Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mart '16

 
Kategori
Dünya
 

Rusya, Türkiye ve Avrupa’yı ‘göçmen silahı’yla mı vurdu?

Rusya, Türkiye ve Avrupa’yı ‘göçmen silahı’yla mı vurdu?
 

milliyet.com.tr'den...


Dünya değişiyor, teknoloji gelişiyor, silah sanayi akla-hayale gelmeyecek korkunç silahlar buluyor. Dünya kaynaklarının büyük bir kısmı bu silahları araştırmak, geliştirmek için harcanıyor.

Öte yandan, zekâ da gelişiyor… Zekâ, teknolojinin bulduğu silahlardan farklı ama muhtemelen çok daha tesirli silahlar “icat” edebiliyor. Son model icat, “göçmen silahı”! Malumunuz, bu silahı, Türkiye’nin Avrupa’ya karşı kullandığı iddiası var.

Lâkin “göçmen silahı”nı Türkiye’den daha etkin şekilde kullanmaya çalışan bir ülke daha varmış: Rusya. Daha doğrusu, bu “silah”, asıl Rusya’nın elindeymiş.  

The Guardian’daki, “Putin’in uzun vadeli planı ortaya çıktı ve işaretler Avrupa için kötü” başlıklı makalesinde Natalie Nougayrède ezber bozan bilgiler veriyor. (18 Mart 2016)

İsterseniz önce, kısaltarak buraya aldığım makaleyi okuyalım, sonra üzerinde konuşalım:

“Avrupalı liderler Türkiye ile mülteci krizine bir çözüm anlaşmasını imzalayıp kendilerini zırhlı bir güvenceye aldıklarına inanırken, uzaktaki başka bir güç bizi yakından izliyor: Rusya.

Onun dışişleri bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova, AB liderleri toplantısından sadece birkaç saat önce attığı tweetle önemli bir şey söyledi: ‘Ortadoğu'ya batı tipi demokrasiyi yaymak için yapılan sorumsuz girişimler, göç krizine sebep olmuştur’.

Geçenlerde, NATO'nun Avrupa’daki bir üst düzey komutanı tarafından dile getirilen güçlü bir iddiada, Rusya, mülteci krizini, Avrupa’yı istikrarsızlaştırmada bir ‘silah’ olarak görmekle suçlanıyor.

Vladimir Putin'in zihnindekileri anlamak için, onun dışişleri bakanı Sergei Lavrov’un son yazıları okunmaya değer. Moskova merkezli Global Affairs dergisinde, bu ay yayınlanan uzun bir makalede, Lavrov, açık sözlülüğüyle büyülüyor. Resmî, anlaşma temelli, Avrupa'nın siyasi ve güvenlik yapısı üzerinde duruyor. Rusya’nın mesajı; bu gerçekleşene kadar, kıt’ada istikrar olmayacak. Makaledeki anahtar cümle şudur: ‘Son iki yüzyıl boyunca, Rusya olmadan veya onu karşısına alarak, Avrupa’yı birleştirme çabalarının korkunç trajediler getirmesi kaçınılmaz olmuştur.’

Bu görüşler Lavrov’un kişisel görüşleri değildir. 2004’ten beri görevde olan, Rusya tarihinin en uzun süreli Dışişleri Bakanı, bir enstrüman gibi, Başkan tarafından belirlenen melodiyi çalıyor.

Avrupa göçmen kriziyle boğuşurken, Lavrov’un böyle bir makale yayınlaması tesadüf değildir.

Rusya başlatmadığı için, mülteci krizi, Putin’in elini ‘güçlendiriyor’.

NATO komutanının, Rusya, Beşşar Esad’ı himaye ederken, mülteci krizi de ‘şiddetleniyor’ demesi haklıdır. Özellikle Halep bölgesindeki uçak bombardımanı, binlerce çaresiz aileyi daha Türk sınırına itti.

Dimitri Medvedev, geçen ay katıldığı Münih güvenlik konferansında, ‘Avrupa-Atlantik güvenlik yapısı’nın revizyonu için açıkça çağrıda buludu. Rusya Başbakanı, yoksa ya ‘soğuk savaş’ veya ‘üçüncü dünya felaketi’ tehlikesi dedi.

