Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '09

 
Kategori
Deneme
 

Şeytan'a uymak

Şeytan'a uymak
 

Gitmelisin bu şehirden, ardına bakmadan ağlamadan, varsa merak edecek olanları ağlatmadan, kimsenin günahıyla birleşip daha büyük günahlar doğrurmadan gitmelisin. Aldatmaya meyillisin kaderi, kaderin seni ağlatmaya meyilli. Bırak ! içinde büyüttüğün o adileri, yakıp git biran önce bu şehri.

Elinde bavulunla, gözlerini ıslak görenler haline acıyacak aldırma. Her zaman kullandığın o sahte gülücükten, son bir kez patlat suratlarına.

Hangi otobüs denk gelirse durdur, bindiğinde usulca süz içindekileri. Otur ilk bulduğun boş koltuğa, aç şu geçen gün ucuz diyerek aldığın o kitabı, ya da en iyisi boşver hırsını çıkarırmışçaşına çarp iki kapağı birbirine. Ne kadar yardımcı olur ki ''onu'' unutmaya. Ne kadar özetler başkasının kahramanı olduğu kitap senin romanını.

Ağlama ki kimse senin varlığındar haberdar olmasın, senin davanda kimse tanık olmayıp, iç mahkemenin akışına pençe atmasın. Eğer mola yerinde canın çok yanarsa çıkar çantandaki ''bu son paketim'' dediğin sigarayı, bırak sana tek tesselli ve yol arkadaşın o olsun.

Yol boyunca gözünde canlandı hikayen, farketmedim sanma! , inan ki kızmadım, uzat onu uzat ki roman olsun, adı da ''Hayat'' olsun.

Yeterince uzaklaştığını hissettiğinde, durdur otobüsü inmeden son kez bak dilsiz yol arkadaşlarına, hepsi dertli, hepsi kederli. Gözüne kestirdiğin ilk otele sırıtarak gir, gir ki anlamasınlar kaçak olduğunu. Kayıt defterine adını ilkokul çocuğunun imlasıyla yaz, okunmasın ! Fikayalıda bir imza çaktınmı kimse senin sen olduğunu anlamaz. Zira artık sen sen değilsindir.

Odaya bavulunu taşıyan çocuğa, bol miktarda bahiş ver bari o mutlu olsun. Odaya girdiğinde, pişman olup geri dönmek işteyeceksin, telaşlanma! Geçmişini yakan her insanın başına gelir, gelecek şüpheyle filizlenir. Eşyalarını dolaba düzenli yerleştir ki hayatında düzenli olan tek şey bari o olsun.

Duşa girdiğinde küvette kabir azabı çekeceksin. Soğuk suyu sonuna kadar aç ki cehennem gibi yanan bedenini biraz olsun ferahlatsın. Bedeninin her yerini öyle sert ve savaşırmış gibi kesele ki ‘’ondan’’ kırıntı kalmasın. Yapacaklarından utanacaksın ama düşünmeden de edemiceksin. Zira kızlık aşk ile aşık olduğun zaman bozulur, öğretmediler değilmi bunu sana, boş ver suçlama muhakak vardır bir bildikleri unutma. Suçlarını bağışla.

Kendi romanına ise herşeyi göze alıp başla, risk almazsan başaramazsın hayatta, hatta romanını tükenmez kalem kullanmadan yaz da hataların geri dönüşü kolay olsun, bunu hep hatırla. Duştan çıkarken son kez bak akan suya içindekiler, dışındakiler, mideni bulandıranlar hepsi o suyla akıp gidecek, bedenini bir daha günah gibi lekeleyemiyecek.

Saçını kurut, bu sefer düzleştirme zaten çok yıprandılar biraz kabartıp spreyle, çocuksu görünmeyeli uzun yıllar oldu. Şu indirimden aldığın ve etiketi hala üzerinde olan elbiseyi giymenin vakti geldi. Dolaptan özenle çıkar onu kırışmışsada önemli değil, zaten kimse bu gece elbisenle değil, altındakiyle ilgilenecek. Şu annenin hiç bir zaman sürmene izin vermediği kırmızı rujunu yaydıra yaydıra sür, dudaklarında kalbin gibi alev alev yansın. Yarında şayet erken kalkarsan bir kuaföre uğrayıp saçlarını kestir. Bilirim kıyamazsın onlara ama bunca şey inan bana tanınmamak uğruna. Bu zaman zarfında sonkez onu hatırlayacaksın, hatırladıkça rujunun üstüne birde parlatıcı ekleyeceksin, fondotenin üzerine birde toz pembe allık ekleyeceksin.

O insan kaderinle oynayacak kadar sevgilin olduysa, sileceksin kardeşim silemeyeceksen, karalayacaksın, izin kalmasın diyorsanda seni kullanıp attığı gibi sende onu yırtıp atacaksın. Düşüncelerin ele geçirdiğinde seni, otelin lobisine telefon açıp en ucuzundan şarap isteyeceksin. Korkuyorsun belli miladını yaşamaya hazır da değilsin belki....

