Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '06

 
Kategori
Yurtdışı Tatil
 

Sicilya güncesi

Sicilya güncesi
 

Bütün yaz boyunca ofiste çalışmak zorunda olduğum için ancak Eylül ortasında tatil fırsatım oldu. Tatilden dönen İtalyan arkadaşlarıma nereye gidebileceğimi sorduğumda aldığım cevap hep aynıydı: Sicilya. Eylül sonuna kadar denize girilebiliyordu, yemekleri harikaydı ve birçok kültürün etkisinde kaldığı için büyük bir tarihi mirasa sahipti.

Hemen hazırlıklara başladım. Önce şirketteki yaşlı kurtlardan Massimo’ya nereleri görmem gerektiğini ve hangi yemekleri tatmam gerektiğini sordum. A3 boyutunda bir Sicilya haritası üzerinde buraları işaretledim ve yemekler için de not aldım. Şirketimin Sicilya’da şantiyesi vardı ve birkaç arkadaşım Siracusa’da kalıyorlardı. Onlarla temasa geçip geleceğimi haber verdim. Sonra şirketin seyahat acentasından araba kiralamak için rezervasyon yaptırdım. Böylece şirket indirimiyle daha ucuza araba kiralayabilirdim. Eve gidip bavulumu hazırlayınca herşey tamamlanmıştı.

1. GÜN

Cuma sabahı 06:30 uçağıyla Linate’den Catania’ya uçtum. 2 saat sonra Sicilya’ya varmıştım. Hemen araba kiralama servisine gittim. İşlemlerim devam ederken bir sürprizle karşılaştım. Yanıma kredi kartımı almamıştım ve bu şekilde arabayı teslim almam imkansızdı. Hemen şantiyedeki arkadaşlarıma ulaştım ve Europcar yetkilisiyle görüştürdüm. Sonuç değişmedi ve alternatif çözüm olarak benim otobüsle Siracusa’ya gelmem ve arkadaşlarımdan birinin kredi kartıyla daha sonra arabayı kiralamam düşünüldü. Elimde bavullarımla otobüs durağına yürürken içimden de Europcar’a sövüyordum. Şanssızlık otobüs durağında da devam etti. Yaklaşık 2 saat Siracusa otobüsünü bekledim. Hava bulutlandı hatta yağmur çiseledi. Arkadaşlarım çalıştığı için onlarla akşam buluşacaktık. Elimde bavullarla fazla dolaşamazdım. Zaten vakit de öğleni bulmuştu. Güzel deniz manzaralı bir restorana yerleştim ve uzun bir öğlen yemeği yedim. Yemeğin uzun olmasının sebebi çok fazla yemem değil ama oyalanıp zaman geçirmemdi. Sonra marinaya yakın bir parkta ayrılmaz parçam bavullarımla oturup müzik dinledim. Nihayet akşam oldu ve arkadaşım Manuel beni marinadan aldı. Kaldığı eve gidip bavullarımdan kurtulduk. Sonra da diğer arkadaşım Federico ile buluşup bir pizzacıya gittik. Bu sırada hava yine bozdu ve yağmur başladı; ama ne yağmur! Benimle beraber adaya adeta bereket gelmişti. Havanın sonraki gün açmasını umut ederek yemeğimizi yedik. Sonra Siracusa’daki 3-5 barın bulunduğu meydana gidip bir yerlere oturduk. Hepimiz o kadar yorgunduk ki saat 11 gibi herkes eve döndü.

