Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '15

 
Kategori
Edebiyat
 

Sekizinci notam

Sekizinci notam
 

Şarkılar yalan…

Notalar… Sözler…

Sen giderek pes’leşen bir gamın içerisinde sekizinci notam olarak duruyorken, sesim çok yavan…

Günlerden, sen...

Ayrılıklardan, sen...

Yalnızlıklardan, sen...

Ve beklemelerden çoğul sennn iken.. zaman; kadifemsi bir kaydırağın üzerinde takılı kalmış hiç ilerlemiyordu. Akması gerekirdi oysa deli sular gibi gürleye gürleye ama nerdeeee... Hiç kaldığı yahut böyle kaygan kumaşlarda takıldığı görülmemişti zamanın, ilk defa belleğim eğip bükemiyordu o saatleri... Hani o meşhur bilindik sürreal ressamın tablolarındaki kaygan ve uzamsı saatler gibi değildi hiç zaman... Daha çok katı, aksi yönünü gösteriyordu.

Ne gam-lı… Ne pes-li, yukarı doğru çıktıkça tizleşen bir hayatın ucunda asılı duruyorken adına aşk denen kuyruklu nota;

Ellerim, sen...

Düşlerim, sen...

Tenim, sen kokuyorken dört yanı ayrılıkla çevrili kara parçasıydım.  Baştan aşağı sırılsıklam! Korsan duygular içimde savurdukça kılıçlarını güldüm inatla hep daha da çok... Yerli yersiz hem de... “Ağlamak yakışmaz... “demedim de gözyaşlarımı gülmelerime katık ettim. Kimse anlam veremedi bu halime, gülüyor muydum ağlıyor mu? İşte hayatın da karmaşık bir kimya formülüne dönüştüğü an bu an olmalıydı.

Hangi DNA sarmalı döndükçe böyle çaresizlik denen o olguyu yaratırdı.

Duyular... Yaşlar... Eller... Diller... Cümleler... Duble yollarda tekil sevişmeler ve daha neler neler nasıl da hepsi iç içe girmişti ama aynı zamanda da dış dışa... Sanki boğuluyormuş da hangi duyuya el atsam onu da boğuyormuşum gibi bir histi... Hani böyle kitapların birden fayans kılığına bürünüp içlerinden kurtulan karakterlerin deli gömleği ile peşimde koşturması gibi bir şeydi. Evet, evet hiç umulmadık bir anda yırtılan tenimden girmiştin içeri... Böyle acıta acıta, böyle kanırta kanırta… Sonra gene aynı geldiğin duygu acısıyla gittin… Belki de terk ettim ama ne fark eder sonuçta köpekler gibi acı duruyorken sol yanımda düşlerim onları çeke çeke sular seller altında kaldı. Yani havladıkça acılar, ben ağladım. Ne ağlaması yahu! Deli miyim ben? Sağanaktım…

Şimdi gene böylesi bir sağanakta;

Şarkılar yalan… (Cidden bak!)

Notalar… Sözler…

Sen giderek pes’leşen bir gamın içerisinde sekizinci notam olarak duruyorken cümlelerim çok yavan… (İster inanma ister edebiyat parçalıyor, ister scrabble oynuyorsun de ne düşünmezsen düşünme…

Yokluğun zor…!

Varlığın çok daha…! )*

Sürnot:1) (Parantez) içerisindekiler iç ses olurken acaba dışında kalanlar dış ses mi olur yoksa tam tersi bir durum da söz konusu olabilir mi bilmiyorum ama ya parantez içi ya dışı kesin soft rock bir şarkının yansıması… Hııı soft rock şarkı demişken Elton John ve Bernie Taupin ‘in sözlerini yazdığı ve bitmeye yüz tutmuş bir aşkı yalvarışlarla anlatan yine “Elton John tarafından 1 Kasım 1976 yılında seslendirilen – Sorry Seems To Be Hardest Word – şarkısını dinleyin derim özellikle de Ray Charles düetiyle…

2) Tablo Salvador Dali “Music The Red Orchestra”

 
Toplam blog
: 255
: 326
Kayıt tarihi
: 26.11.10
 
 

İzmir doğumluyum. Uzun düşünceler, kısa şiirler hayatımın büyük bir bölümünü kaplar. Öyle gökkuşa..