Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '20

 
Kategori
Sinema
 

Rüzgarı Dizginleyen Çocuk

Afrika’nın sarı sıcağında savanlarla kaplı bir coğrafyada yaşayan William ve ailesi, Malavi’deki pek çok insan gibi geçimini tarımdan sağlayan bir aile. Gelişmemiş ülkelerde tarımın tamamıyla doğal koşullara bağlı oluşu, hayatını tarımdan kazanmaya çalışan bu insanların hayatlarını çoğu zaman bir çıkmaza sürüklüyor. Yaşamın gökyüzüne bağlı olduğu bu gibi ülkelerde yağışın toprağın ihtiyacı olduğu kadar, her zaman kararında olmayışı, insanların gözlerini bulutlandırıyor.

Herkes belki gökyüzüne bakıyor ama kimisi yağmur yağsın diye dua için, kimisi çaresizliğinden, kimisi de William gibi doğanın herkese bonkörce ortaya sunduğu gücü fark etmek ve anlamak için merakla bakıyor, her şeye sanki ilk defa görüyormuşçasına.

İşte bu noktada felaket yaratan erozyona kapı açan da, elektriği üretme gücünü veren de rüzgar. Maksat bu gücü görmekte, merakta ve akılda.

William’da bunları kendinde barındıran, eski radyoları tamir etmeye çalışan, zamanının bir kısmını metal, elektronik gibi çeşitli atıkların olduğu bir hurdalıkta geçiren buradaki her şeyle bir hazineymişçesine ilgilenen ailenin ortanca çocuğudur. Abla, üniversiteye gitmek için bekliyor. Babanın ise gözü hep hava koşullarında, ailesini doyurabilmek için, tütün mısır ekip, bunların hasadını yapıyor. Ama hasat günde ancak bir öğün yemek yiyecek kadar var yok. Anne ise ataları gibi sadece yağmur duasından medet ummamak için, çocuklarına sonuna kadar destek oluyor, onların okumasını istiyor. Ama kuraklık artıp, verim düştükçe William’ın okul parasını ödeyemiyorlar ve William okul parası ödenmediği için okuldan kovuluyor ama pes etmiyor.

Fen bilgisi öğretmeninin bisikletinin tekerinin dönmesiyle yanan ışık, O’nun zihninde de bir ışık yakıyor ki William, okuldan atılsa bile o karanlık görünen günlerde o ışığın peşini bırakmıyor, ne yapıp edip, kütüphaneye düzenli gidebilmenin bir yolunu buluyor. Enerji kullanımı ile ilgili çeşitli kitaplar okuyor ve bu bilgiler William’ın kafasının içindeki ampulün Watt’ını gittikçe artıyor.

Ya hep ya hiç durumlarında ortaya çıkan hem bireye hem de insanlığa seviye atlatacak gelişmeleri ortaya çıkarabilecek, Akış (Flow) durumuna giriyor William.  Psikolog Mihaly Csikszentmihalyi tarafından ortaya konulan bu kavram, kişiyi tehlikelerin, imkansızlıkların hiçe sayılabildiği bir zihin durumuna sürüklüyor. Beyin bu esnada çözüm üretmek için tüm kaynaklarını aktive ediyor, en hızlı ve en verimli şekilde çözüme ulaşmayı hedefliyor.

William’da böyle bir “Akış” kavramına giriyor. O’nun bilinci artık farklı işlemeye başlıyor. Dikkati tamamen daracık bir alana yöneliyor. Dikkatinde sadece rüzgârın gücünü kullanarak ve bisikletin tekerleğini döndürerek üreteceği elektrikle çalışacak bir dinamo var. Bu dinamo, kurak dönemde yeraltı suyunu kullanarak toprakları, sulamak ve yılda iki kez ekim yapabilmek ve kıtlıktan kurtulabilmek demek.

William’ın bunu yapabilmesi için, babasının bisikletini alması şart, ancak bu hiç de kolay değil, ki bu yolda William, babasına karşı gelip, onun öfkesine şiddetine bile maruz kalıyor. Ama O dikkatini, daralttığı o enerji üretme noktasından bir an bile olsa geri çekmiyor.

William’ın kararlılığı yavaş yavaş etrafındaki insanları ve en sonunda da babasını ikna ediyor. Kıtlığın pençesinde debelenen, demokratik olduğunu iddia eden bir hükümetin, çürümüşlüğünden ağzının payını alan, farklı dinlerden kendi içlerinde bunu bir ayrışma unsuru olarak kullanmayan aksine birlik olan kabile insanları arasında bir dayanışma başlıyor. William’ın zaman algısının değiştiği, her bir ana çok yüksek bir farkındalıkla yaklaştığı, denedim ve yaptım dediği o an, O’nu, kabilesindeki insanların kurtarıcısına dönüştürüyor.

Bu anlar da özellikle üst kamera açısı William’a tanrısal bir bakış verirken, kabile insanlarının da William’a bakışlarında özellikle alt kamera açısının kullanılması, O’na karşı duyulan yücelik, büyüklük ve saygı duygularını gösteriyor.

The Boy Who Harnessed the Wind/ Rüzgârı Dizginleyen Çocuk adlı William Kamkwamba’nın otobiyografik kitabından aynı adla sinemaya uyarlanan bu film, doğal oyunculukları, mütevazi atmosferi ile duygulu, meraklı, hayvan sever William’ın peşinden gitmek, motivasyon duygusunu arttırmak ve belki de kendi “Akış” halimize girebilmek için harika bir seyirlik olabilir.

 
Toplam blog
: 10
: 333
Kayıt tarihi
: 26.03.16
 
 

Sinema Tv Yüksek Lisans Mezunuyum.  Psikoloji, felsefe ve nörobilim alanlarında okumaktan keyif a..