2. GÜN

Maalesef Cumartesi de yağmurlu geçti. Yapılacak en iyi şey Siracusa’daki tarihi yerleri gezmekti ve öyle de yaptım. Parco Archologico’da 15000 kişi kapasiteli Yunan amfitiyatrosu harikaydı. Ordan en iyi korunan yeraltı kentlerinden biri olan Catacombe di San Giovanni’ye gittim. Şehir merkezi Ortigia’ya geri dönüp Duomo’yu ziyaret ettim. Katedralin girişi İÖ 5. yy’da yapılan Yunan kolonları üzerine kurulmuştu. Akşam yemeğini kentin ünlü balık restoranlarından biri olan Archimede’de yedik. Restorana adını veren Arşimet, Siracusa’da yaşamıştı ve suyun kaldırma kuvvetini de burda bulmuştu. Roma işgali sırasında, ayna ve lens yardımıyla güneş ışınlarını düşman donanmasına doğrultarak yangın çıkarmayı denemiş ve bu şekilde Siracusa’nın savunmasına yardım etmişti. Yağmur durmak bilmedi ve biz de bir barda oturup muhabbet ettik. Denize girme umutlarımız Pazar gününe kalmıştı.

3. GÜN

Lanet devam ediyordu. Pazar günü de yağmurlu ve rüzgarlıydı. Gezecek yerler de bittiği için evde dinlenmeyi tercih ettik. Özellikle benim için zinde bir şekilde yolculuğa başlamak önemliydi. Pazartesi akşamı bana arabayı vermeyen acentaya gidip Manuel’in yardımıyla arabama kavuşacaktım. İnternetten hava durumunu kontrol ettik. Haberler iyiydi. Nihayet güneşli ve güzel bir hafta olacaktı. Akşamüstü toplanıp yemek yedik. Erken ayrıldık zira herkes yarın işbaşı yapacaktı.

4. GÜN

Pazartesi sabahı bavullarımı Manuel’in arabasına yükledim ve şehirde daha rahat dolaşmayı garanti altına aldım. Hava gerçekten çok güzeldi. Moralim yerine gelmişti. Manuel akşam 18:00’de Catania havaalanına gelecekti. Ben de buluşma saatinden önce orda olacak şekilde Siracusa’dan otobüse bindim ve Manuel ile Europcar’ın önünde buluştuk. Bu sefer problemsiz bir biçimde arabayı teslim aldım ve ada turum Catania havaalanından başladı. Önce Catania’da bir şehir turu attım. Bu büyük şehir, kalabalığı ve trafiğiyle bana pek sevimsiz geldi. Şehir turunu kısa kesip sahil şeridini takip ederek adanın kuzeydoğu ucuna doğru yol aldım. Hava kararmıştı ve ilk konaklama noktamı Taormina olarak belirledim. Sağ tarafımda deniz, solumda Etna’nın heybetli görüntüsüyle Taormina’ya vardım. Hoş bir sahili olan bu sevimli şehrin merkezi bir tepedeydi. Merkeze ulaşmak için arabayla tepeyi tırmandıkça panaromik manzara daha da güzelleşiyordu. Akşam yemeğini bu manzara eşliğinde bir pizzacıda yedim. Manzara ve şehir o kadar hoşuma gitmişti ki gün doğumunu izlemem gerektiğine karar verdim. Arabada uyuyacaktım. Zaten tek başımaydım ve sabah erken yola çıkmak istiyordum. Müzik eşliğinde güzel bir uyku çektim.

