Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '13

 
Kategori
Siyaset
 

Paket paket demokrasi ile yol ayrımına doğru

Her şeyi paket yapmayı pek  seven hükümetimiz,  sonunda demokrasiyi de paketledi. Paketlemek sözü argoda yakamak, derdest anlamlarında kullanılır. O yüzden her şeyi pakete sokup çıkarmak pek makbul bir şey değildir, kanımca. Eğer paketi hazırlayanlar argodaki anlamını düşünerek hazırladıysa- ki öyle görünüyor- herkes "elveda demokrasi " demeye hazır  olsun.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, adı demokrasi olarak hazırlanan paketin hazırlanma şekli, açıklanma şekli ve içeriği demokrasinin özüne tümüyle ters.Demokrasi bir uzlaşma kültürüdür. Olaya bu pencereden baktığımızda sormamız gereken soru şudur: Kimlerle uzlaşma arayışı içine girip kimlerle uzlaştınız? Hangi konularda toplumun hangi kesimleriyle bir araya geldiniz? Bu konuda ciddi kuşkular ve sorular var; ama her ne hikmetse net bir cevap, doyurucu bir açıklama yok. Ne dediler? Paket hazırlandı, şu anda "Sayın Başbakanımız paketi incelemektedir, kendileri uygun görürlerse açıklayacaklar."  Ne zaman, "Bu konudaki takdir Sayın Başbakanımıza aittir." Sorarım size böyle bir tutum, bu şekildeki bir anlayış ne kadar veya nasıl demokratik bir tutum ve anlayış olur. 

Gelelim paketin içeriğine... Paketteki en ağırlıklı konu başlığını seçim yasası oluşturuyor. Artık herkes biliyor ki, yüzde onluk seçim barajının olduğu bir ülkede temsilde adalet sağlanmaz. Temsilde adaletin olmadığı bir yerde demokrasiden hele hele ileri demokrasiden söz edemezsiniz. Paket, üç öneri sunuyor. Birinci öneri, mevcut seçim sisteminin korunması. Diğer iki seçenek ise seçim yasası değişikliği sunuyor. Bu seçeneklerden bir tanesi ülke barajının tamamen kaldırılmasını öngörüyor. İlk bakışta çok heyacan verici ve nihayetinde çok demokratik bir seçenekmiş gibi duruyor; ama başbakan burda bir koşul ileri sürüyor: Dar bölge esasına dayalı  seçim sistemi istiyor. Bu siteme göre ülkede 550 seçim bölgesi oluşturulacak. İlk turda % 51 oy alan partinin adayı veya bağımsız herhangi bir aday milletvekili seçilecek. Aksi durumda en çok oyu almış iki adayla ikinci tur seçime gidiliyor, geçerli oyların yarısından bir fazlasını alan milletvekili oluyor. Yani oyların yarısı her koşulda görmezden geliniyor, temsilde adaletsizlikler sağlanıyor. Demokrat Parti iktidarlarında uygulanan bu sistem ile 1957 seçimlerinde şu sonuçlar elde edilmiş: Ülke genelinde oyların yaklaşık yüzde 48 'ini alan Demokrat Parti,  610 sandalyeye sahip mecliste  424 milletvekili çıkarırken, yüzde 42 oy alan  CHP 178 milletvekili çıkrabilmiştir. İki parti arasındaki oy farkı yüzde 6'lık bir fark iken DP'nin mecliste temsil edilme oranı yüzde 66, CHP'nin mecliste temsil edilme oranı yüzde 29'dur. Böyle bir sistem, temsilde adaleti nasıl sağlayacaktır? Demokrasi adına demokrasi paketine sokulan bu sistem, geçmişte ülkemizde demokrasinin önünü kesmiş, rejimin otokratikleşmesini sağlamıştır. Başbakanın yüzde 51 lafını sık sık kullanması boşuna değildir, başbakan dar bölge seçim sistemini özellikle istiyor. 

Diğer bir seçenek  barajın yüzde 5 düşürülmesi olarak sunulmuş; ama bunda da bir koşul var.  Her seçim bölgesi beş milletvekili çıkaracak şekilde yeniden düzenlenecek. Örneğin bir il üç milletvekili  çıkarıyorsa, yanındaki komşu il iki milletvekili çıkarıyorsa ikisi tek seçim bölgesi olacak şekilde düzenlenecek. Yüzde beş barajını geçen partiler aldıkları oy oranlarına göre bu beş milletvekilini bölüşecek. Bütün seçim analistlerinin yaptığı hesaplamalar gösteriyor ki,  daraltılmış bölge sistemi ve yüzde 5'lik baraj ile AKP 2011 seçimlerinde aldığı oy oranıyla 360 milletvekili çıkarıyor. Peki, 2011 seçimlerinde AKP ne kadar milletvekeli çıkarmıştı 326. 

Görüldüğü üzere barajı tamamen kaldırıyorum veya barajı yüzde 5 indiriyorum derken hükümet samimi değildir. Amaç temsilde adaleti sağlamak değil, tam tersi adaletsizliği daha da ileri boyutlara taşımaktadır. Demokrasinin pek çok çeşidi vardır; fakat günümüz demokrasisi temsili demokrasi, ya da parlementer demokrasi olarak adlandırır. Temsilde adalet yoksa demokrasi yoktur. Adalet yoksa mülk ( devlet) de yoktur zaten. Adalet, hak edene hak ettiğini vermektir. Adil bir seçim sisteminde her parti aldığı oy oranı karşılığında parlementoda temsil edilmelidir. Bu sağlanmadığı takdirde parlementer demokrasiden bahsedilemez.  Koşullu, dayatmalı demokrasi olmaz. 

Son söz, 12 Eylül'le hesaplaşmaya kalkanlar, 12 Eylül'ün seçim yasalarıyla iktidarda olduklarını gayet iyi biliyorlar. Bu nedenle 12 Eylül'ün  seçim yasasını olduğu gibi  korumak, yok illa ki bir değişiklilk olacaksa mevcut seçim yasasına rahmet okutacak şekilde değişiklik yapmaya kalkıyorlar. Bunu da bize paket paket demokrasi şeklinde yutturmaya kalkıyorlar.

 
Toplam blog
: 22
: 501
Kayıt tarihi
: 26.01.08
 
 

Ben,"bir şey biliyorum, hiçbir şey bilmediğimi."Ben, bilimin en büyük yol gösterici olduğuna inan..