Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Seni seviyorum

Çok şey istiyorum evet. Gerçeklik istiyorum en başta. İnsanların suratıma baktıgında beni ben oldgum için degerlendirmesini isiyorum mesela. Mesela simsiyah olmasın istiyorum hayallerimiz, gelecek planlarımız. Mesela yagmur yagdıgında hala o temiz kokuyu alabilmek istiyorum ve cigerlerime doya doya çekmek.

Mesela süper marketler olmasada bakkal amcalarımız olsa gene işimiz gücümüz başımızdan aşkın olmasada komşularımız olsa. Tek taş değilde sevgi beklesek mesela sadece sevgiliden .

Ölümle degil de yaşamında anlasak mesela degerini bazılarının. Ve insanları tek tek katmanlara ayırmasak, sadece insan oldugumuz için degerli olsak mesela. Olmaz mı?

Zordur yaşamak bu kötümserlikle. Bu hayat kavgasında kavga olmaya mahkum olmak zordur. Kim bilebilir ki bir kagıt parçasını dostundan daha çok sevecegini. Kim bilebilir o kagıt parçaları için ruhunu satacagını. Kim bilebilir ki aslında en degerli şeyini o kazanmaya çalıştıgın şey ugruna kaybettigini. Kim bilebilir?

Zordur bu sogukta ölmek sokaklarda. Zordur elbet yalnız olmak ve zordur elbet dostunun muhtaçlıgında yanında olmayışın . Zordur elbet çıplak ayakla gezmek ve zordur çıplak ayakla gezene bakıpta geçmek. Zordur bu devirde evlat yetiştirmek ve zordur elbet ne derdin var yavrum diyememek.

Çekiyorum içime gene evet, dumanla birlikte kimbilir neleri çekiyorum içime. Ne unutulamayanlar var bu dumanda ne sevdalar ne yaralar ne pislikler ne yalnızlıklarım ne düşlerim var. Şimdi söyleyin nasıl bırakılır bunu içmek. Ya yanında hep olan tek şeyse o. Ya bişeylerin yerine koyuyorsak onu. Ya bıraktıgımız da onun da bitecegini gidecegini düşünüyosak. Hayali de olsa gitmesin bitmesin istiyorsak. Ya o dumanla çekilen şey bizden daha önemliyse. Nasıl bırakılır bu?

Evet herkes bazen gitmek istiyor. Bu gürültüden kaçmak. Bu dekorasyonlu plazmalardan istikbal yataklarından sorumluluklarından aşklarından kırgınlıklarınlarından unutamadıklarından kaçıp gitmek istiyor. Uzak bir yere , belki bir kasabaya bir dag köyüne taşınmak istiyor belki. Bırakamıyoruz ama bunları ole derine işlemişki hırslarımız ole can yakıcı olmuş ki hayat savaşı , at gözlügü takıp yanımızdakilere aldırış etmeden ekmek kavgasına giriyoruz. Sizce ekmeginizin olması mı yoksa canınızın hayattan vazgeçtigini bilememek mi? Yoksa sizin bunu bildiginiz de çok geç olacagını bilmiyor olmanız mı daha önemli?

İşte gene bir sabah ve gene bir çocuk kaldırımda. Gene bir sokak lambası gölgesinde dökülmüş onca göz yaşı. Ve karanlık bir gece daha kulagınıza gelen onca ses ama söyleyeceginiz hiç kimse yanınızda gene.

Olmak ya da olmamak degilmiş hayat ikisinin arasındaymış. Hayat bile bile koşmakmış alevlere ve bile bile hergün yanmakmış. Hergün ölmekmiş hayatta kalmak , her uyandıgında gülümseyip her yattıgında aglamakmış hayat. Ve 2 kelimeye mutlu olmakmış. Seni seviyorum.

Nigar DEMİRASLAN

 
Toplam blog
: 6
: 434
Kayıt tarihi
: 06.11.10
 
 

Rehberlik ve acentacılık 2.sınıf ögrencisiyim. Yazı yazmak ve müzik dinlemeye bayılırm...