Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '11

 
Kategori
Spor
 

Shevchenko, bize Beşiktaş gerçeğini gösterdi.

Shevchenko, bize Beşiktaş gerçeğini gösterdi.
 

Bir tarafta üç aydır bu karşılaşma için hazırlanmış bir Dinamo Kiev diğer tarafta doğru dürüst hiçbir maça konsantre olamayan, çeşitli gruplara bölünerek çoğalan, çoğaldıkça sorunları büyüyen bir Beşiktaş’ın olduğu Avrupa Ligi mücadelesinin sonunda gülen taraf işi önemseyen oldu.

Dinamo Kiev ve onun ekolünün taşıyıcısı diğer takımlar her zaman bize çok ters gelmiştir. Bu takımların belirgin olan üstünlükleri fizik yapılarından kaynaklanır ve genellikle de bizim takımlara karşı başarılı olurlardı. Oysa artık sadece fiziksel değil teknik ve taktik yönünden de karşımıza çok güçlü takımlarla çıkıyorlar.

Bu maç öncesinde işyerimde arkadaşlarımla Fenerbahçe-Milan karşılaşmasını izlemiştik. Kuşkusuz buradaki temel hatıra o gün Servet’i peşine takarak sahada tur attıran Shevchenko’ydu. Aradan beş yıl geçmesine karşın bu efsane futbolcudan benzer bir performans görmek elbette bizi çok şaşırttı.

İşte bizim futbolcumuzun başaramadığı, ayrıca transfer ettiğimiz futbolcularda da doğru seçimi yapamadığımız gerçeklik burada düğümleniyor. Kırmızı kartla oyun dışı kalan Quaresma en fazla alkışı alan oyuncu oluyor. Pascal Nouma taraftarın aklında yer ediyor. Sanıyoruz ki bize yarayan futbolcu modeli budur.

Oysa başarı takım oyunuyla geliyor. Takım oyununun içindeki yıldız futbolcu daha büyük bir oyuncuya dönüşüyor. Üstelik standardını belli bir çizgide koruyor. Dün daha büyük bir takımda ne verimlilikle oynuyorsa bugün biraz daha küçüğünde aynı etkiyi ve faydayı sağlıyor.

Hakan Arıkan’ı ıslıklayan hatta yuhalayan Beşiktaş taraftarı rakibine tekme atarak kırmızı kartla oyun dışı kalan Quaresma’yı neredeyse yeni bir desibel rekoru kırarcasına soyunma odasına uğurluyor. İkisinin de aynı derecede başarısız olduğunu göremiyor. Hatta birinin Kiev yolculuğundan kaçma gayretini fark edemiyor bile.

Dün Dinamo Kiev karşısında Beşiktaş’ın sezon başından bu yana yaşadığı bütün sıkıntıları ortaya döküldü. Beşiktaş’ın takım olmaktan uzak olduğu net bir şekilde ortaya çıkmış oldu.

Daha karşılaşmanın 11. dakikasında Shevchenko’nun çizgi üzerindeki ofsaydı Beşiktaş defansı için çok önemli bir uyarıydı. Televizyon görüntüyü bir kere verdi ve tekrar yapmadı; ancak sanki Ukraynalı oyuncu Beşiktaşlı oyuncu ile aynı çizgi üzerinden hareketlenmişti.

Sivok ve Ferrari birbirini daha önce hiç görmemiş ve ayrıca aralarında büyük bir sorun varmış gibi sahada pozisyon almışlardı. İkisinin arasındaki mesafe o kadar genişti ki bu şekilde savunma yapmak mümkün değildi. İsmail arkasında İbrahim Üzülmez varmış gibi oynuyordu. Onun olması gereken yerde hep mavi renkli forma giymiş oyuncular vardı.

Beşiktaş’ın gerideki dörtlü bloğu ile onların önlerinde oynayan Ernst ve Aurelio arasında da zaman zaman büyük boşluklar kalıyordu. Bu iki oyuncunun bulundukları bölgede kaybolarak isimlerinin anılmadığı bir başka karşılaşma hatırlamıyorum. Uzun bir süre Aurelio oynuyor mu diye ekrana odaklandım durdum. Ernst’in geldiği nokta için bu futbolcuyu sorumlu görmüyorum. Yerinde bu kadar etkili oynarken kesilen ve moralsizleştirilen bir başka örnek var mıdır, araştırmak gerek.

Hatırlarsanız “Kazım, Ernst'in Beşiktaşlılığından daha fazla Galatasaraylı olabilir mi?” şeklinde bir başlık atmıştım. Ernst böyle bir futbolcuydu. Ancak şimdi arayın da bulun.

Aynı şeyi Bobo için de söyleyebiliriz.

Bu maça bakıp ne kadar ruhsuz bir oyuncu olduğunu iddia etmek mümkündür. Ancak Bobo’yu sezon ortasında küçülten, değersizleştiren teknik ve bunu dışarıdan izleyen idari yönetime ne demeli?

Lafı dolandırdık ancak getireceğimiz adres bellidir.

Schuster’in futbolu algılayış ve onu sahada bize göstermek istediği şeklini çok seviyoruz. Futbol hücum zenginlikleri olduğunda güzelleşiyor, renkleniyor. Schuster bir şeyler yapmak istiyor. Ancak çok sabırsız; her şey bir an önce olsun bitsin istiyor. Düşüncesine uymayan futbolcuyu kadrosunda görmek istemiyor. Bu konuda haklı olduğu taraflar da var. Burada isim veremem, vermek istemem, ancak nasıl oluyor da süper ligde forma giyiyor olduğunu hayretler içinde izlediğim futbolcular var. İşin çok daha ilginç olan tarafı bu futbolcuların ağırlıkta olduğu takımların zaman zaman çok daha başarılı olduğunu da gördük.

Fakat bir de bizim gerçeklerimiz var.

Schuster bu gerçeklerle ilgilenecek bir kişi hiç değil. Açıkçası sosyalleşme bakımından da sorunları olduğunu düşünüyorum. Maç sonunda yaptığı açıklamalar da bunun bir yansıması olsa gerektir.

Schuster’in kafasındaki dünyanın ülkemizin gerçekleriyle uyuşmaması nedeniyle ortaya çıkan şey bir anlamda kimsenin anlayamadığı kaotik bir süreci beraberin de getirmiştir.

İbrahim Üzülmez olayını futbol dünyamız içinde tam olarak anlayabilmiş kaç kişi olduğunu merak ediyorum.

Bundan sonrasının kolay olmadığı ortadadır. Şimdi bütün Beşiktaş camiası her şeyi unutmak için Fenerbahçe derbisini bekliyor.

Sezon başında ne demiştik? Beşiktaş giderek Fenerbahçe’nin 10-15 sene önceki haline dönüşüyor.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..