Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '11

 
Kategori
Güncel
 

Özür dileyecek Dersim'li var mı?

Özür dileyecek Dersim'li var mı?
 

birlikte çay içtiğim Dersim'li kardeşlerime


Tarihte yaşananlar ancak yaşandığı zamanlardaki koşullar çerçevesinde yargılanabilirler. Eğer geçmişteki yaşananları bugünün koşulları ile değerlendirmeye kalkarsanız, yarının koşullarında da yeniden değerlendirmeniz gerekecektir. Bu ancak siyasi olarak ne elde etmek istediğiniz ile doğru orantılıdır.

Dün vatan hayini olanlar bugün kahraman, yarın ise yeniden vatan hayini olabilirler. Adlarına bir çok heykel, bina veya sıfatlar eklenenler yarın yerle bir tarümar olabilirler.

AKP, CHP, MHP, BDP veya daha farklı siyasi oluşumlar kendileri için yani kendi emelleri için tutlacak ne var ise oradan tutup 360 derece konuları saptırabiliyorlar. Günümüzün moda konusu DERSİM de de aynı şeyler yaşanıyor. Bu konuda yazmak için çok bekledim, herkes eteğindeki taşları döksün diye.

Şu bir gerçektir ki DERSİM olaylarında her bakış açısı ile doğrular ve yanlışlar vardır. Herkes işine gelen yanlış kısımları manşetlere taşıyarak tarihsel bir olayı siyasetin en pis oyunlarına getiriyor.

Öncelikle bilinmesi gereken konuların başında Anadolu’da tarih boyunca yaşanmış bir çok  ayaklanma olduğu gerçeğini anımsamak gerekiyor. Her ayaklanmanın altında yatan gerekçeler, mevcut yönetimlerin müdahalesi ve isyanı gerçekleştirenlerin davranış biçimlerini irdelemeden herhangi bir isyanı incelemek mümkün değildir. DERSİM olayları çok pis bir oyuna alet edilmeye çalışılıyor ve bu başarıldı da.

Bu konunun ana hatlarını şöyle özetlemek mümkün:

Yöre : DERSİM (TUNCELİ)

Yöre halkı: Kürt-Türkmen, Alevi azınlıkla da diğer mezhepler.

Coğrafya: dağların arasında nehirle sınırlanmış istendiğinde kendi içine kapanarak dışarı ile irtibatı kesilebilen bir yer.

Yöre halkı istisnasız olarak aşiret yapısı ile yönetilmekte, aşiret reisleri aracılığı ile merkezi yönetime bağlı. Geçim kaynakları ise düzensiz. Dini inançları nedeniyle merkezi yönetim tarafından dışarıda tutulmuş bir halk. Dışlanmışlık nedeniyle kendi içlerin çözümler üretmişler ve kendi toplumsal dinamiklerini kurmuşlar.

Ülke toprakları işgal altında kaldığında merkezi hükümetin aklına gelmişler ve işgalcilere karşı silahlandırılmışlar. İşgalciler topraklardan çıkarıldıktan sonra sultanlık yerini genç Ankara Hükümeti’ne bırakmış.

Sultanlık döneminde yaşanmış ve yapılmış hatalar miraz kalmış genç devlete. Devletin yöneticileri bu yanlışlıkları düzeltebilmek ve dini inançlar yerine vatandaşlık bağını oluştururken ülkenin her noktasında yaşayan vantadaşına yasalar önünde eşitlik vermiş. Bu eşitlik zaman içinde fiili uygulamalara da yansımaya başlamış ancak eşitliğin getirdiği olumlu yönlerin yanında olumsuzluklar da vardı bu yörede yaşıyan aşiret reisleri için. Ama mahkemelik veya devlet ile işleri olduğunda her vatandaşın hakkı olan herşeyden faydalanma hakkına sahip edilmiş.

Merkezi yönetim biçmini seçen yeni devlet kendi ordu ve kolluk güçleri ile asayişi oluşturmaya başlayınca bölgesel güce sahip olanlar bu güçlerinden feragat etmek istemediler. Bu nedenle de ülkenin farklı coğrafyalarında kimi küçük kimi büyük başkaldırılar gerçekleşti. Merkezi yönetim ise kendi günün zaafiyete uğradığının görülmemesi için bu başkaldırıları zor kullanarak bastırmaya çalıştı. Her iki grubunda çıkarları ters düşünce olanlar oldu.

Silah bırakmayı kabul etmeyen aşiretler bir şekilde kendi varlıklarını ve güçlerini merkezi yönetime göstererek elde ettiklerini düşündükleri bölgesel yöenitimi elllerinde tutmak istediler. Ancak her iki taraf arasında gözü dönmüşçesine davranan ve kuvvette sınır tanımayan sorumlular şu an tartışılan ve siyasetin pis oyunlarına alet edilen işleri yapmışlardır. Bir tarafta bütün olacaklardan habersiz bir bölük ya da bir tabur askeri hunharca katledenler diğer tarafta bunun öcünü almak için akıl melekelerini yitirmişçesine hareket eden emir altındaki askerler.

Burada unutulmaması gereken bir konu şu dur; bu mesele ne Kürt-Türkmen ne de Alevi-Sünni meselesidir. Bu gücünü kabul ettirmeye çalışan ve o topraklarda hakimiyetini sağlamaya çalışan 2 gücün kontrolsüzce davranışlarıdır.

Uçaktan bombalar yağdırılmış DERSİM üzerine. Onbinlerce yöre halkı öldürülmüş ve bunun yanında herşeyden habersiz sadece vatanına hizmet borcunu yerine getirmeye çalışan ülkenin farklı topraklarından gelmiş askerler.

Silahlı aşiret mensuplarının yanında herşeyden habersiz çocuklar ve kadınlar da öldü bu sırada. Kimisi yatağında kimisi beşiğinde. Kimisi mağaralarda saklanırken, kimisi uykusunda. Yani bir binanın içinde uyurken ateş altında kalmış askerler gibi.

Benim sorum şurada aslında aşiret reisilerine ve şu an onların soyundan kalan herkese. Bir de özür dileyen AKP genel başkanı’na, bir de CHP’nin  DERSİM li genel başkanı’na, bir de ikisinin tartışmasından kendilerine ekmek çıkarmaya çalışan MHP ve BDP lilere.

Yeni kurulan bir devlete neden baş kaldırıldı ve devleti temsil edenler neden bu kadar acımazdı?

Özür dileme furyası içinde özür dilediğini söyleyen AKP genel başkanı’na karşılık olarak o aşiret reislerinin torunları da çıkıp dedeleri adına özür dileyecekler mi?

Hele hele Dimyat AĞA dan kim özür dileyecek? Ağızlarına sakız ettiler onu da. Sıradan bir vatandaş olarak söyleyebileceğim şey şudur, DERSİM’ de ölen çocuklar, elinde silah olmayan kadınlar için üzgünüm ve onlardan özür diliyorum. Ancak, eline silah alıp devletin karşısına geçtiği için öldürülenlerden özür dilemiyorum layıklarını almışlar diyorum. Onların torunlarından da özür bekliyorum, dedelerinin öldürdükleri askerler ve çevre köylerde yaşayan köylülerden haraç toplarken öldürdükleri tüm insanlarımız için.

Bunun için özür dileyecek bir DERSİM’li var mı?

 
Toplam blog
: 71
: 606
Kayıt tarihi
: 18.12.08
 
 

1967 Yakacık doğumluyum. H.Ü. Edebiyat Fakültesi'nde 2 yıl öğrenimden sonra İ.Ü. Arkeoloji ve San..