Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sene seksen sekiz, Türkkuşu'nda sekiz gün

Sene seksen sekiz, Türkkuşu'nda sekiz gün
 

Geçtiğimiz hafta, Sevgili Talip Bölükbaşı, okuduklarımızdan anladığımız kadarıyla müthiş bir organizasyon başarısına imza attı. İnönü’deki havacılık tesislerinde yaşanan, paylaşılan güzel anların tadı; gidenlerin damağında, benim gibi gidemeyenlerin ise aklında kaldı.


Bu yaşananları uzaktan takip ederken, hatıra defterimin uyduruk kilidini, bir çırpıda açıverdim yine. Bakın neler çıktı...


Sene, bin dokuz yüz seksen sekizdi. Haziran ayının son haftası, yanlış hatırlamıyorsam. Sertifikamı bulamadım, zira. Yaşım on beş. Lise birinci sınıfı bitirdiğim yazdı.


Doğup büyüdüğüm, üniversiteye başlayana dek yaşadığım, büyükçe şehrimden; kendi başıma hiç dışarı çıkmamıştım. Hele Ankara’ya, hele o, sonraları aşığı olduğum kente, annem-babamla dahi hiç gitmemiştim.


Yaz tatilinin başlayacağı günlerde, okulumuzun panosuna bir duyuru asıldı. Türk Hava Kurumu; model uçak, paraşüt ve planör dallarında, öğrencilere yönelik yaz kursları açmıştı. Bizim yaşımız da galiba, sadece model uçak kursu için tutuyordu. Hoş diğerleri için tutsa da evham abidesi anacığımı ikna etmemin imkanı yoktu.


Benimle birlikte dört arkadaş aynı sınıftan, ailelerimizin de olurlarını alıp Türk Hava Kurumu kent şubesine başvuruda bulunduk. Müracaatımız kabul edildi ve tarih ve saati de belirtilerek, Ankara Opera’daki Türk Hava Kurumu Genel Merkez binasında hazır bulunmamız istendi.


İçimiz içimize sığmıyordu. Müthiş bir macera olacaktı. Tam sekiz gün boyunca, dört arkadaş, ailelerimizden uzakta, o yaşların ele avuca sığmaz ergen psikolojisi ile ne günler yaşayacaktık. Hem de Ankara’da.


Beş saati bulan otobüs yolculuğunun ardından, Ankara’nın, Tandoğan’ın hemen alt tarafındaki eski otogarına indik. Hemen bir taksi durdurup, Opera’ya, Türk Hava Kurumu’na gitmesini istedik. Acayip kendimize güveniyorduk. Koskoca Başkent’te, biz kendi başımıza idik.


Orada bir süre bekletildikten sonra, kuruma ait bir servis otobüsü ve diğer kursiyer öğrenciler ile Etimesgut’ta bulunan Türkkuşu tesislerine hareket ettik. Birbirimize güven ve gururla bakıyorduk.


Orada geçirdiğim sekiz günü, hayatım boyunca unutamadım. İlk defa bir yatakhanede kalıyordum. İlk defa bir ranzada yatıyordum. İlk defa bir uçuş pistinin yanı başında, inip-kalkan küçük uçakları, planörleri izliyordum. İlk defa bir yurt ortamının yemekhanesinde, yemek sırasına giriyordum. İlk defa tabldottan yemek yiyor, ilk defa ışıkları ışıl ışıl yanan bir pistin gece manzarası eşliğinde, şarkılar söylüyordum.


Hepsinden güzeli de ilk defa bir model uçak yapıyordum. Sekiz gün boyunca, model uçakçılık konusunda teorik bilgiler aldık. Dev hangarlardaki atölyelerde pratikler yaptık. Kendi model uçağımızı yarattık. Ve sonunda benim için, o gün de, bugün de çok değerli olan sertifikalara sahip olduk.


O kocaman kanatlı uçaklarımızı, uzun otobüs yolculuğuyla, eve getirişimizi; yaşadığımız, bizi hiç rahatsız etmeyen ulaşım sıkıntılarını, ellerinde koca koca kanatlar ve uçak gövdeleri bulunan dört tane delikanlıya, çevredekilerin bakışlarını unutabilmem mümkün değil.


Hele bir yaşlı amca vardı ki Ankara otogarında. Elimizdeki beyaz uçak kanatlarını, kayak takımlarına benzetmiş ve “<ı>Hayrola evlat Uludağ’a mı?” diye sormuştu. Eh be güzel amcacığım, eh be babacığım be; kim kaybetti de biz bulalım, haziran ayında slalom yapacak, alp disiplininde kayacak karı.


@Geçen sene bugün “Leyla, Mecnun’un Nesiydi Sahi?”: http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=11923

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..