Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '09

 
Kategori
Deneme
 

Sedef, Hayat bu bazen mucizeleri de getirir ardı sıra….unutma sevgili dostum mucizeler bizim…

Sedef, Hayat bu bazen mucizeleri de getirir ardı sıra….unutma sevgili dostum mucizeler bizim…
 

Hayat bu bazen mucizeleri de getirir ardı sıra….unutma sevgili dostum mucizeler bizim…


Hayat hep ince ince örsede ağlarını kursada bize tuzaklarını ve bazen kederli ve üzücü günleri koysada yolumuzun üzerine , ardından güzel sürprizlerin olduğu günler gelir neşeyi de getirir beraberinde ….Hayat bu bazen mucizeleri de getirir ardı sıra….

Hayat içinde insanın aradığı ; iki satır sohbeti, içtenlikle paylaşabileceği dostun ellerinden bir bardak demli çayı içerek birlikte yapabilmek….Gülümseyebilmek, hüzünlenebilmek, ağlayabilmek omuzlarında ve bilmek orda bir dostun omuzu var üzerine yaslanabilecek, yaslandığında bağrına basıldığını hissedecek, bir yüz var birlikte gülümsenebilecek, bir duruş var ki hüzün paylaşılabilecek….Sedef…. Sedef ; benim dostum, yıllar var biliriz birbirimizi, yıllar var gönlümüz darda, gözlerimiz yolda, yüreğimiz bir an’lık olsa da bir yudum nefeste ise hemen alırız soluğu birbirimizin yanında…

Hayatın ; bizi etrafında döndürdüğü, o döngünün içinde dönüp dururken, o çemberin bir noktasına tutunup dönebilmek için o döngünün içinde, bizleri kendi hayatlarımızın merkezinden uzaklaştırdığını biliriz… O döngünün içinde olmamızın nedeni gerçekte hep o merkeze ulaşabilmek içindir, bunu da biliriz… Ama merkez bizden uzaklaşır biz o döngünün içinde bize dayatılan ile dayatılana isyan ede edede olsa merkezin uzağına düşeriz… Bunu da biliriz hep… İşte o merkeze çok özlem duyduğumuz anlarda bir telefon kadar yakınızdır birbirimize, teklif var, ısrar yoktur aramızda…Biz hep bir teklife tavızdır aslında ve anında bir araya geliriz kendimizden uzaklaşmışta merkeze daha sıkı sıkıya tutunmayı çok özlediğimiz anlarda…

Sedef; tam bir kötü gün dostudur ve biz hem kötü günleri hem iyi günleri birlikte çok karşılamışısızdır…Kaderlerimiz ve kederlerimiz , sevinçlerimiz ve gülümsemelerimiz, hüznümüz ve yalnızlığımız dahi o kadar benzer ki birbirine ve hepsi ortaktır….Ortak konuşamadığımız birtek şey vardır o da futboldur :) …Sedef; futbol fanatiği olup maç kaçırmaz ve litaratürü çok iyi bilir… onun; erkek arkadaşlarımızla olan maç kritiklerine hayret ve hayranlıkla bakmışımdır… Ben de yok öyle bir yetenek…:)

Sedef; inanılmaz iyi kalplidir, donanımlı, bilgili ve olgundur…Onunla bir bardak çay, bir fincan kahve, salaş bir yerde ekmek arası balık ellerimizde , denizi seyre dalıp hiç konuşmadan ne düşündüğünü hissedebilirsin, ne düşünüldüğünü hisseder….

Sedef duruşu sağlam olandır ve yiğittir… Onunla birer kadeh şarap, şöyle güzel bir yerde oturur müzik dinlersin, ruhun huzura erer , bilirsin onunki de öyledir…

Sedef’le bizim tanışıklığımız 96-97 ‘li yıllara denk gelir. Genciz, güzeliz, hayata atılmışız. Sedef bir bankada çalışıyor ben bir şirkette … Onun çalıştığı banka benim çalıştığım firma ile çalışıyor, derken “bowling” e gidiyoruz… “Bowling “ karşılaşmaları ve rakibimiz , ancak rekabette dahi centilmeniz, hangimiz “strike “ yapıp onikiden dağıtıyor diğeri gidip avuçlarını uzatıp, avuçlardan kalpler çarpıyor, dostluğun ilk adımları atılıyor….

