- Kategori
- Şiir
Seyr-i intihar
Mardin Kalesi’nden atlıyor ruhum
intihara hüküm giymiş aşklarım
kanmıyor şehrin ışıklarına
karanlıklar içinde çığlık çığlığa
sözlerim mahkûm.
Duymaz artık beni
bu dünyanın insanları
kırklar kilisesi’nde yaktığım mumlarım
dokunmuyor artık kimsenin ruhuna.
Aşk: seyr-i mardin’de içtiğim bir süryani şarabı
içtikten sonra hayat zaten güzel
umursamazsın iyiymiş, kötüymüş zırva hayatı
sonrası…
sonrası dudaklarında fuzuli’den bir gazel.
Biliyorum tanrım, kızgınsın bana
ulu camii minaresine baka baka içtiğim şarap
zehirliyor sana baktığım yolları.
Girdim her evine
her dilde yalvardım sana
kaldır yeryüzünden fahişeliği
bak! dünya döndükçe dönüyor kahpeliğe
Papaz Gabriel de şaşkın bu gidişe.
Güneş yeryüzüne doğunca
aklım takılıyor Deyrülzaharan rahiplerine
gece boyunca hiç mi düşünmediler
beyaz tenli rahibenin yüzünü
ellerini tutup öpmek varken
bu sabır, bu inanç
ruhumu titretiyor.
Kahpe dünyanın bakire rahibesi
masumiyeti, temiz kalbi…
düşüncesi dahi zehirliyor kanımı
yerden yere vurulmuş inançlarım
kabul etmiyor yeryüzündeki saflığı.
Ruhumu kapatıyorum Meryem Ana Kilisesi’ne
kurtaramıyorum yine de kendimi
aklım Mardin Kalesi’nden aşağı bakıyor
akıyor inançlarım mezopotamya ovasına
kurtuluş arıyorum ya Rab!
dört kitabın da dillerde kalmış sade
göremiyorum hiçbir insan suretinde.
İşte bakıyor bakirenin biri pencereden
aşağı düşmezsem
kurtuluş yok bu ölümcül sevişmeden.
Karanlıktan gelen bir ses,
Ölümmm
diye çınlıyor.
Aydınlık için bize gelmelisin
Yoksa her gün öleceksin
diye
iyilikle yaklaşıyor karanlık.
Yalanlardan sıyrılarak
çekip gitmem gerek
inanmak zor rahibeye
çünkü kadın, şeytanı yüreğinde taşır.
Mardin, 2011