Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '12

 
Kategori
Futbol
 

Portekiz galibiyeti bir dönüm noktasıdır.

Portekiz galibiyeti bir dönüm noktasıdır.
 

Milli takımımızın Lizbon’da Portekiz’e, futbol dersi verircesine 3-1 gibi net bir skorla kazandığı maçın önemi, 1955 yılından beri değil galibiyet, gol dahi atamadığımız bir ülkenin takımını yenmek değildi yalnız. Sonucu etkileyecek sebeplerin başında milli takımımızın, kendisini önemsemeyen, aldığı deve yükü ağırlığında paraya rağmen maçtan maça takımının ülkesine teşrif eden Hiddink’ten sonra, bizden biri Abdullah Avcı’nın başarılı lolmasıyla da ilgiliydi.

Görüldü ki ve bu tarihi skordan anlaşıldı ki, deve yüküyle para götüren Hiddink’in , yanlış oyuncularla donattığı ve ruhsuz, amaçsız, sıradan bir takım haline getirdiği Milli takım, Avrupa’nın Azerbeycan, Estonya, Mestonya gibi sıradan takımlarına yenilirken, Abdullah Avcı ile kendine olan güvenini yeniden kazanmış, bir dönüm noktası elde edilmiştir.

Milli takımımız, hazırlık maçları serisinin son maçındaki bu galibiyeti gazozuna bir maç olarak değerlendirip, hafife alıp da, ‘’yahu adamlar bir hafta sonra Avrupa Şampiyonasında oynayacaklar’’ tarzı ile yorumlamak , doğru bir yaklaşım olmaz ki, 63.000 seyircisi önünde, içlerinde şu an dünyanın en pahalı futbolcusu Cristian Ronaldo’nun da yer aldığı bu rakibi yenmek, her babayiğidin harcı değildir. Nitekim, kazanmak için herşeyi yaptılar ama sert kayaya çarptılar. Karşılarında dişe, dişe başa baş, kora kor mücadele eden bir takım görünce, önce afalladılar, sonra, oyun disiplinini kaybettiler, çaresiz teslim oldular.

Oyunun kırılma anı, elbette ki, her maçta biraz daha devleşen Volkan’ın, Ronaldo’nun penaltısını kurtarmasıydı.

Hiç futbolcu için ayrı ayrı yorum yapılmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Abdullah Avcı, zaten ilk önce bireyselliği ortadan kaldırmış. Takım oyununun gereği neyse, ufak tefek aksamalar hariç, o oynandı dün akşam. Oyuncular birbirlerine alıştıkça, bu genç jenerasyonun kazanacağı çok büyük başarılar gözüküyor ufukta. İllaki en iyileri söylemek gerekiyorsa, sahada basmadık yer bırakmayan ve 2 golle yıldızlaşan gizli santrafor Umut, Volkan ve Hamit başta yazılabilir.

Daha dün Hiiddink’li milli takım için üzüntüden ‘’bu Milli takım bitmiş’’ başlığıyla yazarken, bu kadar kısa zamanda, hocasıyla, kadrosuyla ve yeni bir ruhla canlanan Milli takımımızın oynadığı futboldan büyük haz almanın keyfini yaşadım bu gece.

Portekiz bir takımı çaresizliğe ve umutsuzluğa düşüren bir takımı zevkle izlerken aklıma yine sık kullandığımız ve kulüp takımlarımız içinde hayli geçerli olan şu söz geldi aklıma :

‘’Bizim tek rakibimiz, yine biziz aslında’’

Çok yetenekli futbolculara sahibiz, değerini bilmiyoruz. Çok yetenekli yerli futbol adamlarına sahibiz, anlıyoruz, şans vermeye cesaret edemiyoruz.

Şike ile, teşvik ile, mahkemelerle, savcılarla, tutuklamalarla, beraatlerle yatıp kalkıyoruz tam bir senedir. TV lerde, spor programlarında avukatlar boy gösteriyor. Genç oyuncularımız yerden yere vuruluyor. Huzurlu bir ortamda oynamak için gidebilen Avrupa’ya kaçmayı tercih ediyor. Gerilimli bir lig yaratılıyor. Bir futbol ülkesi olmak için her şeye sahip olan, her türlü organizasyonu yapma potansiyeli ve pırıl , pırıl bir gençliği olan Türkiye futbolda bunları hak etmiyor. Yazık oluyor.. Kavga edip, birbirimizin kafasını, gözünü yarmaktan bütün bunları atlıyoruz, iyi şeyleri düşünemiyoruz.

Futbolumuzun marka değeri hakkında, yerlerde sürünüyor diye abuk sabuk laflar ediliyor. Bu ekip futbolumuza bu oyunla, bu skorla soluk aldırdı, yerden kaldırdı.. Bu 1956 daki Macaristan maçı gibi tarihi bir galibiyet ve bir dönüm noktasıdır. Devamı gelecektir.

Lizbon’da, şimdi kimin, neyin değerinin kaç para ettiğini çok net gördük. Ne yazık ki haftaya başlayacak olan Avrupa Şampiyonasında Danimarka, İsveç, Ukrayna ve Hırvatistan bile yer alırken biz yokuz. Olan ile ölene çare yok. Ders aldığımız anlamak yeter. Kısır çekişmelerin ne kadar zararlı olduğunu gördük. Yabancı hocayı da!.

Şimdi yarın ki gazetelerin bu muhteşem galibiyeti klasik bir başlıkla, birinci sayfadan klasik bir manşetle yayınladığını görür gibiyim ;

Avcı, Lizbon’da Portekiz’i avladı’’

Çok klasik olsa da, bu kez başlık bu kez yerinde. Portekiz, gerçekten de avlandı. Üstümüze geldikçe yedi, kaçırdıkça yedi. Sakdırdıkça yedi. Daha ilk maçlarda, sezonu bitirmiş yorgun oyuncularla bu başarıyı elde eden Abdullah Avcı ve yetenekli ekibinden daha fazlasını beklemek de bizim hakkımız.

Tesadüf olmadığını, zor ikna olan bazılarına ispat etmek gerekiyor.

Avrupa Şampiyonasında B grubunda Almanya, Hollanda ve Danimarka ile mücadele edecek olan Portekiz’in ve stadı hınca hınç dolduran seyircisinin üzülmemesini dilerim. Bu ders, böyle önemli bir turnuva öncesi onlar için bir iyilikti aslında. Çevreye verdiğimiz üzüntü için özür dileriz ama aslında biz buyuz, bu nedenle bu ders için bir teşekkür bekleriz. Başarılar dileriz.

 
Toplam blog
: 465
: 918
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

İstanbul doğumluyum.. İstanbul'un  tramvaylı döneminden bu şehirde yaşıyorum. Gençlik yıllarında ..