Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Rahat Uyu Figen...

Rahat Uyu Figen...
 

Geçen sene sevgili kocam, halen üniversitede okumakta olan çok cici bir kızı, asistanı olara işe almıştı. Hatırlıyorum, ortalık uzun süre çalkalanmıştı:)) Çünkü bu, iki abinin minik kızkardeşi Figen'in ilk iş tecrübesiydi, Figen çok hoş, bakımlı ve zarif bir kızdı. Ve Figen ister istemez çok dikkat çekiyordu. Aynı zamanda Figen çok da şirindi. Bir gün onun izin istemek için gönderdiği maili bana forward etmişti eşim,

"Benim 23-11-07 cuma tarihinde 10.15 saatinde son vize sınavım olacak ve yarın bursaya gitmem gerekecek.
Yarın 12 de veya sizin uygun gördügünüz bir saatte bursaya gitmek üzere sizden müsade alabilirmiyim lütfen"

Your little angle
Sonra da altına not düşmüştü, "Böyle izin istenirse ne yapmaliyim:))" Sonra duydum ki Figen, okuluna daha fazla zaman ayırmak için şirketten ayrılmış. Kendimce isabetli bir kara diye düşünmüştüm. Git gel arada sıkıntı yaşıyordu çünkü.

Dün öğlenden sonra kocacım oldukça kötü bir sesle telefon açtı, "Karıcım, benim asistanım vardı ya hani, Figen, onu bugün trafik kazasında kaybetmişiz." Hani bazen zaman durur, hayat donar, bir tek siz akarsınız ya, işte öyle oldu. İçimden buz gibi bişeyler akarken sadece "Nasıl olmuş?" diyebildim, sanki çok fark edermiş gibi. "Silivri'de abisi ve bir arkadaşları ile birlikte arkadan kamyona çarpmışlar" Ay Allah'ım, bir aileden aynı anda iki acı. Kelimeler bu noktadan sonra kifayetsiz.

Hani derler ya, "Tanrı'yı güldürmek istersen ona planlarından bahset" diye, bizim de dün akşam için karı koca ayrı ayrı planlarımız vardı. Elbette üzüntüsü benden çok daha derin olan kocacım kendininkini iptal etti ve arkadaşıyla kafayı dağıtmaya gitti ama ben iptal etmedim ve arkadaşımla planladığımız gibi Kuruçeşme'deki bir ömre bedel Aşşk Cafe'ye gittim.

Ancak arkadaşım konuştuğumuzdan ancak yarım saat sonra gelebileceğini söyleyen mesajı gönderince çok rahatladım. Çünkü içimden geçeni rahat rahat uygulamaya dökebilecektim.

Her ölüm ama özellikle de genç ve sırasız olanları insanları farklı şekillerde etkiler ya, beni sahip olduklarımı tekrar değerlendirmek açısından sallar. Dün akşam muhteşem boğaza karşı yalnız geçirdiğim yarım saati tüm sahip olduklarıma şükrederek, rüzgarla gelen tüm kokuları içime çekerek, halen yapabiliyorken o anı - belki de biraz da Figen için- gerçekten hissederek geçirdim.

Eve geldiğimde kocamı balkonda, derin düşüncelerin içinde buldum. Ne konuştuk biliyor musun dedi; "Hani sen hep dersin ya, kimse ile küs ayrılmamak lazım, sabah evden çıkarken bile, bugün bir kez daha bu sözün ne kadar doğru olduğunu anladım ve şükrettim."

"İnsanları kayıplar arkasından üzülmesi biraz da bencillik" diye okumuştum bir yerde, "o kişiyi bir daha göremeyecek olmanın, onunla bişeyleri konuşup paylaşamayacak olmanın üzüntüsüyle birleşen" çünkü bilmiyoruz ki gidilen yer belki çok çok daha güzel. Tek avuntumuz, bu içimizde derin sızı bırakan kaybın, günümüzdeki anlamsız kapitalist telaş ve koşuşturmanın içinde, insan olmaya, birlikte yaşamaya dair dersleri bir kez daha bize hatırlatması.

Ne demiş büyük şair;

.... öyle bir ruzigâr ki, kendi gitti, ismi bile kalmadı yadigâr. yalnız şu beyit kaldı, kahve ocağında, el yazısıyla: "ölüm allahın emri, ayrılık olmasaydı"

Orhan Veli Kanık - kitabe i seng i mezar


www.divitimle.blogspot.com
 
Toplam blog
: 107
: 2008
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

"Hayat, özellikle, yazılanları okumak, çekilenleri seyretmek ve tabii kipişirilenleri yemek için çok..