- Kategori
- Bayramlar
Seviyorum bayramları
Herkes tatil düşlerken uzun bayramlarda ben ise aşkımın İstanbul’umun bana kalışını düşlüyorum.
Bana kalıyor İstanbul’um her şeyi ile.
Sessiz, sakin ama biraz hüzünlü.
Bazen bir ceviz ağacı oluyorum Gülhane Parkı'nda.
Bazen bir tatlı huzur almaya gidiyorum Kalamış’a.
Bazen de Heybeli’de mehtaba çıkıyorum sessizce. Mehtap uyanmasın diye.
Dedim ya seviyorum bayramları.
Çıkıp konuşuyorum İstanbul ile soruyorum ona.
Söyle bana İstanbul’um söyle mutlu musun? diyerek.
Gülerek bakıyor bana, bazen Ayasofya olarak heybetli bir İstanbul kabadayısı gibi,
Bazen de bütün ihtişamı ile Süleymaniye cami olarak karşıma çıkıyor.
Ama İstanbul’umun gizemini görüyorum o güleç yüzünde.
Kapalıçarşı gibi karışık, derin dehliz dolu, aynı aşk gibi.
Ya da bir martı gibi özgür bazen de, kanat çırpıyor mutluluğa,
bir lokma simitin peşinde bütün alçak gönüllülüğü ile.
Hep böyle olsa hep bayram olsa.
Bana bize kalsa gerçek İstanbul sevdalılarına kalsa İstanbul keşke.
Aziz İstanbul’a bir tepeden baksak içimize sindire, sindire.
Ya da ne bileyim,
Mesela Üsküdar’a giderken bir mendil bulsak.
Sazlar çalınsa Çamlıca’nın bahçelerin de yine.
Belki de çok şey istiyorum, çok hayal kuruyorum öyle değil mi?
Ama ben bana dedemin, babamın, annemin anlattığı İstanbul’u istiyorum hepsi bu.
Otaban kenarında kurban kesilen, kan gölünün yağmur ile denize karışıp kızıla boyadığı İstanbul’u değil, İstanbul’umu istiyorum ben.
Dedemin İstanbul’unu istiyorum şımarık bir çocuk gibi. Kurban Bayramı'nda, kurban olmak istemiyorum.
Mutlu Bayramlar.