Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '07

 
Kategori
Siyaset
 

Sen istediğin kadar bağır!

Sen istediğin kadar bağır!
 

Önce vahim soru, ve de biraz ağır:

Ya hükümet de belediyelerle aynı durumdaysa ? Yani al birini vur ötekine gibi durumlar. Trajedi bazlı politik dramlar…

Tabi belediyeler göz önünde. Ne yapıp ettikleri; en azından bizi ilgilendirenler ortaya çıkıyor şıp diye diye. Hacettepe’ de susuzluktan hastalar perişan olmuş tıp diye diye…Haberim yok diyen çarpılır, ağzı bir yana, gözler geriye…

Su kesintisi, elektrik kesintisi, çer çöp meselesi, geceleri sokaklarda hayvan itlafları; halkın her konudaki kalb- i köselesi… Hepsi anında bize ulaşan şeyler.

Bunların doğru olduğunu biz hemen biliriz anlarız. Yabancı biri zorlanır, ya da insanlığından utanır.

Elbetteki kapalı kapılar ardında yenip yutulan ne biçim herzeler pardon turunçgiller var ama biz gösterileni görebiliriz sadece. Burnumuzun dibine gelmiş artık. Kör değilsek göreceğiz; Görmemek için de bir çare düşüneceğiz.

Gelelim hükümete… Bir canlı çıkıp da söylesin bakalım hükümetin icraatlarından yüzde kaçından haberi var? İcraatın içinden onun tamamen dışında olup bitenler.
Fırtınalar, kasırgalar.

O imdat işaretlerini İmbat sanır: hani şu İzmirin kavaklarını hışırdatan, İzmirlim'in başını döndüren sinsi rüzgar…

Örneğin hazinenin suyu ya Ankara belediyesinin durumundaysa ?

Haberim olurdu diyen vatandaş öncelikle susar. Burada susmak susamak değildir, susanlar icabında susurluk ayranı bile içebilir. Çünkü kendisi zengindir ve onun için dönüyordur çarklar. Bir gecede borsa zengini olmak dururken neden konuşup ta olsun erken öten horoz… Bu milletin derdi onu mu gerdi a zırtapoz. Bu bilgiler olası bir krizde en büyük koz. Susmasan en büyük abuksun.

Geceden al dolarları; ama sabaha uyandığında horoz değil tavuksun. Yani nasıl tavuk!!! Bili bili gates kıvamında. Gıt gıt gıdak… Arpa ambarı artık hayal değil, dolarlar dolusu servet, sıcak sıcak.

Elin yanmaz korkma… Kaynak en tepeden mirim. Ben bile nasıl nasıl yerim !

Ama halkın haberi var mı acaba Hükümetin belediyesel durumundan. Olsa n’olacak… Hazine kurudu belki de ama su durumu değil ki bu.

Su yoksa basamazsın , ama parayı basarsın. Darphane derler adına, liralar basılır darp göre göre. Bu hanenin işi para basmak. Hanedanı ayakta tutmak.

Dış politikanın ürünleri belli. Onurlu bir dış politika olmadığı için Amerika bir yandan dostumuz bir yanda PKK nın silah taciri.

Gördüğünüz gibi büyük beceri. Ama becerilen kim; onu sorsak birileri cevap verir mi ?

Canım boşver allasen, bir Kurtlar vadisi daha çekeriz, Coni'yi soyduk mu gör milletteki keyfi…Sanki Malazgirt meydan muharebesi…

Şehit haberleri ? Alıştık artık. İki taneyse üç sütun iki santim, 5 taneyse vah vah çok yazık, bir tabur giderse ancak; vatan bölünmez şehitler ölmez nakaratı.
Oysa hala basmadı kafamız ki bir ülkenin altını pırlantası gencidir, yoktur onun benzer ayarı, elmas karatı…!

