Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '10

 
Kategori
Yurtdışı Tatil
 

Paris: Gay'ler Geçidi

Paris: Gay'ler Geçidi
 

Paris:gay'ler geçidi


Elimizde çekçekli bavullarımızla 3 saate yakın yürüyerek başladık Paris gezisine. Elimizde 10 sayfalık Paris'in en iyi dondurması/ kruvasanı/ cafesi/ vs. listesiyle dondurmacıyı aramaya başladık. Müzelerin önünden, nehrin kıyısından geçip gittik. Dondurmacının önünde yorgunluk-açlık-susuzluk ama dünyanın en yakışıklı kasabının çalıştığı dükkanın karşısında oturmanın mutluluğuyla, kendimize geldik. O gün anladık baget ekmeğin Fransızların hayatındaki önemini. Şansımıza o gün St. Patrick Günü'ydü. 2. el plastik yeşil güneş gözlüğüm, rahatsız edici bavullarımız ve kameralarımızla bir İrlanda barında kutladık bizi hiç ilgilendirmeyen bir sürü şeyi.

Yoldan geçen herhangi bir Fransız, ortalamanın üstünde sayılabilecek bir yakışıklılık da ve eşcinseldi. Ya algımızda bir seçicilik vardı ya da Paris de gerçekten yüksek bir gay nüfusu vardı. Bir yerde oturup, dinlenelim dediğimizde girdiğimiz yer içerideki tek dişinin ben olduğum bir gay bardı, ama en kötüsü ise benim kullanabileceğim bir tuvaletleri bulunmadığını söylerlerken ki garip gülümsemeydi. Paris'in en güzel göründüğü an; Centre Pompidou'nun karşında yatıp, müzik dinlerken, ucuz Fransız şarabı ve peynirin tadını çıkarmaktı. Orada bulunduğumuz diğer günlerde yaptıklarımız; ödüllü bir pastaneyi arayıp renkli badem kurabiyeleri (macaron) arasında kendimizi kaybetmek, sokak aralarında kaybolmak, daha önce ablamla kovulduğumuz kiliseye gidip, sakin davranmaya çalışmak, bir anda kendimizi gezilmesi hiç umulmayan bir müzede bulmak. Şehrin her yerinde karşımıza çıkan eşcinseller ise Paris'in bir gay'ler geçidi olduğunu hissettiriyordu, özellikle Les Bains Douches adlı meşhur gece kulübüne gittiğimiz cumartesi gecesi "gay night" a ev sahipliği yaptığını düşündükçe. Louvre Müzesi piramidinin ya da Eyfel Kulesi'nin önünde çektirdiğimiz "Evet, biz de Paris'deydik!" fotoğraflarının haricinde, şehrin turistlerin görmek istemeyeceği göçmen mahalleleri, banliyöleri, Hindu tapınakları, ve Bangladeş marketlerini de gezdik. Paris'in dışarıya lanse edilen cafeleri, Moulin Rouge' u ya da bohem hayatı; çoğunluğu Senegal'den göç etmiş gençlerin inadına şapkalarını ters takmalarını görmek kadar etkileyici değildi.

 
Toplam blog
: 3
: 785
Kayıt tarihi
: 02.09.10
 
 

Şu anda sosyoloji bölümünde okuyup, gelecekte ne olacağı hakkında hiçbir fikri olmayan birisi...