bir Türk evladını cezalandırmak istenmiyor.

Öyle olunca şiddet bu ülkenin kaçınılmaz kaderi oluyor. Çünkü şiddeti meşru gören bir zihniyet, ister istemez bu şiddete karşı gelişen karşıt şiddeti meşru göstermenin de yolunu açıyor. Ve iki şiddet birbirini besleyerek ilerliyor. Çünkü bir tarafın ürettiği şiddet karşı tarafın meşruiyet kaynağı oluyor.

Leedsli taraftarların ölümü üzerine kullandığı söylemlerden de anlayacağımız üzere Yılmaz Özdil bu dili gayet iyi kullanan bir yazar. Kendi durduğu noktadan gelişen şiddeti meşru gösterme konusunda uzman. Bu konuda ne büyük destekçisi de karşı cepheden gelen şiddet.

Demokrat bir zihniyete düşen görev ise, şiddeti besleyen bu gerekçeler silsilesini reddedip, barışın önünü açan sorumlu tavrı geliştirebilmek. Özdil’in veya başka bir milliyetçinin (Türk, Kürt, Sırp, Alman, Yunan hangi milletten olursa olsun) söylemlerinin karşısında durmak ve onu açığa çıkarmak bu yolun ilk adımı.

Oral Çalışlar'ın yazısı; http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=991946&Yazar=ORAL&Date=17.04.2010&CategoryID=98

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..