Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Kasım '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Sanat bazen Tiflisli Tira'nın hikayesidir

Sanat bazen Tiflisli Tira'nın hikayesidir
 

Elene Akhvlediani'nin Tiflis tasviri


O akşam, nicedir hayalini kurdukları ‘büyük buluşma’ gerçek oluyordu.

Uzun yıllardır tanışan, birbirlerine sevgi ve muhabbetle bağlı ancak hayatın hızına yetişmeye çalışırken dostluğa vakit ayıramayan bir grup arkadaş, ‘şeytanın bacağını kırmak’ üzere sözleştiler.

İş çıkışı herkesin adresi belliydi.

Çığlık çığlığa kucaklaşıldı, hasret giderildi. Sonra birlikte kocaman bir sofra kurdular.

‘Kutsal Sofra’ dediler sofralarına.

Davetliler, önceden kararlaştırıldığı gibi farklı bir ülkenin şarabıyla gelmişlerdi eve; Fransız, İtalyan, Alman, Ürdün, Kaliforniya…

Dışarıda soğuk, rüzgarlı ve yağmurlu bir hava…

Fonda Hindi Zahra, Leonard Cohen, Alev Lenz…

Odadan odaya sürü halinde çılgınca koşuşturan, arada annelerini çekiştiren çocuklar.

Konuşacak ne çok şey vardı; Hayatın zorluğu, işlerin yoğunluğu, çocukların okulu, doların seyri, CHP’nin içler acısı hali…

Ve ne çok soru; Bayram tatilinde nereye gidilecek? Peki yılbaşında ne yapılacak? Ya bu memleketin hali ne olacak? Bu sezon hangi sergiler açılacak? Elif, Can’ı ne zaman terk edecek?

Özlenen tablo neredeyse tamamdı.

Yine de neşeyi, enerjiyi eksilten bir şey vardı.

Bir genç kadındı bu. Gecenin başından beri başını bir kerecik olsun yukarı kaldırmamış, hüzünlü gözlerini bir an bile yerden ayırmamıştı.

Adı Tira. 24 yaşında. Gürcistan’dan iki ay önce gelmişti İstanbul’a. Yaşamını kazanmak için yurtdışında çalışmaya mecbur olan on binlerce vatandaşı gibi o da bir ajans aracılığıyla iş bulup, İstanbul’a getirilmişti. Bir ay Samsun’da kalmış, sonra çocuk bakıcılığı yapmak üzere İstanbul’da halen çalıştığı eve yerleştirilmişti.

Tira suskunluğuyla, Kutsal Sofra etrafında dönen neşeli sohbeti sık sık bölüyordu.

Ailesi, durumu fark edip, nezaketle açıkladı; “Tira henüz Türkçe öğrenemedi. Bir kaç kelime belki. Hakkında fazla bir şey bilmiyoruz. İki çocuğu varmış. Kocası işsiz olduğu için evin tüm yükü üzerinde zavallının. İyi bir insan ve kızımıza çok iyi bakıyor.”

Masa etrafındakiler, şefkatle ve kaçınılmaz olarak acıma duygusuyla baktılar Tira’ya. Sonra, milliyetine göre bakıcı - yardımcı kadınları analiz eden derin bir sohbete daldılar.

Kendinden bahsedildiğini anladığı halde siyah gözlerini ısrarla yerden kaldırmıyordu Tira.

Kızını düşünüyordu. 3 yaşındaki Maryemy. Ne yapıyordu şimdi acaba? Hafta sonunu iple çekiyordu. Söz verdiği Tinkerbell bebeklerinden alıp gönderecekti O’na.

Ya Nicholas. Kızıl saçlı, yaramaz oğlu. Bu yıl okula başladı, alışabildi mi acaba öğretmenine, arkadaşlarına? Havalar da çok soğumuştur bizim orada, üşütmese keşke…

Şanslı olduğunu düşündü sonra. Kendisine iyi davranan insanların yanındaydı. Baktığı minik kız çocuğunu çok sevmişti. Burada, ailesinin ihtiyaç duyduğu parayı kazanacak hatta biraz birikim bile yapabilecekti. Sergei, çocuklara iyi bakıyordu. İşsizliğin sancısıyla kendini içkiye vurmasa, herşey yoluna girecekti belki de.

Derin bir iç çekerek, siyah gözlerini ilk kez kaldırdı.

İşte o anda bir mucize oldu.

Duvardaki tablolar! Tanrım, hayal görüyor olmalıydı!

Sergo Tbileli, Elene Akhvlediani…Gürcistan’ın en ünlü ressamlarına ait iki muhteşem yağlıboya tablo duvarda asılıydı. Ve de bir kolaj. Yıllanmış fotoğraflar, 30'lu yıllardaki Tiflis gazetelerinden kesilmiş ilanlar ve zamanın durduğu karlı bir sokağı tasvir eden, hüzünlü bir kolaj resimdi bu.

Ayağa fırladı ve büyük bir heyecanla anlatmaya başladı. Bu ressamların ne kadar büyük yetenekler olduğunu, tekniklerinin ne kadar farklı olduğunu, her Gürcü’nün onlarla gurur duyduğunu, güzel sanatlar fakültesindeki öğrencilik yıllarında onlar gibi resim yapabilmek için ne kadar çabaladığını…

Herkes susmuş, şaşkınlıkla Tira’ya bakıyordu.

Nefes nefese kalmıştı genç kadın. Siyah gözleri hiç olmadığı kadar parlakdı.

Sevinçle kolajın yanına sıçradı, 'zamanın durduğu sokağı' kendisine hala şaşkınlıkla bakan gruba gösterdi ve üstüne basa basa defalarca ‘Tbilisi’ dedi; “İşte burası Tiflis. İşte burası benim vatanım...”

…Sanat mucizeler yaratır.

Not:

syucebiyik@gmail.com

twitter/suleyucebiyik

 
Kayıt tarihi
: 16.07.10
 
 

Milliyet Yazar..