Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '09

     
    Kategori
    İlişkiler
     

    Saçmalasak da mı Saklasak?

    "Sadakatsiz" filmini birçoğumuz hatırlarız. Edward (Richard Gere) ve Connie (Diane Lane), küçük oğulları ve köpekleriyle birlikte sakin ve huzurlu bir hayat yaşamaktadır. Edward başarılı ve karısını çok seven bir eştir. Fakat iyidir!

    Connie yağmurlu bir günde, rüzgârda dengesini kaybederek düşer ve bu talihsizlik, yakışıklı Fransız genç kitapçımız Paul’le (Olivier Martinez) tanışmasına sebep olur.

    Paul yalnız yaşayan, entellektüel, tutkulu bir gençtir. Fakat o da iyidir. Ve Connie ne olduğunu anlamadan, ona yardım eden bu adamla kendini tutkulu bir aşkın ortasında bulur.

    Kahramanımız Edward herkes için iyi bir adamken, Paul’ün iyiliği kültürden kültüre göreceli bir iyiliktir; Evli ve çocuklu bir kadın, tüm bunları bilen bir Paul, kendine engel olamayan Connie...

    Ve sonuç: Edward ilişkiyi öğrenir. Paul’ü öldürür. Sonra Connie -pişmanlıktan mıdır bilinmez- kocasına hâlâ aşık olduğunu fark eder ve birlikte cinayeti örtbas etmeye çalışırlar.

    Filmden basamak alacak konu çok. Her yönüyle ayrı bir yazı çıkartılabilir. Fakat şu anki konumuz, filmde kültürümüze göre kötü karakter olan Paul’ün ölümünün, ben dahil birçok kadın izleyiciyi hayal kırıklığına uğratmış olmasıdır. Acaba neden?

    İyi adamlar huzur verir. Ait olma duygusunu tamamlayan, güvenli, garanti bir hayatın kilididir. Fakat iyiliği tartışılır adamlar!?

    Aşk filmleri kötü karakterden çekilen eziyetle başlar. Ama dişil kişimiz aşıktır. Ne yaparsa yapsın vazgeçemez. Aldatılır, aşağılanır, ilgisiz bırakılır ve fakat her defasında biraz daha bağlanır jönümüze.

    Son darbe ise genelde aldatılışın yakalanma aşamasıdır ki, kötü karakterin karakteri bir anda değişir ve o artık aşık, romantik, aşkını kazanmak için her şeyi göze almış, acizliği her birimizin acıma duygularını kabartan bir zat-ı muhteremdir.

    Bir de dişil kişinin her daim omzunu ağlama duvarına çevirdiği, âşıklığından bi’haber olunan bir en yakın arkadaş vardır. Son darbeden sonra o tutkulu aşk yok olur ve yağmurun altında öpüşen bir çifttir filmi bitiren. Fakat o da ne? Jönümüz artık en yakın arkadaştır!

    Ve hepimiz gözyaşlarına boğulur, rollcaption akarken "lütfen, lütfen, bize de" dilekleriyle hülyalara dalarak ayrılırız filmin başından.

    Film sektörünün bilinç altımıza kazıdığı bu "kötü adamlarla aşkın eziyeti çekilir ve sonunda iyi adama aşık olunup evlenilir" saçmalığının aslı aslında, "Aşk kötü bir karakterdir ve sonunda o kadar acı çekmişizdir ki, bize en yakın limana sığınır, adına aşk der, yaralarımız sarılırken ait olma duygusunun verdiği güvenle kendimizi yenileriz"dir.

    Ve artık huzurlu bir evliliğimiz, çocuklarımız, bir köpeğimiz, iyi bir kocamız vardır. O kadar huzurluyuzdur ki, sonuç itibariyle günü geldiğinde Paul ölür.

    Hah!

     
    Toplam blog
    : 1
    : 534
    Kayıt tarihi
    : 19.04.09
     
     

    "Doğduğumda olanlardan sorumlu değilim. Büyürken önüme çıkan engelleri oraya kimin koyduğuyla ilgil..