5. GÜN

Salı sabahı, horozların ötüşüyle uyandım ve hemen gün doğumunu seyretmek için tepenin ucuna gittim. Gerçekten harika bir manzaraydı. Bir tarafta hoş bir sahil şeridi, diğer yanda halen aktif olan Etna yanardağı. Bu şiirsel manzarayı uzunca bir süre seyrettikten sonra Etna’ya doğru yola çıktım. Zafferana köyünden geçerek teleferik bölgesine ulaştım. Tabi ben erken olduğunu daha açılmamış tesisi görünce anladım. Neyse ki yarım saat içinde teleferik çalışmaya başladı. Teleferiği kullanmayıp dağa yürüyen ve tırmanan bir sürü kişi vardı. Ama benim zamanım çok sınırlıydı ve 7 saat sürecek bir tırmanış bana göre değildi. Teleferikle tırmandıktan sonra rehber eşliğinde arazi araçlarıyla (otobüsleriyle) tepeye daha da yaklaştık. Burdan rehberimizle yürümeye başladık. İrtifa arttığı için hava çok soğuktu. Hafif yağmur da yağıyordu. Son önemli patlamada meydana gelen kratere gittik. Etraf zaman zaman aşırı sisleniyordu ve görüş mesafesi çok azalıyordu. Çeşitli noktalarda gaz çıkışları görülebiliyordu. Yürüdüğümüz zeminin altını biraz kazınca ısınmış taşlara ulaşabiliyordunuz. Bir tanesi ancak bir kağıda sararak elime alabildim ve yaklaşık 1 saat sonunda sıcaklığını kaybetti. Ama bu süre içinde elimi ısıtmama yaradı. Maalesef hiç lav göremedim. Zira çok sis vardı ancak lavın fokurdama sesini rahatlıkla duyabiliyordum ve mavi renkli gaz fışkırmaları daha belirgin gözleniyordu. Etna’da çektiğim fotoğraflar pek birşeye benzemiyordu. Ancak farklı bir atmosferi olduğunu ve beni çok etkilediğini itiraf etmeliyim. Etna ziyaretim bitince Taormina’ya geri döndüm. Hava çok güzeldi ve 4 gündür yağmurun engel olduğu deniz keyfimi bu sefer Isola Bella plajında yaptım. Koruma altındaki bu küçük adacık kıyıya daracık bir taşlık patikayla bağlıydı ve bu patikanın her iki tarafı da kumsaldı. Burda uzun bir deniz keyfinden sonra Messina’ya doğru sahil şeridinden yolculuğuma devam ettim. Akşamüstü Messina’ya vardım ama bu şehir de kalabalığı ve trafiğiyle Catania gibi beni kendinden soğuttu. Burda fazla oyalanmadan Milazzo limanına doğru yolculuğuma devam ettim. Milazzo’ya vardığımda çok geç olmuştu ve çok yorulmuştum. Burda konaklamaya karar verdim. Uygun bir park yerinde arabamı parkedip dinlenmeye çekildim.

6. GÜN

Çarşamba sabahı erken uyandım. Limana yakın bir yerde parketmiştim ve niyetim Eolie adalarına gitmekti. Bu volkanik adalardan en ünlüleri Lipari ve Stromboli’ydi. Vulcano adası Sicilya’ya en yakın olanıydı ve burayı ziyaret etmem konusunda tavsiye de almıştım. Ancak 2 günde aldığım yol az olduğundan, bu şekilde gidersem ada turunu tamamlamam zor olacaktı. Bu yüzden Eolie adalarını bir sonraki ziyaretime saklamaya karar verdim ve Sicilya’nın kuzey sahil şeridinde ilerlemeye başladım. İlk durağım Capo Calava oldu. Bu güzel sahilde birkaç saat geçirip Cefalu’ya doğru devam ettim. Cefalu’ya vardığımda vakit öğleni bulmuştu. Tam bana göre bir plaj gördüm. Ancak bu plaj bir otele aitti. Otelin parkına arabamı parkettim ve birşeyler yiyip plajı kullanmak istediğimi söyledim. Görevliler hiç sorun çıkarmadı. Böylece güzel bir deniz sefası daha yapmış oldum. Ordan Cefalu’nun merkezine gittim ve antik şehir merkezinde dolaştım. Buradaki ikiz kuleli kilise gerçekten görülmesi gereken bir yerdi ve ben de ziyaret ettim. Cefalu’nun uzun kumsalı bir hayli kalabalıktı ama çok güzeldi. Burdan bir sonraki durağım Palermo’ya doğru yola çıktım. Akşam hava karardığında Sicilya’nın bir başka büyük şehri Palermo’nun limanındaydım. Arabayı parkedip şehir merkezini yürüyerek dolaşmaya karar verdim. Palermo da büyük şehir olmasının sancılarını yaşıyordu. Siracusa, Taormina, Cefalu gibi küçük şehirlerin sıcaklığını burada hissedemedim. 2-3 saat dolaştıktan sonra arabama döndüm. Zaten yeterince de yorulmuştum ve hemen uyudum.

