Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '09

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Saman nezlesi - astım başlangıcını nasıl yendim? - 1

Saman nezlesi - astım başlangıcını nasıl yendim? - 1
 

Vejetaryenlik seçimi ve yoga ile ilgili yazdığım yazıların içinde şöyle geçerken bahsettiğim "saman nezlesi - astım" konusunun altını biraz daha kalın çizgilerle çizmem konusunda bir mesaj geldi. Gerçi özel bir mesajla sorulmuştu; ancak ben yaşadığım tecrübeyi biraz daha genel paylaşmak istiyorum.

Biraz daha bilimsel adıyla alerjik rinit, yaygın çağırılışıyla saman nezlesi ile tanışmam ilkokul ile ortaokul zaman dilimlerine rastlar. O zamanlar konudan öylesine bihaberdik ki sık sık kendini tekrarlayan nezlenin sinüzit olabileceği şüphesiyle doktora gitmiş, doktora derdimizi anlatmış, o da radyografi dahil olmak üzere bir sürü tanı amaçlı uygulama yaptırmış, sonunda da penisilin vermişti. Sonra bu durumun alerjiden kaynaklandığını keşfettik ve konunun uzmanına danıştık. O da koluma adına test denilen bir sürü çizik attıktan sonra beni yaşamdan tamamen kopartacak, doğadaki herşeye karşı alerjim olduğunu müjdeledi.

"Benim hayata alerjim var!"

Neler yoktu ki; ev tozu, kedi, köpek, kuş tüyü, çiçek tozu - polen, sigara dumanı... Şu an hatırlayamadığım bir kaç şey daha. Yurtdışından getirilecek ve aslında tedavi garantisi olmayan bir grup aşı reçetesi çıkardı. Elbette satın alacak gücümüz yoktu buna.

Piyasada satılan ve anında burun akıntısını kesmekle birlikte, kişiyi asosyal bir varlık haline getiren ilaçları kullanmaya başladım bir süre. Üniversitede, kurumun verdiği imkanları da kullanarak önce Çapa'da sonra da adı bir süre içinde Academic Hospital olacak Marmara Üniversitesi Hastanesi Vakfı'nda tedavi için girişimlerde bulundum. Her dönem içinde çıkan ve en iyisi diye tarif edilen ilaçları kullandım. Hiçbiri tek başına tedavi edecek bir sihir barındırmıyordu. Yalnız Marmara Üniversitesi'ndeki tedavi sırasında doktor bana bir şey öğretti.

"Bu öyle bir illettir ki; insanın kendi kendisinin doktoru olması gerekir. Bu nedenle her gününü, her saatini kayıt altına almalı, hangi dönemlerde ne şekilde tekrarlandığını takip etmelisin."

Ben de böylece bir süre yazılı, sonra da hafızama kaydettiğim notlarla yıl içinde hangi dönemlerde alerjinin atağa geçtiğini mümkün olduğunca takip ettim. Bu sırada üniversiteden mezun oldum, meslek hayatım başladı, askerlik, vs... Yıllar ilerliyor ancak saman nezlesi olduğu gibi hayatıma eşlik etmeyi sürdürüyordu.

Ancak bu dönemde önemli teşhislerde bulunduğumu söylemeliyim. Bu teşhisler ne işe yaradı derseniz, bilmek dışında hiç! Çünkü o dönemler geldiğinde sadece ve mutlaka hastalanıyordum.

<ımg src="http://www.donusumkonagi.net/admin/makale/op.bmp">

Araya bir iki sosyal olay ekleyeyim de konunun dramatik yanları ortaya çıksın.

Lise okul yıllığıma şöyle bir not düşülmüştü.

"Hiçbir şeyden çekmedi burnundan çektiği kadar, yazık oldu Uzay Efendiye..."

Antihistaminik ilaçlar sinir sistemine direkt etkide bulunan kimyasallar içerdiğinden, en küçük doz kişinin günlük hayatını etkilemektedir. Bu ilaçların içindeki yazılarda kullanım sırasında araç ve makina başına geçilmemesi uyarısı yapılmıştır. Ancak çok daha önemli bir şey daha eklemek gerekir.

Bu ilaçlar yeni tanıştığınız biriyle olan ilişkinizi de çok derinden etkileyebilir! Âşık olmak üzereyseniz, biriyle birlikte hoşça vakit geçirecekseniz, kullanmaktan sakınınız!

Evet... İnsanı öylesine tutuk biri yapar ki; bir taraftan somurtan, hiç konuşmayan biri olduğunuz gibi çekilmez de olursunuz. Sürekli kullanımda bu sizin genel bir dış görünümünüze dönüşür. İnsanlar sizi böyle tanırlar. Bu benim başıma geldiği için yazıyorum. Çok eğlenceli arkadaş toplantılarında bir köşeye çekilip, kimseyle iletişim kuramadan oturduğumu hatırlarım. Bu istem dışı bir durumdur. Bir süre sonra da karakteriniz oluverir. İnsanları itersiniz. Benim gibi. Yanlış anlaşılır, tanınırsınız! O zamanlar benim neden arkadaşım olmuyor diye az dövünmedim. Yine bir bahar günü, uzun zamandır tanışmayı hayal ettiğim, bir kızla konuşma cesareti yakalayıp, onunla çıkabilmeyi başardıktan sonra bu antihistaminik kimyasalların kurbanı olmuş, kızı kendimden uzaklaştırmıştım.

O zamanlar kimsenin benim gibi burun akıntısı hiç bitmeyen biriyle zaman kaybetmeye tahammülü yoktu.

Bir süre sonra saman nezlesinin göğsüme indiğini, bunun da astım başlangıcı olduğunu üzülerek öğrendim. Çünkü artık nefesim kesiliyor, geceleri öksürük nöbetleri tutuyordu. Sadece burum akıntısı ile uğraşmıyor, nefes almada da zorlanıyordum.

O dönem için söyleyeceğim tek bir şey var; her şeyiyle kötü bir hayattı. İş, sosyal ilişkiler, aşk, sağlık her şey dibe vurmuştu.

Yıl 2001 dediğimde zaten bir çok şeyi ima etmiş, anlatmış oluyorum.

İnsan böyle zamanlarda şu soruyu sorma cesareti gösteriyorsa ya da farkına varıyorsa aynı zamanda bir şeyleri de değiştirme şansını da yakalamış oluyor.

"Bütün hayatım her şeyiyle kötüleşmişse, mutlu olamıyor, hayattan keyif almıyorsam, sağlığım da bozulmuşsa o zaman büyük bir hata yapıyorum, peki bu hata ne?"

Saman nezlesi - astım başlangıcını nasıl yendim? - 2

Uzay Gökerman

İlk kitabım, "Adalar ve Kıtalar" çıktı.

<ımg height="265" hspace="0" src="http://www.indigodergisi.com/adalar_ve_kitalar_uzay_gokerman_indigo_dergisi.jpg" width="170" border="0">

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..