Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '10

 
Kategori
Deneme
 

Parçalandı

Mutluluğun resmini çizdik, hiç silgi kullanmadık, ötesine geçtik hayallerimizin… Asfalt yollar yaptık, uçtuk bulutların üzerine çıkıp, dalgalara karşı koyup kulaç attık, gidemedik! Kumdan kalelerdi belki inşa ettiklerimiz. Uçurumun kenarına bina ettik belki de temeli sağlam evleri. Resimdeki gözlerin rengini bulamadık, çizdiğimiz konfor hayallerin berisine gelmedi hiç. Görmek istediğimiz şekli biliyorduk, tebessümüydü dokunmak istediğimiz, neyin? Bir bardak suya ihtiyaç duyduğumuzda üzerimize bir kova su boca ettiler. Çok oldular! Kahkaha attılar bencilce ve hoyratça, samimi bir tebessümün sıcaklığına kanacakken. Soğuktu sevgi sözcükleri, uzaktan gelen bir iklimin serinliği gibiydi, işlemiyordu yanan bedene. Bir numara büyüktü hep, ya da eksik kalıyordu beklentilerimizden. Neyi bekleyeceğimizi de şaşırdık. Beklentileri yüksek olanların, hayal kırıklıkları da büyük olur dedikleri için, küçülttük beklentilerimizi, küçüldük. Saçma sapan işler yaptık, saçma sapan hayaller kurduk. Gözümüzde büyüttüklerimiz, gönlümüzde küçülmeden evvel, büyükçeydiler, küçülüverdiler. Değer biçiyorduk, değerli olsunlar diye, büyütüyorduk işte, hep büyük kalsınlar diye. Layık oldukları yer değildi onları çıkarttığımız yerler, layık olsunlar diye beklettik orada uzun süre, uzun sürdü. Hep alttan bakmaya gayret ettik, biz zaten küçüktük, küçültmüştük. Güvendik yanlışı az yapsınlar diye, yanlışlara boğuldular, yanlışlarla boğdular. Sır verdik tutsunlar ve layık olsunlar diye verilen değere, sır tutmak sır olmadan evveldi. Ufaladık sonra hayalleri, büyükçeydiler ama nitelikleri azdı. Yükseltmemeye and içtik hiç kimseyi. Yükselt demeye başladılar, çıkart bizi göklere… Sırlarını ifşa etmeyeceğiz, sözümüz özümüz demeye durdular. Dost et bizi kendine, tek yürek olalım, kaybettiklerimizi kazanalım yeniden dediklerinde vakit çok geçti, artık geçti. Oturup konuştuk, konuştukça daha da ilerledi güvensizlik, daha da arttı samimiyet yoksunluğu. Çelişkiler değildi koparan, git-geller de değildi. Giden gelirdi, eksik olan bir şey vardı, acaba neydi? Sustuk! Çizdiğimiz resim belirginliğini yitirdi. Özden gelen bir ses istedik, yüzeyseldi hep. Dipteki akıntılara kapılmak kimin harcıydı? Vurunca kıyıya dalgalar, sert bir kristal gibi parçalandı, umut, parçalandı.

 
Toplam blog
: 394
: 178
Kayıt tarihi
: 17.09.09
 
 

Bir kurumda yönetici olarak çalışmaktayım, 1974 Kayseri doğumluyum. Son demine varmadan hayatın h..