Bowling günlerini birlikte bir yerlere gidip demlenmek alıyor, birlikte yemeğe çıkmalar derken koyulaşan sohbetler ve gece gezmeleri , hafta sonu planları, konserler , yeni yıl kutlamaları…

Ve en son Sedef’le aynı şirkette birlikte çalıştık…Sabah kahvaltı ile başladığımız güne, birgün önce izlediğimiz bir filmin kritiği ile devam ederdik…. Aynı filmleri izler, aynı noktalara takılmış olup kritikler yapardık, türküleri çok severek dinlerdik… Birlikte harika çalışır ve bir ekibin en önemli belkemiği olup paslaşırdık…

Sedef; yaptığı işi niçin yaptığını bilen ender insanlardandır. Bir akademisyen gibi çalışır, bir iş sonuçlanıncaya kadar peşinden gider. İşi büyük küçük ayırmaz, bir işin gereği ne ise başından sonuna tüm aşamalarından aktif sorumluluk taşır ve sonuçlandırır… İnanılmaz sabırlı, çalışkan, vefalı ve çok dürüst bir ekip arkadaşı olmuştur her zaman…

Hayat bu ya ; iş yaşamı içindeki acılarımız da , kaderlerimiz ve kederlerimiz de hep ortak olmuştur… Aynı acıları birlikte yaşamış ve dayanışmışızdır… Aynı kederleri ve kaderleri paylaşmış yine dayanışmışızdır, üstelik birgün olsun oturup hadi dayanışalım diye sohbet etmemişizdir… Ancak gerek iş yaşamı gerekse sosyal yaşama ilişkin etik anlayışımız benzer olunca benzer tepkiler ve benzer davranışlar göstermiş, yaptıklarımızın ve birbirimizin arkasında durmuşuzdur…

Demiştim değil mi ? bir kez daha diyeyim Sedef ender güvenilir ayakları yere sağlam basar dostlardandır…

Sedef ; yaşamı içinde olan, önemsediği insanların yüklerini taşır hep ve onları hafifletir, birgün olsun bu yükleri taşımaktan dertlenmez, bir gün olsun erindiğini, bir gün olsun taşıyamamaktan ürktüğünü görmedim… Hayatın ona sunduğu her şeyi metanetle ve sabırla olgun ve aklıbaşında tavrıyla güleç yüzüyle karşıladığına tanığımdır hep…

Sedef; öyle bir dosttur ki ; anılar yolculuğuna çıkıpta, hayatın iyi-kötü-çirkin-güzel yüklerini paylaşıpta ,iki lafın belini kırdığımız zamanlarda , öyle kaptırırsınız ki sohbete kendinizi sanki Sedef’i tanıdığınız zamandan çok öncesinden tanımış hissine kapılırsınız… Sedef; gençlik yaşımızda tanıştığım çocukluk arkadaşımdır, orta yaşlara birlikte yürüdüğüm…

Sedef’le konserlere gideriz… Kapıda buluşur, daha kapıdayken başlarız sohbete, ne dünya, ne etrafımızdakiler umrumuzdadır, biz başlamışızdır sohbete bile, bir taraftan açıkhava’nın merdivenlerini çıkıp yerlerimizi ararken bir taraftan koyu bir sohbetin ortasına dalıvermişizdir…

Biz ; birbirimizin o gizli çekmecelerini biliriz, yaralarımızı öyle usulünce açarız ki ; kabuk bağlamış yaralarımıza merhem olur davranışlarımız, sözlerimiz, birbirimizin yüreğine ince ince dokunur , o kabuk bağlamış yaralarımızı kanatmadan bir kez daha yumuşakça sarar, tekrar gizli çekmecelerine koyarız…Gizliliği; yaşam boyunca edindiğimiz tecrübelerimiz sonrası geriye dönüp baktığımızda bizi derinden yaralamış olaylar, insanlar, hayatın yolumuza çıkardığı , bazılarımızın “kader “ bazılarımızın “ gamsız hayat” dediğinin, zaman zaman bizi de derinden acıtmış olması ve bu acıyı önümüze gelenle paylaşmayıp, o acıların içinde yoğrulmamız ve aslında bir anlamda hayata bizbizeyken kaldırdığımız başımızdır…

Sedef; öyle zarif öyle duygulu ve öyle kararlıdır…

Sedef ; anne-babasının mücevheri , kızkardeşinin pırlantasıdır, ışıktır onlar için ve benim çocukluk arkadaşım, gençlik yoldaşım, orta yaşta en yakın ve en tatlı, en sevimli , en güvenilir, en sağlam dostumdur… Fizan’a gitse arasa gel sohbet edelim , hadi bir konser yapalım diye, hiç düşünmeden giderim….

