Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '09

 
Kategori
Siyaset
 

PKK

Zaman zaman ağrıyan dişlerim için diş hekimine gittim. Ne yapmalıydım? Diş hekimim sökülecek dişler var dedi. İkna oldum ve geçen hafta sorunlu dişlerimi söktürdüm.

Bu hafta tekrar gittiğimde ise 'Nasıl? Rahatladınız değil mi? Ağrı kalmamıştır artık” dedi. Güldüm. Eeee ağrıyan diş kalmayınca ağızda, ağrıyacak diş de kalmamış oluyor zaten.

* * *

Abdülhamit’in son Maarif Nazırı Mustafa Haşim Paşa ”şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim” demiş. Şimdi tüm Kürtleri asalım, keselim, vuralım, Kürt sorununu çözmüş oluruz böylece. Kürt olmayınca Kürt sorunu mu kalır? Kürt sorunu olmayan bir ülkeyi idare etmek de ne güzel olurdu!

Şu bizim dişler misali. Ancak bizim sorunlu dişlerle Kürtler arasında ciddi farklar var. Dişler gitti ve arkasından yenileri gelmeyecek. Giden dişlerin arkasında intikamcıları da yok. Ama her ölen Kürt arkasından oğlunu, amcasını, dayısını, yeğenini, kuzenini hiç olmazsa intikam duygularıyla dağa çıkarıyor. Bunu görelim artık. Şiddetle silahlı güçle, korucuyla bu sorun çözülemez anca palazlanır. Şükür ki bunu 25 yıl boyunca binlerce asker, sivil, can ve milyonlarca dolar finansman kaybettikten sonra anlamaya başladık(Bazıları başladı diyelim hadi.)Soruna sosyal, ekonomik, psikolojik boyutlarıyla da bakılmalıydı. Henüz dillendirilmeye korkulan etnik zaviyeden de bakılırsa işte gerçek çözüme o zaman yaklaşabiliriz.

* * *

Oysa ben, benim üniversite yıllarıma rastlayan PKK (Partiya Karkeren Kurdistan) kuruluş döneminde, bu örgütün tüm diğer örgütlerden farklı olduğunu söylerdim dostlarıma. Dev-Genç, Dev-Yol, Dev-Sol, TİKKO, MLSPB, Halkın Kurtuluşu, TKP, İGD, Maocular gibi sol örgütler alternatif bir sosyoekonomik düzen öngörürken, PKK bir Kürt milliyetçi hareketiydi. Sempatizan ve militan toplarken “ezilmişlik” diyordu, “horlanmışlık”, “ikinci sınıf vatandaşlık” diyordu, “niçin geri kalmışız?”, “Niçin Kürtçe şarkı söyleyemiyoruz?” diyordu, “Niçin bize Türkler kadar dostça bakılmıyor?”, “Niçin Kürtçe tv radyo kuramıyoruz?” Niçin Kürtçe eğitim veren kurumlar yok?” diyordu. Gerçi son yıllarda tüm bu konularda ciddi açılımlar yapıldı; ancak bu dönem içinde PKK da iyice palazlandı. Ulusların kendi kaderini tayin hakkı yani self-determinasyon PKK’yı besleyen aort damarıdır. Değil mi kendisini Türk’ten farklı, bir Kürt olarak görmekte öyleyse tüm uluslar gibi self-determinasyon prensibine dayanacaktı hareketi. Ben Türk’üm veya Kürt’üm ama Türkiye Cumhuriyeti’nin asli bir vatandaşıyım diyene kadar, bir Kürt’ün bu etnik damarı hep kabarık olacaktır. Dört taraftan istila edilmiş Anadolu’yu Kurtuluş Savaşı’nda kurtaran ruh Türk milliyetçiliği değil miydi? Biz Türk’tük, kendi devletimizi kuracaktık. Kafamızı kuma sokmayalım, görelim artık gerçekleri. Orada da Kürt vatandaşlarımız var ve “Ben Kürt’üm!” diyor sana. Sense: “Bilmiyorsun! Aslında Kürt değilsin sen! Kürtçe diye bir dil de yok!” diyorsun ona. Söylediğine kendin de inanmıyorsun ve ancak Kürt’ün Kürtlüğünü katmerliyorsun. Kime hizmet etmektesin, Türkiye Cumhuriyeti’ne mi? Türkiye’yi bölmekten mi yanasın? Kürt’ün Kürtlük damarını kabartmakla, tek devlet, tek millet, tek bayrak ülküsüne hizmet ettiğini mi zannediyorsun? Doğan çocuğunun adını Ciwan koysa, Hewal koysa üniter yapı mı bozulacak? Köyünün Kürtçe olan adını Türkçeye çevirince üniter devlete hizmet mi ettiğini zannediyorsun? Ahmet Kaya, Türkiye’de Kürtçe şarkılar söyleseydi Türkiye Cumhuriyeti yıkılacak mıydı? Ciwan, Almanya’da değil Anadolu’da söyleseydi şarkılarını ne olurdu? Kürtçe tv yayınını 1980’lerde henüz PKK emeklerken başlatsaydık ne çıkardı? Bilhassa Batı’da Kürt asıllı vatandaşlara bir haine bakar gibi bakınca ne elde ediyorsun? Bir umacıyı gösterir gibi “Bu Kürt haa!” tavrı Türkiye’nin birliğine nasıl hizmet ediyor? Kızdığın birisine bir Kürt boy adı olan Kıro diye hitap ederek Kürt’ü niçin aşağılıyorsun? Bu, üniter yapıya nasıl hizmet ediyor? Şüphesiz hepsi değil ama Türk kimliği potasında eritemediğimiz, hâlâ “Ben Kürt’üm” diyen ilköğretim çocuklarına okul girişlerindeki andımızda Türk’üm, doğruyum, çalışkanım dedirterek üniter devleti sağlamlaştırıyor muyuz? DTP’yi, ki bölge halkının seçilmiş milletvekillerinde oluşmaktadır, dışlayarak, potansiyel PKK’lı görerek neye hizmet ediyoruz?

