Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Necmettin Rıfat Arman

http://blog.milliyet.com.tr/arman

29 Ağustos '12

 
Kategori
Siyaset
 

Sağ, sol, vatan, millet için siyaset yapılmıyor

Seneler önce genç iş arkadaşım şöyle söylemişti; "Bir partinin ilçe teşkilatına gireceksin, hiç olmassa milli eğitim müdürlüğünden iki okulun kantin işletmesini alsan köşe olursun." Doğrusunu isterseniz arkadaşımı küçümsemiş bu tür hesaplarla siyaset yapılamıyacağını uzun uzun anlatmıştım, garip ve tuhaf bakışlarına anlam verememiştim.

Aradan seneler geçti ben başka bir şehire yerleştim ve o şehirde ilçe belediyesi kaldırım çalışması yapıyordu ve bizim konutun yağmur suları ile sorunu vardı. Fen İşleri Müdürü derdimi biliyordu bizzat geldi, apartmanın otopark girişinin kotunu verdi ve gitti. İşler beklediğim gibi gitmedi ve ben o talimatı verdiği kişiyi bulmak üzere harekete geçtim. Ne yaptım? Çalışan işçilere adamın adını söyledim. Tanımıyorlardı. Başlarındaki kişiyi buldum ona sordum o da tanımıyordu. İşi kimden aldığını sordum, bir isim söyledi, talimatı alan kişiyle uzaktan yakından ilgisi yok. O ilgisiz kişiyi bulduk, o kişide işi başkasından almıştı. Anlaşılan ihaleye bir müteahhit girmiş, işi almış, başka  taşarona devretmiş, taşaronda bir takım gruplara kaldırım taşlarının döşenme işini dağıtmış. Tahmin ettiğiniz gibi o taşları döşeyen insanlar doğudan gelmiş gençler.

Arkadaşımın seneler önce söylediği model turizmin başkenti olarak nitelenen kentte ve en büyük ilçe belediyesinde uygulanıyordu. Arkadaşım sağ partide siyaset yapıyordu sözünü ettiğim ilçe belediyesi sosyal demokrat bir partinin yönetiminde. Sözün özü siyaset vatan millet aşkına yapılmıyor. Çıkar ilişkileri vıcık, vıcık. İster sağ parti olsun ister sol "Vermeden almak allaha mahsustur" deyişi ilke edinilmiş. Başka deyişle ilkesizlik almış başını gitmiş. Bakın partilerin içine, teşkilatlarda çalışanların büyük bir kısmı dağıtılan pastadan bir dilim alma peşindeki insanlar. Gerçeklerden uzak hayal tahminlerle iktidar hesabı yapar görünerek en büyük pasta dilimini nasıl kaparım kurnazlığına yatanlar.Hele seçimler yaklaştığında bu tür insanlar öyle oy oranları konuşurlar ki, gerçek seçmen sayısının bir kaç katı seçmenle seçimlerin yapılıyor olması gerekir. Seneler önce bu hayalciliğin sebebini sormuştum. Cevap çok mantıkyıldı. Bu abartılmış rakkamlar olmasa çalışacak adam bulamazsınız. Karamsar olmamak elde değil...

Bu ülkenin çözümlenmesi gereken çok büyük sorunları var. Bu sorunları çözecek olan siyaset kurumu. Siyasetin yeniden yapılandırılması şart.Problem burada kendisini gösteriyor. Lime lime dökülen, çarpıklıklarla dolu kurum bu değişimi nasıl yapacak? Örneğin siyasi partiler kanunu nasıl değişecek? Lider sultasına nasıl son verilecek? Tek seçici liderler kendilerine gerektiğinde  hayır diyebilecek insanları siyaset içine nasıl çekecek, veya çekmek istiyecekler mi? Örnekleri görüyoruz. Bir siyasi lider bırakın parti içini, dışındaki, görevi eleştirmek olan insanları susturuyor. Başkası demokrat tavır takındığında partinin içinde öylesine sesler çıkıyor ki, dışardan bakıldığında çok seslilik değil sadece gürültü duyuluyor. Seçmene baktığınızda, tek seçici eğilimli,demokrat olmayan, çok sesliliği bir müzik şekli sayan, anayasal düzenin aslında bir esas teşkilat düzenlemesi olduğunu fark etmemiş, bilgi birikimi kendisinin bir gıdım önünde liderleri tercih ettiği görülüyor. Bütün olumsuzluklara karşı çıkış yolu yine siyasetin içinden gelmelidir.Burada aydınlara önemli ve tarihi görev düşmektedir. Halk yani seçmen aydınlatılmalıdır. Aydınlar bu ışık görevini karşılık beklemeden yapmalıdır. Burada en büyük görev sözlü basında yer alan aydınlara düşmektedir. Yazılı basının etkisi televizyona göre hatta sosyal medyaya göre daha daha sınırlıdır. Toplumumuzda okuma tembelliği birinci sırada geldiğine göre televizyonda söylenen söz değişimin anahtarıdır. Aydınlar televizyon starı olmak yerine, bilgi birikimini dürüstçe paylaşan sıradan insanlar olmayı başarabilirlerse büyük değişim gerçekleşebilir.

Birde o liderlerin etrafında bulunan insanların biraz daha cesaretli olmalarını beklemek sanırım hakkımız.

Son bir örnek vermek istiyorum. Su işlerinde başlayan kariyerini devletin en üst makamında sonlandıran ünlü siyaset adamımız, bir kere gördüğü vatandaşı seneler sonra gördüğünde ismi ile hitap eden o ünlü hafıza sahibi siyasi liderimiz, senelerce "Kitle" ile "Kütle"nin  cümle içinde doğru kullanımını becerememiş olmasını etrafının beceriksizliği olarak kabul ederim. Tabi bu güzel ülkenin talihsizliği de...

Çizdiğim tablonun  iç karartıcı olduğunun bilincindeyim. Herhangi bir sosyolojik veriye dayanmasada içimde bir umut ışığı olduğunu söylemek isterim. 

 
Toplam blog
: 35
: 289
Kayıt tarihi
: 14.08.12
 
 

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. Çalışma yaşamım DİSK dergisinde başladı özel..