Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '20

 
Kategori
Yurtdışından Bildiriyorum
 

Rakı&Balık vs. Uzo&Cacık

Müthiş bir açmaz bu! Rakı ve balık bir araya gelme sebebidir bizde, Beşiktaş Çarşı'da sokağa atılmış bir küçük masaya, Çiçek Pasajı'nda fasıl çalan güzel abilere, Yeşilköy'de Çamözü Sokakta Rum komşulara eşlikçiydik eskiden.

Nedense bir haller oldu İstanbul'a. Müdavimi olduğumuz mekanlar sahip değiştirdi,  işlerinden mutsuz olduğu yüzünden belli keyifsiz ve agresif garsonlarla masaya asla okunamayan ve sipariş edildiği hatırlanmayan meze isimleri, 3 basamaklı rakamlar yazan adisyonlar göndermeye başladılar. Üstelik her şey lezzetsizken. Alaçatı, Akyaka, Bodrum gibi bölgelerdeki masaya gelen hesaplardan bahsetmiyorum bile. Sohbetler ya kulağa üflenen klarınet ya da dilencilik yapan küçücük çocukların yalvarmalarıyla bölünmeye başladı. Kadın kadına oturup rakı içmek zaten yan masadakilerin sahne spot ışığı gibi üzerinde hissettiğin bakışlar altında imkansızlaşmaya başlamıştı.... 

Bunları görmezden gelebiliyorum, zaten kırk yılda bir görüşebildiğim arkadaşlarıma odaklanabiliyorum  sanıyordum ama yok. Yunanistan'a gelince anladım ki eğlence değil işkence oluyormuş bize. Sadece birkaç meze söyleyip sevdiklerinle iki lafın belini kırmak, tazecik balıkların ve mezelerin damağını kamaştırması, işini ve hayatı gerçekten seven insanlardan hizmet almak uzun zamandır yaşamadığım bir şeydi galiba. Mest oldum. Üstelik yazlıkların bulunduğu adalar dahil olmak üzere makul fiyatlar, siparişi verdiğin anda tek tek masaya adisyonlarıyla geliyor, ne ödeyeceğini biliyorsun. Sofraya oturunca sen istemeden su geliyor, bitince tazeleniyor ve deneyimlediğim kadarıyla hiçbir yerde ücret alınmıyor. Bazen kuver de buna dahil, ya da marketten ne kadara alacaksan o fiyatla geliyor. 

Komşunun bir mezesi var, tzatziki... Cacığın daha koyu olduğunu düşünün. Belki biraz daha tuzlu. Rakı balık yerine Uzo (Oyzo) ve tzatziki keyfi yaygın burda öğle vakti. Saganaki (bir çeşit kızarmış peynir) ızgara kalamar ve buraya özgü midye bir çocuk gülümsemesi yerleştiriyor benim yüzüme...

Komşular iyi hoş insanlar da tipik Akdeniz insanı işte. Biraz yüksek sesle konuşuyorlar, ama tatlı bir uyarı kimseyi germiyor burda. Türkiye'de yan masadakilere "pardon, kendi sohbetimizi duyamıyoruz biraz daha alçak sesle konuşur musunuz?" demeye cesaretim yoktu açıkçası. Taksiler sarhoş müşteri bulunca çoğunlukla kazıklamaya çalışmıyorlar. Gene de taksimetreyi açmasak olur mu? sorusunun cevabı "hayır" olmalı. Çünkü sıkça rastlanıyor bu duruma.

Peki bir Türklerin hiç mi iyi yanı yok? Tabii ki var. Bizde garsonlar pervane olur, hızlı ve pratiktirler, birçok masanın siparişiyle hesabını kısa zaman içerisinde getirebilirler, müşteri kalkınca masalar tazelenir hemen, tertemiz olur. Ne yazık ki Yunanlar bu konuda son derece yavaş, oturup çok uzun süre sipariş vermeyi bekleyebilir, bazen unutulabilir, masanın temizlenmesi gerektiğini hatırlatabilirsiniz. Türkiye'den gelip buna alışmak epeyce zor olmuştu.  

Eğlenceli bir detayla bitireyim. Gene 1 yıllık restoran, envai çeşit mağaza deneyimlerime dayanarak söylüyorum. Yunanlarda para üzeri verme pratiği hiç yok. Örneğin 13 liralık bir ürün alırsanız ve 23 lira verirseniz kafaları karışıyor. "Şimdi siz bana bozuk vermeyin diye 3 lira fazla verdim şimdi siz bana ..." bu konuşma sırasında boş bakan gözler görürsünüz ve o üç lirayı geri iade edip elinizde başka bozuk paralarla dışarı çıkarsınız :) İlk zamanlar bu beni üzmüştü ama nasıl olsa artık temassız ödeme yapıyorum diye çok zorlamıyor artık. 

Dediğim gibi her şeye rağmen ayırt edemiyorum bu ekürileri birbirinden; Rakı&Balık vs Uzo&Cacık zaten galiba hiçbir şeyi ve hiç kimseyi ayırt etmek de istemiyorum. Yeniden o kalabalık sofralara oturabilmek istiyorum sadece. Stin Yamas & Şerefe diyebileceğimiz günlere...

 
Toplam blog
: 3
: 74
Kayıt tarihi
: 13.12.20
 
 

1983 yılında İstanbul Bakırköy'de doğup büyüdüm.Uluslararası ilişkiler mezuniyetimin ardından Marka..