* * *

Biz bu ayrılıkçı hareketi ancak Kürt halkını kucaklayarak, içtenlikle kucaklayarak PKK’nın kucaklamasından önce ve çok kucaklayarak kırabiliriz? Ve fakat bu belki elli yıl sonra ancak gerçekleşebilir; çünkü onlar da TSK’yı amcasını öldüren, dayısını, yeğenini, kuzenini öldüren bir düşman olarak görüyor. Ve acıları bir nesil değişmeden küllenmez. Dağa çıkmalar bitmez.

Şimdi diyoruz ki onlar dışarıdan destekleniyor. Evet, ama buna rağmen TC ve TSK bu sorunu çözebilmeli. Avrupa’ya rağmen bunu başarabilmeli. Hem de öyle Kürt korucularla falan da değil. Türkiye’nin yeni açılımlarının yanı sıra silahlı güç kullanımını asgariye indirerek ve nihayet sonlandırarak bunu yapmalı. Fizikte bir doğa yasası vardır: Etki=Tepki. Siz ne kadar Türk milliyetçiliği yaparsanız karşınızdaki de o kadar Kürt milliyetçiliği yapacaktır. Nihayet tüm insanların kanı kırmızı değil mi? Haa, PKK sorununu içten içe kaşıyan salt Avrupa mı? Hayır. PKK sorunu bugün bitse tüm Kürt’ler ben Türk’üm diyecek kadar sisteme ve TC’ye entegre olsa MHP’nin oyu yüzde beşlere düşer; çünkü beslendiği en önemli damar tıkanır. Bahçeli ve MHP bugüne kadar ne söyledi ki? Sosyal, ekonomik, sağlık, eğitim, AB, vs politikasının ne olduğunu bilen var mı? Bu kapitalist sistem içinde bir siyasal parti değil mi? Bu nedenle MHP içten içe PKK sorununun bitmesine yanaşmamalı. Bu sorunu hep canlı tutmalı ve yaşatmalı ki varlık nedenlerinden birini kaybetmesin ve hâlâ yüzde onyediler düzeyinde oy alabilsin. CHP bu sorun bitsin ister mi? Hayır! Daha doğrusu, sorunu AKP’nin bitirmesini istemez. Sorunu çözmeye dönük her adım için AKP’nin önüne taş koymakta mahirdir CHP. Eğer son dönemdeki, PKK’nın tasfiyesi de dâhil her gelişme için CHP direngen tavır koyuyorsa ki öyledir, bunun üç sebebi vardır: Oy, oy, oy! Ey oy, sen nelere kadirsin! Ey AKP, herkese rağmen, her şeye rağmen ABD’ye rağmen, AB’ye rağmen, CHP’ye rağmen, MHP’ye rağmen sen bu sorunu çözme yolunda ciddi adımlar atmalısın.

* * *

Yeter döktüğümüz kan! Yeter döktüğümüz para! Yeter harcadığımız zaman! İddia ediyorum ki en çok ben istiyorum bu sorunun çözümünü Türkiye’de! PKK yok olsun. Hiçbir Kürt dağa çıkmasın. Hiçbir evlad-ı vatan ölmesin. Silvanlı Kürt Sakarya’ya, Balıkesir’e, İzmir’e geldiğinde parmakla umacı gösterir gibi “İşte bu Kürt!” denilmesin. Diliyle, şivesiyle alay edilmesin. Küçük çocuklar polis panzerini taşlamasın. Kürtçe şarkılar da söylensin bu ülkede Türkçe şarkılar da. Kürtçe televizyonlar da olsun Türkçe televizyonlar da. Asena da koyalım kızımızın adını, Beriwan da. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir, köklü bir devlettir. Korkmak bize yakışmaz. Hani nasıl söylemiş Nazım Hikmet:

Bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Bu hasret bizim!

İbrahim Erol

 
Toplam blog
: 135
: 694
Kayıt tarihi
: 31.08.09
 
 

Gazi Üniversitesi fizik lisans eğitiminin ardından, Marmara Üniversitesi'nde master, İTÜ'de dokto..