Saçını yaptığın zaman muhtemelen şarabın gelmiş olacak, saldırma hemen ona işin bittiğinde tek kişilik kutlamanın elemanı o, rahat bırak onu. Kendinle kıyaslayaak kadar psikolojin darma duman olacak. Neden üzümken, tarihi şarap olmak yerine, rakı masasına meze oldum diyeceksin. Düşünme şimdi bunu gece yarısı bunun için bol bol vaktin olacak. Şu ince topuklu ayakabılarınıda giy biliyorum yürümek zor olacak ama işin raconu bu. Ayrıca mavi lenslerini almayı unutmuşsun neyse ki yeterince önemli değil. Kimsenin gözlerinin içine aşkla falan bakacağı yok. Ara sıra bilezik olarak kullandığın halka küpeleride taktınmı tamam.

Kapıyı kilitleyip, otelin kümesi andıran diskosuna inmenin tam zamanı. Sahne senin!

İçeride ağır bir koku karşılayacak seni, birde 90lı yılların popüler şarkılarını çalan ve sabahları djlerinin çaycılık yaptığı bir ortam. Boş bulduğun bir tabureye otur ve her zamankinden deki yabancı olduğun anlaşılmasın. Büyük ihtimalle bol su katılmış jack daniels gelicek içiyormuş gibi yap. Etrafı süzmeye başla muhakkak göz göze geleceğin kişiler olacak. Seç, ele , yap birşeyler işte ! Seçeceğin kişi ‘’Hayat’’ romanının tek senaryoluk kahramanı olacak. Garson arkasını döndüğünde bardağı yere boşalt, bir tane daha diye bağır en şehvetli ses tonunla, nasıl olsa hesap bir şekilde ödenecek telaşlanma!

Karşında büyük ihtimalle senin gibi geçmişinden kaçtığını tahmin ettiğim, saçları hafif beyazlamaya başlamış bir adam olacak. Sana şeytani bir gülümseme eşliğine kadeh kaldırıyor olacak. Oda benden, hemen telaş yapma herşey yolunda gidiyor, beyninde kurduklarının sana egemen olmasına taviz verme, bunu yapma.

Adım adım sana yaklaşacak, ister istemez içinde bir kıpırdanma olacak. Sen ona, o sana muhtaç sohbet sohbeti açacak. Ona kimliğini asla açma, ne bileyim iş toplantısı için geldiğini yolda toplantının iptal olduğu haberini aldığını falan söyle emin ol umrunda olmayacak zaten. Kahramanın kendini yeterince hazır hissetiğinde, seni odasına kahve içmeye davet edecek. Hemen kabul etmek olmaz! Ağırdan almak gerek, merak etme sana eli mahkum, seninde ona. Siz odaya çıkarken majyajın akmış olacak. Zaten bu saatten sonra önemide kalmayacak avını avladın yada farkına varmadan avlandın.

İçeri girdiğinizde kuş gibi hafifleyeceksin. Üzerine aldığın siyah şalını fırlatıp eskimeye yüz tutmuş, renkleri birbirine karışmış bir kanepenin üzerine oturacaksın. Kahramanın ise kahve istemek bahanesiyle telefona sarılacak. Gözlerinden o anda iki damla yeni demlenmiş kadar sıcak ve taze, gözyaşı süzülecek. Kahraman o an için gözyaşlarına kıyamayıp telefonu hızlıca kapatıp yanına gelecek. Bir anda dudakaları dudaklarında birleşecek, biren yerçekimini yeneceksin ve ona beyaz bir çarşaf üzerinde tekrar egemen olacaksın. Bedenine ve kalbine bir ağırlık çökecek. Aklına ‘’o’’ gelecek dilinden ruhsuz bir ‘’seni seviyorum’’ dökülecek.

Birden canın yanacak kalbindeki yaradan oluk oluk akan kan, dışarı çıkmak için yeni bir yol bulacak.... Romanına yeni bir bölüm ekleyip, birde uygun başlık atacaksın ‘’Milat’’. Aklına uğradığın ihanetler gelecek, kahramanına daha sıkı sarılıp huzur içinde uyuyacaksın. Sabah uyandığında baş ucunda bir not bulacaksın, genellikle bu tür notlar ‘’ bilmiyordum, affet!’’ diye başlar. O an senin için, önemi yoktur. Zira kızlık aşk ile bozulur. Kalkmaya çalışırken eline yol paranı ancak karşılayacak miktarda para bulacaksın, tabikide almayacaksın. Dilinde zafer marşları ‘’ beni aldattığın gibi, seni aldattım, aldattım aldattım!!...’’

Yatağın karşısındaki aynada kendinle karşı karşıya geldiğinde rimellerini akmış ve yeni bir ‘’sen’’ i bulacaksın. Romanının kelimelerini asla kendi kendine birleştirip, olgun cümleler kuramayacaksın, ipler senden başka herkezdedir zorda olsa anlayacaksın. O an içinden içinden gökteki acımasız yazarın ne zaman son noktayı koyacağını merak edip, bana ve ona lanetler yağdırırsın.

Merak etme, o son noktayı koyana kadar benimlesin....

 
Toplam blog
: 21
: 572
Kayıt tarihi
: 19.04.09
 
 

İşsiz spor spikeri, yayın ve yapımcısı. Ösym emekçisi, Kendi çalar kendi söyler, ayrıntıların ger..