Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

04 Ocak '09

 
Kategori
Deneme
 

Sadeleşme, yalana bağlılık, öngörü

Sadeleşme, yalana bağlılık, öngörü
 

Bir yazının düşündürdükleri…

***

Bence anlaşılamayan konu şekilsellik. Söylemlerin yazarların yaftalı sözlerinin de eşliğinde söylenmek istenenlerin karmaşıklaştırılması. Yazar bencilliği veya yazarın yetersizliği. Tabii okuyucuya kesilmiş fatura ve dehşet zaman kayıpları.

Dikkat ederseniz yazarın kendine ait düşüncelerindeki eminsizliği birçok edebi şahsiyetten yardım alma isteğine dönüşüyor. Oysa orta öğretimde yıllarca verilen matematik derslerinde bir tek büyük hedef vardı: her şeyi sadeleştir! Sadeleşen her şey aynı zamanda kolay anlaşılan bir formüle dönüşeceğinden geniş kullanım alanı sunar. –acaba öyle midir?-

Düşüceler de sadeleşmelidir. Sadeleşmeyen her düşüncenin içinde uzlaşılamayan bir yön vardır.

Düşünmek ise başlı başına günümüzde bir çılgınlıktır. Yaşam dinamiğindeki çürümüş dişlileri fark etmekten çok dişlilerin arasında ezilmeleri göze almak demektir.

Dünya evren dişlisinin minik bir parçası olabilir. Büyük bir testin elemanları bile olabiliriz. Örneğin, bir yaratık ne kadar zalim olabilir? Veya düşünebilen bir varlık bencilliğinde hangi aşamalara kadar ilerleyebilir? Hepsinden daha ironik olacak olansa, dünya adı verilen “basit canlıların” hapsoldukları gezegenden çıkabilmeleri için ne kadar zamana ihtiyaçları vardır? Buradaki çıkmaz ise et yiyebilme yetimizin ilk baştan bize verilmiş olmasıdır. Akıl almaz olansa onlar için bunca büyük bir gezegenin günün birinde insanlara yetmiyor olduğu tarihtir: Büyük İskender. İlkel çağlar denebilecek yüz yıllarda bir ordunun tüm engelleri aşarak dünyanın sınırlarına dayanması, beklenenden çok öncedir.

İşin garip tarafı deneyi yapanlar var ise onların en çok ilgilerini çeken olayın, kötüye dair olan ne varsa iyi ve doğruya uydurulup insan çıkarlarına uydurulmasındaki akıl almazlıktır.

İnsanların söylediğine göre yalan, doğru adına kullanılırsa mubahtır, hatta sevaptır. Peki yalan her koşulda kesinlikle günahtır ve yanlıştır deyip kesip atmak insanlık adına daha öğretici olmaz mıydı? Çünkü olumlu kabul edilen her şeyin-hatta tüm gerçeğin- çok kısa zamanda güçlünün işine uydurulması amacıyla eğilip bükülüp bozulacağını öngörmek hiçte zor değildir.

Öngörü: gelecekte olacakları kapı aralığından görebilmek.

Sadeleşme, yalana bağlılık, öngörü.

Tüm bir yaşam bu üçlünün çevresinde dolanabilir.

Yaşamda sadeleşme: diğer insanlara olan gereksinimleri en az düzeye getirebilme.

Yalana bağlılık: kabullenmekte zorlandığımız gerçeklere çalım atma, değiştirme, çıkarlara uydurma; asla evrensel değildir, lokal ve bireysel çıkarlar taşır.

Öngörü: imkansız olandır. Öngörü yerine önsezi daha doğru olacaktır. Görmek çoğu zaman gerçeğin en dış kabuğunu anlatır. Bazen gerçek kabuk değiştirip oradan çoktan ayrılmış olabilir, kurumuş bir deriye bakıyor olabiliriz.

Sonu: anlatımlar sade olmalı, okuyucu-anlayıcı tembelleşen beynini izlemecilikten kurcalamacılığa geçirebilmeli.

Hedefler sadeleşmemeli, düşünceler sorgulamacı olmalıdır. Doğru sade ve heyecansız, doğru olmayan herşeyde bir eğrilik ve karmaşa vardır.

not: burada okuduğum bir yazıya yönelik düşünce çalışmasıdır.


seçkim: http://www.dailymotion.com/relevance/search/bach/video/xvnhn_bach-concerto-violon-1-isaac-stern_music

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..