Şu an, belki de Rusya'ya bu talebi dile getirmek için benzeri görülmemiş bir fırsat penceresi sunan andır. Göçmen krizi, Avrupa-İngiltere ilişkisi, Angela Merkel’in politik olarak zayıflaması, Ukrayna'daki istikrarsızlık, popülist hareketlerin kıt’a çapında yayılması, Balkanlar’da yeni gerilimler yaşanıyor ve ABD kendini Avrupa’dan soyutladığı bir seçim kampanyası ile meşgul.

Hiç şüphe yok ki, Rusya, kendini görmek istediği kadar güçlü değil. Ekonomisi durgunlukta ve yaptırımlarla sarsılmış vaziyette. Ama Moskova'da, bakanlığının Stalinist tarzı gotik gökdeleninden yaptığı açıklamayla, Lavrov, uzun vadeli oyunu ortaya koydu.”

Nougayréde bunları söylüyor… Rusya’nın “uzun vadeli bir planı” olduğunu açıklıyor. Anlaşılıyor ki Rusya bir satranç oyunu gibi adım adım ilerlemeye çalışıyor. Fakat ekonomisi durgunlukta olan, yaptırımlarla sarsılmış Rusya’daki bu “özgüven” nereden geliyor? Avrupa’ya, beni dışlarsan, benimle işbirliği yapmazsan seni bekleyen “istikrarsızlıktır” (kaostur) diyor. Hatta daha ileri gidip, “soğuk savaş” veya “üçüncü dünya felaketi”nden söz edebiliyor. Onu bu kadar rahat konuşturan “etken” ne ola ki? Elinde, Avrupa’yı “anlaşma masası”na oturtacak nasıl bir “silah” bulunabilir?

Bu silah, The Guardian yazarının sözünü ettiği “göçmen silahı” mı?

Suriye iç savaşı, 15 Mart 2011’de başladı. Bugünlerde, tam 5 yılını doldurdu. Yukarıda yazılanlar insanı 5 yıl öncesine götürüyor. Sualler kafanıza hücum ediyor:

Batı, Suriye’deki “muhalefeti” desteklerken, “silahlandırırken” göçmen meselesi çıkabileceğini hiç düşündü mü?

Düşündüyse bile bu boyutlara ulaşabileceğini, bir milyonun üzerindeki sığınmacının Avrupa’ya dayanabileceğini hesap etti mi?

Rusya, iç savaşın ilk aylarında, Suriye rejimini daha güçlü desteklese, acaba ateş ilk yıllarda sönebilir, “göçmen krizi” bu boyutlara varmadan durdurulabilir miydi?

Rusya, göçmen krizi tırmansın, milyonlara varsın diye mi, Esad’ı, en baştan “himaye” etmek yerine, ölmeyecek, düşmeyecek kadar, ufak ufak destekledi?

Avrupa, birkaç fazla göçmen daha gelir diye “tir tir” titremekte! Kendisine göçmen gelmemesi için her türlü fedakârlığa, her türlü tavizi vermeye razı gözüküyor. Rusya, Suriye’den kuvvetlerinin büyük bölümünü çektiğini ilân ederken, Nusra ve IŞİD’i vurmaya devam edeceğini söyledi. Bu ne demektir? “Halep bobardımanı”nda olduğu gibi, daha fazla göçmenin “Türk sınırlarına dayanması”, oradan Avrupa kapılarını zorlaması demektir. Bu açıdan bakıldığında, “Göçmen krizi”nin anahtarı Rusya’nın elinde gibi gözüküyor. O anahtarla Avrupa’yı istediği zaman korkutabilir. Türkiye’yi ve Avrupa’yı bu silahla vurmaya devam edebilir.

 
Toplam blog
: 1412
: 1241
Kayıt tarihi
: 04.06.10
 
 

Ücret karşılığı hiçbir yerde çalışmıyorum. Sandıklı'da doğdum. Kuleli Askerî Lisesi, Kara Harp Okul..