7. GÜN

Perşembe sabahı, Palermo’da gezebilecek bir sürü yer olmasına rağmen şehre ısınamadığım için Monreale’ye doğru yoluma devam ettim. Biraz karışık olan Monreale yolunu önce bir balıkçıya sonra bir McDonald’s görevlisine çat pat İtalyancamla sorarak buldum. Monreale katedrali mozaikleriyle ünlü olan bir yerdi ve yaklaşık 2 saatimi katedralin içinde mozaiklere ve hemen yanında bulunan manastır bölümündeki 228 ikiz sütuna bakarak geçirdim. Monreale katedralinden ayrılıp Trapani şehrine doğru yol aldım. Bu şehre yakın ve hakim olan tepede Erice adında bir kasaba vardı. Gerçekten muhteşem manzarası ile huzur veren bir yerdi. Tahmin edebileceğiniz gibi böyle huzur dolu bir yerde kilise-manastır olmaması düşünülemezdi. Oraları da biraz dolaştıktan sonra Trapani’ye gitmeden evvel kesinlikle uğramam tavsiye edilen San Vito lo Capo’ya gittim. Hoş bir kumsalı olan bu sahil kasabası kuskus yemeğiyle ünlüydü. Gittiğim dönemde kuskus festivali yapılıyordu ve ben de meşhur balıklı kuskusu deneme fırsatı buldum. Sonra kumsala gidip biraz yüzüp güneşlendim. Burdan ayrılıp Trapani’ye doğru arabamı sürdüm. Trapani limanında bir tur atıp yoluma devam ettim. Aslında burda durup Favignana adasına gitmemi salık veren arkadaşlarım olmuştu. Ancak Eolie adaları gibi, bu ada da bir sonraki ziyaretime kaldı. Adanın bu ucu Tunus’a yakındı ve tarihte Arap etkisinde en çok kalan bölge buralarıydı. Zaten kuskus da bunun bir göstergesiydi. Ama sadece yemek ya da mimaride değil isimlerde de bu etkiyi görebilirdiniz. Yolumun üstündeki Marsala buna bir örnekti. Kelime "Allah’ın Limanı" anlamındaydı. Zamanla sonundaki h harfi düşerek Marsala olmuştu. Gerçi bu limanın kendisi o kadar etkileyici değildi. Fazla vakit kaybetmeden yola devam ettim ve Selinunte’ye akşamüstü vardım. Güneş batmak üzereydi ama harika ve sakin bir kumsal beni denize davet ediyordu. Güneş batıncaya kadar orada yüzdüm. Sonra Agrigento’ya doğru yola devam ettim. Hava karardığı için daha yavaş ilerliyordum ve geç bir saatte konaklama noktama vardım. Agrigento’daki Tapınaklar Vadisi-Valle dei Templi kesinlikle görülmesi gereken bir yerdi. O gece tapınakların aydınlatılmış sütunlarını yıldızların altında seyrederek uyudum.

8. GÜN

Cuma sabahı ilk giriş biletini ben almıştım. Bu arkeolojik bölgede Yunan medeniyetinden kalma tapınaklar bulunuyordu. Buraları yaklaşık 3 saat gezip Ragusa’ya doğru yola çıktım. Agrigento ile Ragusa arasında ziyaret edilmesi gereken bir başka yer Piazza Armerina, maalesef sonraki ziyaretime kaldı. Yolumu çok fazla uzatacağından burayı da listemden çıkarmıştım. Piazza Armerina’daki paha biçilmez mozaikler çok iyi korunmuştu. Sicilya’nın kuzey kıyısında aldığım keyfi güney kıyısında alamadım. Deniz o kadar davetkar değildi. Ta ki Marina di Ragusa’ya varıncaya kadar. Bu uzun kumsal çok güzeldi ve burdan denize girmeye hiç tereddüt etmedim. Yoluma yine hoş bir sahili olan Sampieri’den geçerek devam ettim ve nihayet İtalya’nın en güney noktası olan Portopalo di Capo Passaro’ya vardım. Burda da bir deniz sefası yaptıktan sonra bir tepeye kurulmuş olan Noto kasabasına doğru devam ettim. Bu kasabanın panaromik manzarası ve antik kent çok hoştu. Buradan Siracusa’ya yarım saat içinde vardım. Artık ada turunu tamamlamıştım ve kalan süreyi burdaki arkadaşlarla geçirip dönecektim. Tahminimden evvel Siracusa’ya dönmem konaklama problemini ortaya çıkardı. Daha evvel kaldığım Manuel’in ailesi yanındaydı. Federico da haftasonu için Milano’ya gitmişti. Bu yüzden arabada 5. gecemi geçirdim.

