Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ağustos '07

 
Kategori
Psikoloji
 

Şair bakışlı çocuk, Szymek

Şair bakışlı çocuk, Szymek
 

Hoşçakal, dostum, el sıkışmadan, konuşmadan/ hüzünlenme ve eğme kaşlarını, mutsuz; /yeni bir şey değil ölüp gitmek bu yaşamdan/ ama yaşamak da daha yeni değil kuşkusuz…

Szymkowiak’ın resimlerine bakınca, bakışlarında derin bir hüznü elle tutmak mümkün. Hüznün içinde hep hayal kırıklığı vardır. Szymkowiak’ın Trabzonspor kulübüne yolladığı ve futbolu bıraktığını açıkladığı mektubu okuyunca, aklıma 1925 yaşında intihar etmeden önce kanıyla yukarıdaki dizeleri yazan, ‘Sönüyor Al Kanatları Günbatımının’ şiirinin yazarı, büyük Sovyet şairi Yesenin ve dizeleri geldi. Bu sefer hem Yesenin’in hem de Szymkowiak’ın resimlerine baktım. Bakışları ile birbirlerine o kadar benziyorlar ki, o bakışlarda aradığını bulamama ve hep çekip gitme dürtüsü çok belirgin. Kaderleri de örtüşmeye başlıyor, Yesenin otuz yaşında intihar etti, Szymkowiak ise o çok sevdiği futbolu otuz yaşında bıraktığını açıkladı. Yesenin, İsadora Duncan’la sonu mutsuz biten bir ilişki yaşadı, Szymkowiak da evliliğinde büyük gelgitler yaşıyor.

Trabzonspor’a gelmiş en iyi orta saha oyuncusuydu. Szymkowiak ilk Trabzon’a geldiği sezon oynadığı birkaç maçtan sonra, çok sevdiğim kadim bir dostumla sohbet ederken; Szymek’in Nedved’ten eksiği yok fazlası var demişti. Attığı goller, araya attığı öldürücü paslar ile bir anda futbol gündemimizin zirvesine yerleşmişti. Bir Antep maçında, son dakikalarda ayağının kırılması sonrası sedyede götürülürken, hüngür hüngür ağlaması o kadar insaniydi ki. Acıdan değildi ağlaması, çok sonra anlayacaktık. Hayatında ilk kez bir başka ülkeye gitmişti, içinde taşıdığı yalnızlık hissiydi onu ağlatan.

Uzun süre top oynayamadı. Geri sahalara döndüğünde, ayağının kırılmasının yarattığı psikolojik içgüdüler sonucu futbolunda bir düşüş olmaya başladı ya da biz öyle zannediyorduk. Oysa mutsuzdu Szymek, paramı alır otururum diyen bir profesyonel, bir makine değildi o. Oynatmamaya başladılar, Polonya milli takımında Frankowski’nin Zurawski’nin vitrine çıkmasını sağlayan kendisiydi. Trabzonspor’daki kaos etkilemişti onu, bu da milli takıma alınmamasına neden olmuştu. Aslında Szymek, bugün Celtic’de oynayan vatandaşı Zurawski’nin alınması için çok ısrarcı olmuştu. Zurawski, Trabzonspor’a faydalı olabilirdi o ayrı mesele, Szymek yalnızdı ve kendi dilinden birinin olmasını istiyordu. Polonya’da yaptığı açıklamada kendisine talip olan Galatasaray yerine vatandaşlarının oynadığı Antalyaspor’da ancak oynarım demesinin altında da bu vardı. Szymek çok kaliteli bir futbolcu ama bir profesyonel değil, hüzünlü ve kendisini yalnız hisseden bir insan. Bu yönünü eleştirebilir kamuoyu, profesyonel diyerek futbolcuları robot gibi gören zihniyet için, adam olmaz Szymek. Ama ne diyordu Polonya’daki toplantıda; ‘Disiplin adına tuhaf yöntemler uyguluyorlar, kendimi çok yalnız hissediyordum’

Ziya Doğan, her Türk asker doğar mantığıyla kendince yola getirmeye çalıştı Szymek’i. Ama unuttuğu bir şey vardı, Szymek Türk değildi. Gitmek istedi, hayır dediler. Oynamak istedi yine hayır dediler. Nedved’ten aşağı kalır bir futbolcu olmayan Szymek’i Ziya Doğan son bir iki dakikada oyuna sokuyor, adeta dalga geçiyordu. Patron benim, Fatih Terim böyle yaptı baş tacı edildi, beni de baş tacı ederler diye düşünüyordu. Kimse konuşmadı, bir sorunun var mı diye? Ta ki, gitmek konusunda kesin kararlı olduğunu öğrendiklerinde, iş işten geçmişti artık.

Szymek gibi bir futbolcuyu bir daha bulamayacağını anlayan yönetim ve teknik kadro, gel ne olur Szymek tiradlarına başladılar. Noter çağırtıp zabıt tutuyorlar, klasik bakışımız hep aynı. Nedenler değil, sonuçlara endeksli bir toplumun içinden çıkan futbol yöneticilerinin ‘biz ne yaptık da böyle oldu’ diye düşünmek yerine, parasını veriyorduk gelmedi, UEFA’ya şikayet edeceğiz yaklaşımları Trabzonspor’un geldiği nokta içinde ciddi ipuçları barındırıyor. Bırakın gitsin, böyle özel bir futbolcu kopmamalı hayattan.

Szymek, Yesenin’i hiç okudu mu bilmiyorum ama okusaydı ve görseydi resimlerde Yesenin’in yüzüne yapışan hüznü ve yalnızlığı eminim çok şaşırırdı bu benzerliğe. Yesenin’in ki de bir tercihti, Szymek’inde. Tercihler herkesi mutlu etmez, yine de görmek isteriz fuleli saçlarınla (saçlarını kısaltmış olmana rağmen hep aklımızda uzun saçınla kaldın) çimenlerin üzerinde koşturduğunu.

 
Toplam blog
: 67
: 1679
Kayıt tarihi
: 11.08.07
 
 

Adıyaman'da doğdu. ilk ve ortaöğrenimimi yatılı bölge okullarında okudu. İzmir 9 Eylül İktisat Fa..