Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Polonezköy - Polina...

Polonezköy - Polina...
 

Bu aralar canım çok sıkkın. İşin iyi mi kötü mü olduğunu bilmediğim tarafı ise, ortada elle gösterebileceğim bir sebep yok, Merkür'ün geri çekiliyor olmasından başka. Yalnız sakın hafife almayın, ben uzun zamandır takip ediyorum, şu gök cisimlerinin hareketleri, biz sefil insan ırkını çok ama çok etkiliyor. Bir seferinde "Merkür geri çekiliyor, aman bilgisayarınızdaki bilgilerin back-up'ını alın" diyordu. "Amaaaan, noolcak dükkanda herşey koruma altında" dedim, bu sefer de outlook'um çöktü ve üzerinde çalıştığım işle ilgili uluslararası yazışmaların çok büyük bir bölümünü kaybettim. Allah bizi 2012'de Marduk'un şerrinden korusun:))

Neyse konuyu dağıttım. Ben böyle sıkılınca, öncelikle dükkandan biraz uzaklaşmam gerekir. Ama bu sefer bir türlü tarihler ve kişiler uymadı, sonuç olarak o molayı da veremedim. Annemler 2 haftalığına tatile gidiyor. Sevgili kocam, "Ben gelemiyorum ama istersen git, biraz kafanı dinle" dedi, ona da ı - ıhh dedim. Ne işim var benim kocamsız orada burada. Yani olmadı da olmadı bir türlü. Bunun üzerine en azından bir nefes almak için haftasonu kendimizi Polenezköy'e attık.

Fikir Sapanca ile başlamıştı, Polenezköy'de anlaştık. Hem pazar hem de babalar günü olduğu için erken gitmeye, mümkün olursa da günü orada geçirmeye karar verdik. Kahvaltı, gazeteler, yürüyüş, scrabble, mangal... Artık Allah ne verdiyse...

Sevgili kocamla Polenezköy'e ilk defa gittiğimiz için (evet reziliz, evimize 40 km uzaklıktaki bu güzelliğe birlikteliğimizin 8. senesinde ilk defa gittik) önden biraz araştırma yaptık. Çok popüler yerler yerine nispeten daha sakin ama belki de daha güzel olan Polina'da karar kıldık.

Evden merkeze ulaşmamız 25 dk filan sürdü sanırım. Kavacık'tan çok güzel bir yolla direkt ulaşıyorsunuz. Merkezden sola sapıp biraz daha devam edince 88 numarada bulduk Polina'yı. Ağaçlar içinde, çiçekler, rüzgar gülleri, minik havuzlarla dolu şirin bir yer. Kapoda maskotları haline gelmiş papağanları karşıladı bizi. Çok sevimli olmasına rağmen bacağına bağlanmış kilit ve zincir biraz tadımı kaçırmadı desem yalan olur.

<ımg id="BLOGGER_PHOTO_ID_5212834172036508818" alt="" src="http://bp0.blogger.com/_9_AuK0zzh0s/SFe1D4lA7JI/AAAAAAAAAFU/quzxab6mYNo/s320/Foto%C4%9Fraf-0040.jpg" border="0">

Erkencene çıktığımız halde bizden önce gelmiş 6-7 masa vardı. Bizden sonrada 3 tane 8-10 kişilik büyük grup geldi ama ne gelmek. İnsanımızın bu çevresine saygısızlığı beni ortamlardan soğutuyor malesef. Herkes kafa dinlemeye gelmiş, şehrin karmaşasından kaçmış, bunlar sanki mekanda sadece onlar var gibi bağırıp çağrışıyor. Bi sakin, yok...

Tekrar güzel şeylere dönersek sundukları kahvaltı, girişteki afişte yazan "Özel Köy Kahvaltısı" yazısını haklı çıkartacak kadar lezzetliydi. Herkese standart kahvaltılarını ikram ediyorlar. Menüde mozarella ve sucukla yaptıkları yumurta, 3 çeşit (kavun+karpuz, kara dut, portakal) ev yapımı reçel, tereyağı, kaymak, 2 çeşit zeytin, taze domates ve salatalık vardı. Beyaz ekmeğin yanında tazecik zeytinli ekmek vardı. Çay da, altında minik ısıtıcısıyla, demlikle geldi masaya. Kişi başı 25 ytl.

<ımg id="BLOGGER_PHOTO_ID_5212842897306728530" alt="" src="http://bp2.blogger.com/_9_AuK0zzh0s/SFe8_wviuFI/AAAAAAAAAFc/Gjy-lJoAMk4/s320/polina1.jpg" border="0">

Ayrı bir parantez açmam gereken reçeller tek kelimeyle muhteşemdi. Evin hanımı kendi yapıyormuş. Önce karpuz+kavun'un ne olduğunu anlamayıp sorunca "Valla bilmiyorum, 40 çeşidi geçtik, ucunu bende kaçırdım" dedi. İsterseniz çıkışta alabiliyorsunuz da, fiyatları 8 ytl. Polina'da isterseniz konaklama imkanı da var. Oda fiyatı 50 ytl.
Biz kahvaltıdan sonra Polina'nın alt tarafında, yine kendilerine bağlı olan Gizli Bahçe - Hamak Tarlası dedikleri yere geçtik. Burada da masalar var. Ayrıca salıncaklar ve bi sürü hamak. Sakincene bir köşedeki salıncağa kurulduk. Ben gazetelerimi okurken kocişte çıkarttı patiklerini, devirdi popişini, koydu başını kucağıma yaklaşık 1 saat kadar uyudu.

Sonrasındaki bölüm yani Scrabble oynamamız, ayrı bir yazı konusu bile olabilir çünkü benim sevgili kocam, onu genelde (yani hep:)) yendiğim için ancak yılda 1 kez benimle oynuyor. Onda da daha ilk harf çekiminde başlıyor söylenip şikayet etmeye.

Polina'nın bir özelliği de Polonya'ya özgü çok lezzetli tatlılar yapmaları. Karpatka ilk dikkatimizi çekendi. Altı üstü ekler hamuru arasında süper leziz bir çeşit pastacı kreması. Bundan başka bana pek hitap etmeyen ama neredeyse yarısı öğlene kadar bitmiş olan balkabaklı ve bol çikolatalı versiyonları kendimi çok güç kontrol edebildim.

<ımg id="BLOGGER_PHOTO_ID_5212844206511112722" height="182" alt="" src="http://bp0.blogger.com/_9_AuK0zzh0s/SFe-L96MQhI/AAAAAAAAAFs/ZCcOaIiYFZQ/s320/polina3.jpg" width="236" border="0">

Polina'dan kahvelerimizi de içip saat 15.00 gibi ayrıldık. Doğa ile nispeten başbaşa ama malesef Pazar gününün yoğunluğunda geçirdiğimiz yaklaşık 6 saatten sonra, bir dahaki seferi daha sakin zamanda, mesela izin alıp Cuma günü, hatta kalarak, yapmaya karar verdik.

Not: Benim çektiğim kareler yanlışlıkla silinince son iki fotoğrafı www.agzimintadi.com bloğundan aldım.

www.divitimle.blogspot.com
 
Toplam blog
: 107
: 2008
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

"Hayat, özellikle, yazılanları okumak, çekilenleri seyretmek ve tabii kipişirilenleri yemek için çok..