9. GÜN

Cumartesi her zaman olduğu gibi erken kalktım. Siracusa’yı yürüyerek dolaşmaya karar verdim. Önce şehrin pazarına gittim. Sebze, meyve, balık ve deniz ürünlerini bulabileceğiniz sevimli ve ucuz bir pazardı. Milano’daki fiyatlarla burdakileri karşılaştırınca moralim bozuldu. Özellikle balıklar inanılmaz ucuzdu ve orda balık alıp pişirecek olanağım olmadığı için hayıflandım. Pazarı gezdikten sonra marinaya doğru yürüyüp balık tutanları seyrettim. Daha şehir yeni yeni uyandığı için merkez hareketlenmemişti. Ben de hazır hava güzelken denize gireyim dedim. Arabaya dönüp eşyalarımı aldım ve 5 dakikalık bir yürüyüşten sonra tam istediğim gibi bir kayalıktan denize girdim. Benim gibi birkaç kişi daha denize giriyordu. Deniz keyfim kısa sürdü. Bilin bakalım ne oldu? Evet gene yağmur. Hemen arabaya döndüm ve uzun süren bu yağmur sırasında şu anda okumakta olduğunuz gezi yazımı yazdım. Akşam yağmur dinince meydandaki barlardan birine happy hour’a gittik. Gerçekten zengin bir açık büfe vardı ve yemek yememe gerek kalmadı. Arabaya dönerken yağmur yine başladı ve ulaştığımda yeterince ıslanmıştım. Ancak kendimi artık yuvamda gibi hissediyordum. Hafif bir müzik ve yağmurun çıkardığı ses ninni görevi görerek uykuya daldım.

10. GÜN

Sabah yağmur kesilmişti ve bir evvelki gün dolaştığım yürüyüş güzergahını tekrar ettim. Bu sefer pazar kurulmadığı için daha kısa sürdü. Ama merkezde bir canlılık vardı. Bölgesel maraton koşusu Siracusa’da yapılıyordu. Atletler yarışa hazırlanıyordu. Ben arabaya dönüp mayomu alırken yarış başlamıştı ve denize girerken sahilyolunda koşan atletleri görebiliyordum. Öğlen olunca yemek için sahilden merkeze çıktım. Nerde yiyeceğime karar vermeye çalışırken merkezdeki küçük meydanlardan birine kurulan elişi ve yerel ürünlerin sergilendiği pazarı gezdim. Daha sonra ara sokaklarda bir restoran buldum ve güzel bir balık yedim. Yemekten sonra hazmetmek için uzun bir yürüyüş yapmak zorunda kaldım. Tekrar denize gidip güneşlendim. Akşam vakti yakamoz eşliğinde sahil yolunda ürüyüp merkeze çıktım. Daha evvelden gözüme kestirdiğim bir restoranda pizza yedim. Yemeği hazmetmek için yürüyüşe başladığımda barların olduğu meydanda sinevizyon gösterisi yapılıyordu. Gösteriyi izleyip yürüyüşüme devam ettim. Diğer arkadaşlar öbür gün işe gidecekleri için bana katılmadılar. Ben de etrafta dolaşıp yuvama yani arabama döndüm.

