Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '16

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Ruha dokunan bir yazar: Halil Cibran

Ruha dokunan bir yazar: Halil Cibran
 

6 Ocak 1883’te Osmanlı Devleti zamanında, Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı’nda dünyaya gelen yazar, şair, ressam ve aynı zamanda filozof kişi. Cibran, kendi halkından çok, batılılar tarafından tanınan ve büyük yankılar uyandıran bir sanatçı ve düşünür. Ortadoğu’dan çıkmış en kuvvetli kalemdir kendisi yanılmıyorsam.

Mutasarrıflık, Tanzimat’tan sonra Osmanlı yönetim teşkilatında sancaklara verilen ad. Cebel-i Lübnan, şimdiki Lübnan’da Akdeniz’e kıyısı olan bir vilayet. Yani o zamanlar bir Osmanlı Sancağıymış.

1894’te küçük yaşta ailesiyle ABD’ye göç ediyor, 1898’de Lübnan’a dönerek Beyrut’taki Maruni Kilisesi’ne bağlı bir okula gidiyor. Sonrasında 1901’de tekrar ABD’ye dönüyor ve bir daha ayak basmıyor. ABD’ye döndükten sonra deneme türündeki ilk edebi eserlerini yayınlıyor. Bir ara, 1908-1910 arası, resim bilgisini geliştirmek amacıyla Fransa’da kalıyor, sonra yine ABD’ye dönüyor. Orada Suriye ve Lübnan’dan gelen göçmenlerle etkili bir edebiyat kulübü kuruyor. 48 yıllık yaşamının son 20 yılını ABD’de geçiren ve 10 Nisan 1931’de yakalandığı karaciğer sirozu ve tüberküloz hastalığı sebebiyle genç yaşta New York’ta hayatını kaybeden Cibran, vasiyeti üzerine Lübnan topraklarına defnediliyor. Son yazdığı ve bitirme uğraşı içinde olduğu “Gezgin ve Ermiş’in Bahçesi” adlı eserinin yayınlandığını göremiyor. Ancak yazdığı şiirler yirmiden fazla dile çevriliyor ve resimlerinin bir kısmı günümüzde hala sergilenmeye devam ediyor.

Kurumsallaşmış kilisenin ikiyüzlülüğünü ve Ortadoğu kadınının boyun eğmişliğini iyi bilen yazar, bir yandan dinsel ve siyasi otoriteyi, bir yandan buna boyun eğen halkı eleştiriyordu.

Boston’da kaldığı yıllarda Asi Ruhlar’ı yazıyor ve 1908’de New York’ta yayınlanıyor. Gençler için tehlikeli ve devrimci bulunan “Asi Ruhlar” kilise tarafından yasaklanıyor ve Cibran aforoz ediliyor.

Katolik kilise tarafından aforoz edildiğini öğrenen Cibran şunları söylüyor: “Bunlar ve diğer öğretilerden söz edişim nedeniyledir ki cezaya çarptırılıp sürgüne gönderildim ve kilise tarafından aforoz edildim. Geçirdiğim yıllarda hiçbir pişmanlığa kapılmış değilim. Gerçeği arayıp da onu insanlara açıklayan herkes acı çekmeye mahkumdur.”

“Ne gariptir ki toplum olarak, aklı yavaş olana değil de ayağı yavaş olana; yüreği kör olana değil de gözü kör olana acırız.”

“İçinizdeki ‘iyi’den söz edebilirim, ama ‘kötü’den edemem, çünkü ‘kötü’ kendi açlığı ve susuzluğu nedeniyle işkence çeken ‘iyi’den başka nedir ki?” diyen bir yazar.

“Olur da bir şeylere muhtaç duruma düşerim korkusu, gerçekte muhtaç durumda oluşun ta kendisi değil midir?” sözünün üstüne başka ne söylenebilir ki…

evim bana der ki: “beni terk etme, senin geçmişin burada.”
yolum bana der ki: “gel, beni takip et, senin geleceğin benim.”
ve ben evime ve yoluma derim ki: “geçmişim yok, geleceğim de.
eğer burada kalırsam, kalışım da bir gidiş olacak; gidersem, gidişim de bir kalış olacak.
sadece aşk ve ölüm her şeyi değiştirir.”

Kendisi gibi yazar olan May Ziyade ile birbirlerini hiç görmeden tam 19 yıl boyunca mektuplaşmışlar ve aralarında ilginç bir edebiyat ve sevgi ilişkisi meydana gelmiştir. Düşler ve hayaller dışında bu alemde hiç karşılaşmamışlardır.

Birçok kişinin sosyal medyada paylaştığı ama kime ait olduğunu bilmediği, ismini bilenlerinse kendisini tanımadığı “Allah’ım, bana değiştirebileceğim şeyler için güç, değiştiremeyeceğim şeylere katlanabilmem için sabır ve ikisini birbirinden ayırabilmem için sağduyu ver” sözünün sahibi ta kendisidir.

“…ve siz aşk yolunu yönlendirebileceğinizi zannetmeyin, çünkü aşk sizi buna layık görürse sizin yolunuzu yönlendirir. ” gibi aforizmik bir dil kullanan ve kimi şeylerin bizim kontrolümüzde olamayacağını çok güzel ifade eden bir yazardır.

Alın size “Deli” adlı eserinden muhteşem bir alıntı:

“Bir gün göz dedi ki: Bu vadilerin ötesinde mavi sisle örtülü bir dağ görüyorum. Ne güzel değil mi… Kulak dinledi ve dedi ki: Fakat dağ nerede onu işitemiyorum… Sonra el dedi ki: Ona dokunmak için uğraşıp duruyorum ama dağ yok ki… Burun dedi ki: Dağ yok kokusunu alamıyorum… Sonra göz başka tarafa döndü, diğerleri gözün garip hayali hakkında konuştular ve şöyle dediler: Gözün bir sorunu olmalı…”

Bu da “Haberci” adlı eserinden:

“Bir gün bir koyun ve kuzusunun otladığı kırın üzerinde bir kartal aç gözlerle dönüyor ve kuzuya hamle için uygun vakti kolluyordu. Tam hamle edeceği sırada bir başka kartal daha peyda oldu. Derken kuzu için şiddetli bir çarpışmaya girdiler. Aşağıdan bu durumu gören koyun kuzusuna dönerek: ne garip çocuğum şu iki soylu kuş birbiriyle kapışıyorlar. Kocaman gökyüzü ikisine yetmiyor mu. Dua et küçüğüm dua et ki tanrı kanatlı kardeşlerini barıştırsın… ve kuzu içten dua etti…”

“Kum ve Köpük”ten bir alıntı:

“Bir keresinde bir dereye denizden söz ettim, dere benim hayalperest ve abartıcının teki olduğumu söyledi… ve bir keresinde bir denize bir dereden söz ettim, deniz benim küçümseyici, iftiracının teki olduğumu düşündü…”

Halil Cibran’ın bir şiiri:

“Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.”

Alışılmış edebi metin formatlarının dışına çıkan, hem doğu, hem de batı kültürünü eserlerine yansıtabilen, tarzı ve kullandığı üslup gerçekten büyüleyici olan bir yazar. İnsan bazen bir ruha sahip olduğunu unutabilir. Ama Cibran yazdıklarıyla insanın ruhuna dokunur ve bir ruha sahip olduğunu hatırlatır.

Seyhun Sertan - 06.10.2013

 
Toplam blog
: 16
: 420
Kayıt tarihi
: 12.12.15
 
 

www.seyhunsertan.com ..