Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '11

 
Kategori
Mizah
 

Robinson ile Cuma

Robinson ile Cuma
 

Onlarla çok güldük


1996 Yılında  L- Manyak'ta başlayan  macera, benim için de özel bir yere sahip. Eminim ki birçoğunuz  özellikle 90'ların sonuna doğru başgösteren bu fanatizmin esiri oldu. Bizler derginin yeni çıkan sayısını büyük bir merakla bekler, daha derginin kapağına bakarken gülümsemeye başlardık. Devamında  ise Robinson Crusoe & Cuma' nın maceralarının getirdiği kahkahalar ......

Gürcan Yurt' un bizlere sunduğu bu karakterler bazen yanlızlığın ve arkadaşlığın, bazen saflığın, bazen ukalalık ve açıkgözlülüğün, bazen de  çaresizliğin  ve hepsini bastıran espirilerin doruğunda zevkle okunmayı haketmiş bir klasik olmuştu.

Mizah dergileri ülkemizin önemli medya unsurlarından biri. Diğer ülkelerde bu iş ne seviyede bilmiyorum ama bizde hem  devamlılık, hem takip ve okunma anlamında; zaman zaman siyasetin ya da magazinin gündemine oturacak kadar ileri bir seviye var aslında.

Tabii ki bu işi yapanların karşılaştığı zorluklar, baskılar, madalyonun diğer yüzü elbette. Bunlarla ilgili fikir yürütüp bilmediğim konularda fetva vermek istemem,  ben sadece Mizah Dergilerinin basit bir okuruyum. İnsanlar iki kelimeyi bir araya getiremez ya da benim gibi Cin Ali tarzı resim kabiliyetsizliğine sahipken hem yazıp, hem çizmeye ve bu kadar devamlılık içerisinde, insanlarda bağımlılık yapacak eserler ortaya çıkarmaya sadece taktirle bakabiliriz  (Robinson Crusoe & Cuma' nın resmi internet sitesinde yazdığına göre de 8 kitapta toplanan maceraları 55 baskı (100.000 adetin üzerinde) yapmış durumda).

Bir deniz  kazasından tek başına kurtulup, bulunduğu ıssız adaya kapağı atan kendini beğenmiş, Cuma'yı köle olarak her türlü eziyete tabi tutabilecek kadar gaddar, tuttuğu günlükte bile kendini inkar edebilecek düzeyde egoist  olan Britanyalı ukala Robinson. Ezilen halkların! temsilcisi, her türlü hakarete maruz, ancak gene de kendi dünyasında mutlu olabilen Cuma. Onların içinde yaşadığı ıssız ada. Çizer tarafından kendi içinde yaşıyormuşcasına ustaca hazırlanan ada ve çiftlik evi, zaman zaman davetsiz misafirler, bu misafirlere karşı omuz omuza verilen mücadeleler, bütün bunlar sırasında da insanı koparan diyaloglar.... İşin özeti bu.

Halen zaman zaman hem maziye dalmak, hem de huzur ve neşe bulmak için başvurduğum bu harika çizgi dünyasının her fasikülünün, nerede ne zaman alıp ve ne şartlarda okuduğum hususunda ayrı ayrı yerleri mevcut bende. Belki kimileri için sadece bol argolu komik bir çizgi roman, kimileri için de öylesine sayfaları çevrilen bir dergidir ama benim için önemi başka.

Yazının sonunu ise bu güzelliği ortaya çıkaran Gürcan Yurt'un zaman zaman ortaya karışık yaptığı şiirlerden biriyle getireyim istedim.

 YALNIZLIK SAVAŞÇILARI

Onlar iki yaramaz çocuk,
onlar iki yalnız hınzır,
onlar iki kankaydılar.
Issız bir adaya mahkum olmuş
iki zavallıydı onlar.
Kuşların uçtuğu ama
kervanların geçmediği bir yerde,
kendi dünyalarını kurdular onlar da
kendilerince…

Britanya’nın bağrından kopup gelen Robinson
ve ıssız kumsalların şoparı Cuma,
palmiyelerin gölgesinde
kendi destanlarını kendileri yazdılar.
Umut şarkılarını
birlikte söylediler kumsalda ıslık çalarak.
Yalnızlığa karşı savaş açtılar
ve kimsenin görmediği,
kimsenin duymadığı,
hiç kimsenin hissetmediği
o kara parçasında,
her şeye rağmen,
delikanlılığın hakkını da verdiler.
Kendi alemlerinin kralı
ve soytarısı da yine kendileri oldular…

Onlar var ya onlar…
Onlar öyle böyle değiller.
Onları anlatmak mümkün mü?..
Okumak lazım onları, görmek lazım…
Manyak oğlum onlar, manyak…

G.Yurt

 
Toplam blog
: 164
: 672
Kayıt tarihi
: 21.10.10
 
 

İnşaat Mühendisiyim, olaylara anlık değil öncesi ve sonrasıyla bakmaya çaba gösteririm. Dağ havas..