Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '10

 
Kategori
Siyaset
 

Sıcağı sıcağına

Sıcağı sıcağına
 

Kazalar, insanların olağanüstü yönetim yönlerinin ortaya çıktığı anlardır. Beynin şov zamanlarıdır.


Sıcağı sıcağına acımaz ama sonra çok inletir.

Kavga sırasında bıçaklandığını yada silahla vurulduğunu fark etmeyen insanlar vardır. Kaza sonrasında yanmakta olan arabadan yakınlarını çıkaran adamın hikayesini hatırlıyorum. Adamın durumu, kurtardığı yakınlarından çok daha kötüydü. Olay sonrası herkes; 'Bu adam bunu nasıl başardı?' Diye içinden geçirdi. Hatta birkaç gazeteye de haber oldu. Başka bir olay da; kavga eden bir kadınla ilgili. Eve geldiğinde ensesinde koca bir bıçak saplı olduğu görülüyor... Benzer olaylara fazlasıyla rastlamaktayız.

Elma soyarken parmağımızı kessek, ne kadar acır değil mi? İçimiz cız eder! Peki büyük bir yaralanmaya rağmen nasıl ayakta kalıp evimize gidebiliyoruz? Yada diğer kazazedeleri kurtarmayı nasıl başarıyoruz?: Buna sebep olan güç tamamen 'gündem' ile ilgili. Yani beyin o anda yaşadığımız yaralanmanın oluşturduğu zararı öncelikli gündem maddesi yapmıyor. Çünkü daha önemli gündem maddeleri var. Ne bunlar?: Yakınlarımızın zarar görecek olması.

Böyle bir tehlikeyi fark ettiğimiz anda harekete geçiyoruz. Hemen onları kurtarmak için girişimde bulunuyoruz. Yanan arabadaki yakınlarını dışarı çıkaran yaralı adam gibi. İşte bu adamın beyni, öncelikli görevi yapabilmek için sinir sistemi üzerinden kendisine ulaşan yaralanma verisini ‘sümen altı’ ediyor... Beyin bu tercih sıralamasını biz farkında olmadan yapıyor. Gerekli organlara, ihtiyacı olan enerjiyi göndermek için sinir sisteminin uyarılarına ek olarak; endorfin, adrenalin gibi hormonlar salgılanmasını sağlıyor. Böylece organlar, beyinin isteklerini yapabilecek sahte bir kudrete ve dayanaksız bir azme kavuşuyor. Yani beyin, kendi organlarına küçük yalanlar atıyor.

Organlar bu yalanlar sayesinde; biyolojik birikimini ve enerjisini kritik miktarları gözetmeksizin tüketebiliyor. Kısacası; beyin bu riskli kararları ‘kendi varlığını yok etme ihtimali pahasına’ gerçekleştiriyor.

Öncelikli görev yerine getirilirken kanamalı bir halde olmanın verdiği riskler göz ardı ediliyor. Görev başarılıp yakınlarını arabadan çıkaran adamın beyninde, arka sıralarda bekletilen gündem maddelerinden biri olan kendi yaralandığı bilgisi var. Bekletme bitiyor ve bu veriler artık gündeme alınabilir. Adam kan kaybının verdiği bitkinlikle yol kenarına çömeliyor. Belki de orada can verebilir, yada çok ciddi ve kalıcı hasarlar görebilir.

İnsanlar ve beyin sahibi bir çok canlıda bu özellikler istem dışı bir yetenek olarak var. Ama sadece canlılar ile sınırlı değil. İnsanların oluşturduğu bazı sosyal varlıklarda da canlı olmadıkları halde, aynı otonom yapılar işletiliyor. Bu sefer; o sosyal varlığın yönetimindeki kişilerin yada toplumun bilinçli güdüleri gündemin oluşmasındaki tercihleri değiştiriyor. Tıpkı canlılarda olduğu gibi kurumlar ve ülkeler için de 'gündem' önemli bir mesele.

Bunun farkında olan yada otonom bir refleks dürtü ile neyin farkında olduğunun farkını fark edemeseler de, eskilerin deyişi ile ‘gayri ihtiyari’ bir şekilde bu gündeme müdahale ediliyor. Her yönetici, öncelikli gündemini kendi yönetim politikalarına göre sıraya sokuyor. Bu da bir yönetici için yönetimi altındakileri, kendi belirlediği politikalara uygun şekilde hareket ettirmesi bakımından çok doğal bir süreç.

Amma, bu sistemi başka amaçlar ile de kullanmak mümkün:

Mesela; hiçbir varlığı kalmayan bir şirketin, hem çalışanlarını hem de müşterilerini motive etmesinde kullanılabilir. Şirketin ekonomik durumu, Pazar payı, satış verileri gündemden uzak tutulabilir. Gereksiz ve ilgisiz gündemler ile ilgililer oyalanabilir. (İşler kötü gitmeye başlayınca reklama ağırlık vermek bu tür yönetici reflekslerinden biridir.) Yani çalışanlar ve müşteriler; şirketin aslında batmış olduğunu fark etmiyor olabilir. Bilmiyor olmaları, batmış olmayı değiştirmez. Ama gündeme gelmediği sürece, şirket sağlıklı günlerinin hatırına, eski karizmasını korur. Genelde kurtulma gözlenmez. (O güne kadar beceriksiz ve kifayetsiz bir yönetim sebebi ile işleri çarşafa dolayan yöneticiden de başka bir şey beklenemez...) Bu durumda mevcut durumu yok sayarak yapılan tüm gayret ziyan olur. Bilançodaki (gizlenen) negatif durum yetmezmiş gibi, üstüne bir de motivasyonun verdiği gazla harcanan emek, para ve umut çöpe gider. Hadi, emek ve paradan geçtik de; umut çöpe gidince yenisini bulmak çok zordur, hatta imkansızdır.

Mesela; hiçbir varlığı kalmayan bir ülkenin, ...
Anladınız değil mi? Halimiz nicedir!...
Hep sevgi ile kalın.

Murat SEVGİ

Resim: Prizma Drama Ajansı potföyünden...

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..