11. GÜN

Artık sabah yürüyüşlerim rutin bir hal almıştı. Ancak güne erken başlamak ve zinde devam etmek için en iyi yol buydu. Güneş yakmaya başlayınca denize gittim. Artık benim kayalıktan denize giren ahaliyi de tanımıştım. Öğlene kadar deniz keyfi yaptım ama hava birden bulutlanıp rüzgarlandı. Ben de eşyalarımı toplayıp öğle yemeğine gittim. Yemekten sonra hava değişmediği için arabaya dönüp biraz kestirdim. Akşamüstü Manuel ile telefonlaştık. Beni ailesiyle yemeğe davet etti. Akşam yemeğini onlarla beraber yiyip vedalaştım. Diğer arkadaşım Federico da beni arayıp iyi yolculuklar diledi. Son bir defa uzun bir yürüyüş yapıp arabama döndüm. Öbür gün Milano’ya geri dönüyordum.

12. GÜN

Sabah erken kalkıp bavullarımı toparladım. Şehir merkezinden yapmam gereken alışverişi çok hızlı bir koşturmaca içinde tamamladım. Artık son durak havaalanıydı. Arabayı teslim etmem gerektiği için acele ediyordum. Başlangıçta yaşadığım tecrübesizlikten sonra daha dikkatli davranıyordum ve uçağı işlemlerin uzaması yüzünden kaçırma riskini almak istemiyordum. Neyse ki çok kısa sürede işlemler tamamlandı ve bavullarımı alarak uçağa check-in yaptırdım. Öğlen saatlerinde Milano’ya varmıştım. Bu güzel tatilden sonra tekrar yoğun çalışma temposuna geri dönüyordum.

GENEL TAVSİYELER

Sicilya’da görülmesi gereken yerlerin çoğu adanın kuzey tarafında kaldığı için adanın güneyine çok fazla zaman harcamayın. Ağustos ayında bütün İtalyanlar tatilde olduğu için bu dönemde Sicilya’ya gitmeniz sizi sıkıntıya sokacaktır. Hem fiyatların yükselmesi hem de çok kalabalık olması tatil keyfinizi kaçırabilir. En uygun dönem Eylül ayı denilebilir. Trafik canavarları dört bir yanınızı sardığı için İstanbul’da yaşayanlar kendilerini evinde gibi hissedecek.

Yemek yiyeceğiniz yerleri mümkün olduğunca İtalyanların tercih ettiği yerlerden seçin. Turistlerin dolu olduğu, turist menüleri sunan ve tabelalarında İtalyanca dışında dillerde yazılar bulunan yerlere takılmayın. İtalya’daki en leziz ve hesaplı pizzaları burada yiyebilirsiniz. Fazla düşünmeden herhangi bir pizzacıyı deneyebilirsiniz.

Kesinlikle denemeniz gereken spesiyaller : Pasta colle sarde (sardalyalı makarna), Pasta ai ricci (deniz kestaneli makarna), spaghetti ai frutti di mare (deniz mahsüllü spagetti), spaghetti al nero di seppia (mürekkep balığının mürekkebiyle yapılmış spagetti), risotto ai frutti di mare (deniz mahsüllü pilav), kuskus.

Tatlılar : Pasta di mandorla (badem ezmeli kurabiye), cassata (bir çeşit peynirli turta), granite di mandorla (bademli yarı buzlu dondurma), canoli (kremalı bir tatlı).

Şarap : Sicilya’nın yerel şaraplarının tümü çok kaliteli. Deneyebileceğiniz birkaç örnek : Nero D’avola (kırmızı), Arancio (kırmızı), Donna fugata (beyaz).

Yeni gezi yazılarında buluşmak üzere...

 
Toplam blog
: 19
: 3149
Kayıt tarihi
: 08.12.06
 
 

1977 İstanbul doğumluyum. Teşvikiye Işık Lisesi'nden 1994'te mezun oldum. 1998'de Uçak Mühendisi ola..