Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Aralık '11

 
Kategori
Mizah
 

Psikoterapi… Tepti

Psikoterapi… Tepti
 

İlk kalemi 1962 yılında alıp saklamıştım. Bu hevesim hala sürmektedir.


Aslında ben sadece şiir yazardım, nedense bir gün...

Doktora gittim…….

Her çeşit kalemlere karşı oldum olası merakım vardır.

Nerde değişik bir kalem görsem alırım veya tanıdığım biri ise ve de çokça kalemi varsa, bir tane isterim. Bin dokuz yüz altmış iki yılından kalma kalemlerim vardır.

Geçen gün uzun zamandır kendimi sağlıkla ilgili kontrol ettirmemiştim. Yaşım da biraz ileri, zaman zaman oram buram ağrıyor, doktora gittim. Hay gitmez olaydım!..

Dâhiliye doktorunun odasına girdiğimde ilk gözüme çarpan, masasındaki birkaç kavanoz oldu. Ben diyeyim otuz kırk, siz deyin elli altmış tane, ihtimal, bir ilaç firmasının adını taşıyan aynı tür tükenmez kalemler. Dr. “Anlat bakalım neyin var?” diyor, ben derdimi unutup masadaki kalemlere dalmışım.

Tekrar “Neyin var?” deyince biraz silkinip, “İşte… Kolesterol ve prostat kontrolü için gelmiştim” diyebildim. Dr. Bir şeyler yazarken yavaşça “Dr. Bey bu kalemler şey bayağı varmış… Ben…” derken kalemlere duyduğum ilgimi aktarıyorum. Dr. hiç oralı değil. En sonunda “Bu kalemler şey gibi…” derken Dr. “Ben kalem koleksiyonu yapıyorum” demez mi?

Haydaaa! Aynı tip kalem koleksiyonunu da ilk defa görüyorum, ama ne yaparsın, Dr. niyetimi anladı, kestirip attı…

Dahiliye’den sonra psikiyatri Doktoruna randevum vardı -biraz hiperaktifimdir- sıram gelince odasına girdim.

Psikiyatri Doktoru da “Şikâyetin ne?” deyince, aklıma uzun zamandır kafama takılan trafik keşmekeşi geldi. “Bu trafikten sıkılıyorum. Ne kural var, ne düzen? “

“Başka?” dedi. “Bir de geceleri burnum tıkanıyor, boğazım kuruyor, canım sıkılıyor.”

“Bu kadar mı?” deyince “Bir de biraz önce dâhiliye doktoruna girmiştim -yan tarafınızdaki- ona taktım.” deyiverdim. Maksadım şaka ile karışık dâhiliyeciyi şikâyet etmek. Psikiyatri doktoru ya, halimden anlar dedim. Meraklı bir ifade ile “ Ne oldu tartıştınız mı?” dedi. “Yok! Ben kimseyle tartışmam, münazara dışında. Masasına dizmiş bir sürü aynı tip kalemleri, benim de kalemlere karşı biraz zaafım var, hissettirdim… ‘Ben koleksiyon yapıyorum’ demez mi? Ona taktım işte…”

Dr. kıs kıs gülmeye başladı. Yan komşusu ya, kim bilir aklından neler geçti?

Bana bir reçete yazdı.

Psikiyatri doktorunun verdiği antidepresan ilacı kullanmaya başladım, aman o da ne!?.. Üç beş gün sonra bende bir sersemlik, bir uyuşukluk, üstelik günde on beş saat uyuyorum … Hadi bunları dert etmiyorum ama emekliyiz arada sırada araba kullanıyorum, gözümde bir de bulanıklık…

Ne oluyorum demeye kalmadı, oram buram uyuştu, bir isteksizlik ki, deme gitsin.

Böyle bir durum yıllar önce de olmuştu, tecrübeliyim. Başka bir psikiyatri doktorunun verdiği üç adet antidepresan ilaç yüzünden de telef olmuştum. Hatta “Panter Panda” diye bir şiir bile yazmıştım Milliyet Bloğa. Yine bir antidepresan ilacı, beni elden ayaktan -hatta belden (!?!)-ediyordu. O zaman anladım, Psikiyatri Doktorunun kıs kıs gülmesinin ne demek olduğunu…

Bir daha mı? Tövbee! Zor antidepresan ilaç içirirler, tabii aklım başımda olduğu sürece…

http://blog.milliyet.com.tr/panter-panda/Blog/?BlogNo=173056

Not: Bu hikaye yaşanmış da olabilir yaşanmamış da... Okuyucuya kalmış.

Şahin ÖZŞAHİN

 

 
Toplam blog
: 1160
: 227
Kayıt tarihi
: 11.02.09
 
 

Teknik ressamlıkla geçen çalışma hayatımdan sonra emekliliğini yaşayan bir kız ve bir erkek çocuk..