Sedef’le Perşembe günü konsere gittik yine… Candan Erçetin konseri ve yine felekten birgün çaldık… cebime bir mesaj geldi, “bu akşam Candan Erçetin’e ne dersin” diye, “ ne diyeceğim eyvallah derim “ dedim… Eve döndüm, hazırlandım, canım yürümek istiyordu, doğrusu ya her zamankinden daha çok ve daha sık yürümem gerekiyordu, metro’ya bindim… Osmanbey’den Açıkhava’ya yürüdüm…. Ve Açıkhava da Sedef’le buluştuk kapıda anında başladık kaldığımız yerden sohbete devam etmeye….

Şarkılar başlayınca dedim ki Sedef’e , Sedef farkında mısın herkes nasıl hep bir ağızdan söylüyor şarkıları ve yükselen değerlerimize bakar mısın ? : Yalnızlık, Aldatılmak, Özlem….Alkışlarla ölçülen yükselen değerlerimiz: Yalnızlık , ve en çok eşlik edilen şarkıların yükselen değeri Özlem ve ayakta alkışlanan şarkılarda ise Aldatılmış olmanın İsyanı ile avaz avaza eşlik ediliyordu....Demek ne kadar içili bir Yalnızlık, ne kadar derin işlenmiş /işlemiş aldatılma/aldatma ve ne kadar çok arzulanmış Özlem.......

“Parçalandım “ diyor şarkı, ardından “Kimsesizim “ diye haykırıyor bir diğeri , “ Söz vermiştin bana birlikte yaşlanmaya” şeklinde iç geçiriyor başka biri, “ İşte ben böyle bir hal içindeyim “ diyor sonra, sonra “unutursun” diye haykırıyor diğeri, ardından “ Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin “ diyerek sitem ediyor, sonrasında “ aşka gönül vermem aşka inanmam “ deyip isyan ediyor, peşi sıra “Yalan” diyor dünyada ölümden başkası yalan diyor, sonra devam diyor , “Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar “ deyip yıldızları izliyor en son boşver diyor ve en güzeli diyor " Evreşe yolları dar bana bakma benim yarim var” diyor…

Sedef’le kah sohbet ettik, kah şarkılara eşilik ettik, kah yıldızlara bakıp, yıldızlardan başımıza düşenlere baktık, kah dertleştik kah güldük … Sedef dedi ki bu şarkının sözlerine benzer bir anım yok ama nedense bu şarkıyı seviyorum “ işte ben böyle bir hal içindeyim” dedi , öyle bir anısı olsaydı bilirdim :)…. Aman Sedef dedim, her şarkının sözüne ait bir anımız olsaydı, bütün şarkılar bize yazılmış olurdu, ama emin ol o şarkılarının her birinin gerçek sahipleri vardır…Benim şarkılarım mesela “ bir yangının külünü yakıp geçtin ve sevdan olmasa “ dır :)

Sedef’le aslında benim daha doğrusu ikimizin hayata ilişkin ortak şarkıları olsa olsa “ Gamsız Hayat , Ben Kimim Kimsesizim ve Meğer ve Yalan “ olabilir Candan Erçetin’den… Ama biz geceyi güle oynaya önce “ evreşe yolları dar, bana bakma benim yarim var “ ve sonrasında “ Vardar Ovası “ ile el çırpa çırpa bitirdik….

Sedef ile dostluğumuz, kötü gün dostluğu, iyi günde olduğundan daha çok, hep, her zaman, her ne olursa olsun hep dost, kırmadan, incitmeden, incitilmeden, kırılmadan .....İyi ki varsın Sedef, iyi ki ….Yaşam sana yaşayacağın her an sağlık, mutluluk getirsin … Fizan’a gitsen arasan gel sohbet edelim , hadi bir konser yapalım diye, hiç düşünmeden gelirim….

Hayat hep ince ince örsede ağlarını kursada bize tuzaklarını ve bazen kederli ve üzücü günleri koysada yolumuzun üzerine , ardından güzel sürprizlerin olduğu günler gelir neşeyi de getirir beraberinde ….Hayat bu bazen mucizeleri de getirir ardı sıra….unutma sevgili dostum mucizeler bizim…

Öneriler : Candan Erçetin "gamsız hayat, ben kimim, yalan, meğer" ve " Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin, sevdan olmasa "

 
Toplam blog
: 43
: 1843
Kayıt tarihi
: 24.06.07
 
 

72 istanbul doğumluyum.  Yağmur yüklü buluttan pamuk şekeri, Yağmurdan sonraki gökkuşağı, to..