Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '22

 
Kategori
Deneme
 

Şehir!...

CİNAYET tanıkları solgun yıldızların, kara göğünü huzursuzca kapladığı rutubet kokan geceleriyle. Hor görülen bir mirasın darbelerle molozlaşıp ağlaşan anıtlarıyla. Korku ve belirsizliğe tutsak olunca, umudu özgürlük sanan insanlarıyla. Söyledikleri sözü ayıkken düşünüp sonradan yayına veren sarhoşlarıyla! Ve yalanın önce tiyatro doğallığında canlı yaşanıp sonra ifade edildiği;

bu şehir artık herkes için değil!

KENDİLERİNİ bile şaşırtan entel kırmalarının gerçekten kopuk, “züppe” anlayışlarıyla. Sinemalarında seyrek izlenilen film sayısının; oyuncuların konuşma yetersizliğini yüksek volümlü ilkesiz müziklerle kapamaya çalışan dizilerin çok gerisinde kaldığı! Düşününce beyinlerinin patlayacağını sanıp yaşamı kulaktan dolma “bilgiler”le götürmeye çalışanlarıyla. Ve ileriye doğru tek adımın atılamadığı.

bu şehir artık herkes için değil!

İNSANLIK için akıl kullanmadan, özverisini zorlamayıp bir halt yiyemeden, papağanımsı dileklerle salt ölümü bekleyenleriyle. ‘Kural’ bir marka olsa, çikletinin ağıza atılıp keyifle çiğnenebileceği! Otel lobisinin kanepesinde uyurken gölge sakal ve siyah giysilerle elinde silah tutanlarıyla. Ve hakların çoğunun, tecavüz edilmekten, küflü deyimle “hafifmeşrep”e döndüğü; 

bu şehir artık herkes için değil!

KENDİ kararlarıyla hiç tanımadık kente gelip günlük yaşama bile uyum sağlayamayanların doldurduğu! Yalanlarla gizlenen kara bir “amaç” arkasına kalleşçe saklananların soyut sloganları ve zehirli a/sosyal yabanilikleriyle. Hayatın biçim bozukluklarının ilgi alanına girmediği bencil burjuvalarıyla. Ve kitapların değil, otobüs yönelgelerinin bile okunmadığı, gidilecek durağın “sorularak” araca binildiği; 

bu şehir artık herkes için değil!

EMEKÇİLERİN sesini kısmak için, beyinleri kadar küçülttükleri meydanlarıyla. Sanatın ancak, “damar müzisyen”ler konu olunca algılandığı! Cep telefonu, bilgisayar, otomobil, türlü motorlu araç, saat, ampul, pil, elektrikli donanımlar, çağdaş buluşların alayı, ilaç endüstrisi ve tıbbın tüm yaşamsal olanaklarından vazgeçmeyerek ortaçağa gitmeye kalkan” kara komikler”iyle. Ve kente “gelinen kırsal”ın adının tampona yazıldığı; 

bu şehir artık herkes için değil!

ONCA ilgi, sosyal söylem ve gösteriye karşın, yine de toplumun bir eksik yönünü daha işaretleyen tinercilerin şişeleriyle. Yoksulluğun giyindiği camlardan bakınca, sokaklarında mutsuzların, evsizlerin koşuşturduğu! Yaşayanlardan daha çok saygı gören ölmüşleriyle. Onca yokluk kenarda bekleşirken yaydan çıkan ok gibi yaşanan sert saçmalıklarıyla. Ve hakları olan normal bir hayat için düzenden izin alamayanların yaşadığı; 

bu şehir artık herkes için değil!

İNSANDAKİ doğa aşkını mühürleyen hayvan sevgisini, onları öldürerek yüreklere gömen belirli geceyarısı katilleriyle! Pompalı tüfeklerin tartışmalı bir “namus” kavramı bahanesiyle masum kadınları avladığı! Bıyıklı, cigaralı, muşta yüzüklü kara tiplerin; pahalı araçlarla “posta koydukları” caddeleriyle. Ve hiç sorulmamış soruların yanıtlarını bile veren (!), geri vitesli “ağır bilmişler”in bağdaş kurarak üfleyip tükürdüğü; 

bu şehir artık herkes için değil!