Anaların ağıtları, babaların iki oğlum daha var hezeyansal saçmalaması... Şehit ailesine de “askerlik yan gelip yatma yeri değildir” fırçalaması. Sırça köşkün duygusuzluğa sıçraması…

Gözümüzün önündeki trajediye öyle bir alıştık ki şehit haberlerinden hemen sonra Hülyanın selülitleri, sibel in tangası kamera arkası, mankenlerin mafyası…haber spikerlerinin en usta oyuncuları bile kıskandıracak kadar çabuk değişen mimikleri, üzgünle sırıtma arasındaki iki saniye boş bakış molası. Biz bunu seviyoruz sen misin keyfimizin otopark kahyası…

Milletin hazine durumundan ne haberi olacak zaten? O hazine lafını küçükken duymuş; Ali baba ve 40 haramileriyle uyumuş. O sırada gerçek haramiler hazineyi harabeye döndürmüş… Susamı simitte görmüş. hiçbir kapıda açıl susam açıl dememiş. O zaman en iyisi SUSSAM DEMİŞ. Bu yüzden hazine tam takır olsa ne umuru. Yeter ki değişmesin gecekondusunun önünden boğaz yolu geçecek umudu; fıkaralığın dumuru..

Bak daha bitmedi seçimlerin nohutu bulguru… Sonra “bunlar inançlı insanlar kazık atmazlar “nedenine bağlı olarak verdiği Demokrasi dersi. Breh breh breh…
(Almanya Hitlere tapınırken gülüyordu Bertold Breht.)

Demokrasi dersi ha… Buraya cümle koyamam artık. Sadece bir imla işareti. Önlemi olmayan budalalığın ünlemi !!!

Halk hükümetleri dini inançlarına bağlı olarak seçti mi bunun adına MOLLARŞİ DENİR . Ey ebegümeci… Bu halklar gün gelir, kendi kazdıkları kuyuda, kader diye boyun eğdikleri en aciz hayat durumlarıyla cebelleşir.

Bu da demokrasi dersinin tam tersi tarih dersidir ! Anladın sen onu, dometes, biber, patlıcan güveci…

Ama bu derse de en tepelerden gelir ÖNLEM İŞARETİ !!!

Şark kurnazlığına demokrasi de, sonra da her şeyi gizle, kriz gelirse para duasına çık; yağdır mevlam bir kaç krş.

Bütün alanlarda sırtın yerde… Sayıyla hatta resmen tuş !

Ama gizlemesi kolay; ancak nasıl ortaya çıkar bu durumlar. Tepene binbir bahaneyle inince Bush !

Aman soruyu kaybetmeyelim: zaten çulsuz olduğumuz için hükümetin hazine takırtısına kulaklarımız sağır. Bu kadar yükü hangi omuz kaldırır.

Mantığımızın, aklımızın işleyişi Osmanlıyız ya, düm teka düm tek… Asırlardır ağır, ağır. Bir de rakıya zam geldi, duble oldu tek, mezeler öksüz kalır. (Değil mi sevgili Mahmut bey.)

Ahmet Haşim in dediği gibi ağır ağır çıksak merdivenleri ona da şükür. Ama ya ağır ağır iniyorsak…

Göz görmeyince katlanır gönül. Demokrasi kurnazlığıyla Cumhuriyeti yırtar geçer, Çankaya’da açar Yeşil bir gül.

Çankaya yeşil köşk olur; bu tarifsiz bir zaferin orta çağıdır… Laiklik artık sadece bir umutsuz çağrıdır.

Belediye bi su pompalar, her şey unutulur, döndüğünü sandığın şey talihin değil, kaderin çarkıdır..

Uykular sürer gider… Uyanmak yüz yılları alır…

Biz uyuyamayanlar içinse çaresizliğin dört duvarı vardır.

Ve Nazım in şiirindeki gibidir soluklarımız:

Hava kurşun gibi ağır !

Sen istediğin kadar bağır !!!

 
Toplam blog
: 94
: 608
Kayıt tarihi
: 04.10.06
 
 

1950'lerden sonra doğan her dünya insanı gibi, ardında pek çok takıntıyla gelen geçmiş zamanı, bilim..