TUTKUYU şefkatten kopararak insanlıktan çıkaran ve adına da futbol diyen “betonarme” taraftarlarla. Hatırları bile sorulmayan, hakları ekmek arasında yenilen bitkin öğrencilerinin yüzlerine, umutsuz aşk ifadesi olan lalenin sarı renginin yapıştığı! Zamanında düzenli orkestranın eşlik ettiği düğünlerin yeni işgalcileri DJ’leriyle. Ve bayramlarda, anneler gününde el öpmenin, dünyanın en gaddar benziniyle ulaşılmaz olduğu; 

bu şehir artık herkes için değil!

SİYASİLERİN kent halkına söylediği her yalanı dakikada ortaya çıkaran “doğrucu” pazarları, piyasası, çarşısı, borsasıyla. Dünyanın şiirsel deniz geçidinin varoluş ve yokoluşunun, insan yaşamına sığabildiği! Yabancıların ezbere gezerken ev sahiplerinin çoğunun hiç görmediği tarihsel yapıtlarıyla. Ve billur kıyılarının bembeyaz köpükler yerine, pet şişelerle, plastik torbalarla bezendiği; 

bu şehir artık herkes için değil!

ZAMANINDA düzensizlerin kuzeydeki sokaktan dolaştırıldıkları, bu günün ruhsuz caddeleriyle. Yerli halkın saf kalp atışlarını susturup, ait olmadıkları uzaktaki bir hayatı onlara dayatan sahte törecilerin dadandığı! Anlamsız “Oralılar Buralılar” bloklaşmalarıyla. Ve yozlaşmanın, kişilik yitirmenin, hiç düşünmeden “kültür / sentez” ya da “bizde böyle yaa!” dayatmasıyla geçiştirildiği; 

bu şehir artık herkes için değil!

AKILLARINA gelen tüm düşünceleri, önlerine düşen her şeye uydurmaya çalışıp olmadığını yine de göremeyen ileri gelenleriyle. Arsızın güçlü, haklının suçlu sayıldığı alıştırılan düzeniyle. Nefreti topluma pompalayan siyasileri ve de onların ayardaki karşıtlarıyla. Ve kalıcı kederlerini yanlarından ayırmadan yetersiz bir gelir için tırmalayan, avurtları çökük, emek teriyle ıslanmış sahipsiz, dizçökülesi işçileriyle; 

bu şehir artık herkes için değil!

UMUT denen “İllüzyon” olmadan duramayan, kendi düşüncesini üretemeyince çaresizlik dayatılan kolay kentlileriyle. Yarınlarından korku duyarken bugünü nasıl yaşadığını ise hiç bilemeyen huzursuz memurlarıyla. Ve ait olduğu topluluğu ezbere savunup dürüst geçinen "dayı"larıyla. Yağmur sularının biriktiği “dümdüz” (!) asfalt caddelerinde ölümcül kötülüğün, salgın virüsü ile eşdeğerde dolaştığı.

bu şehir artık herkes için değil!

KENDİ topraklarında, ortada kalmış gibi öksüz hisseden yığınlarıyla. “Berbat duruma alışmak mı, yoksa yenilgiye boyun eğmek mi” başlıklı sorunu çözemeyen beyni zincirli insancıklarıyla. Büyük suçları işleseler de sürekli küçük kalan karanlık yüzleriyle. Yalanlar yüzyılından geçip gidenleriyle. Mahallesi yanarken saçını tarayan spularıyla.(!) Betonun, doğa yeşilini katlettiği; Ve yüzyıllardır çağdışı “kara eller”in çağdaş insanın boğazını gaddarca sıktığı; 

bu şehir artık herkes için değil!

DÜNYADAKİ tartışmalarda iflas etmiş olan “Sen önce kendi kapının önünü süpür” anlayışının şu anda bile eller belde “mantıkdışı ağız dalaşı”nda kullanıldığı. Evden araca, araçtan işe, işten eve ulaşırken sürekli şeffaf ya da renkli camlar ardından dünyaya bakabilen “B Vitamini” ne muhtaçların yoğun yaşadığı. Ve güneşe yakın uçanların, iki yanlışın bir doğru etmeyeceğini yıllardır öğrenemediği;

bu şehir artık herkes için değil! / Levent Üsküdarlı

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 86
: 39
Kayıt tarihi
: 09.12.08
 
 

1951 / İstanbul. Öğretmen bir ailenin tek çocuğu. Sade bir düzen içinde soluk alıp veren o "eski ..