Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '07

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Şiddet kültürü üzerine

Bizler şiddeti çok doğal kabul eden insanlarız. İsteğimiz şiddetin varolmaması değil, bizden uzakta olması, tercihen eğer şiddeti uygulayan biz -ben- isek bundan dolayı daha sonra herhangi bir zarar görmememizdir. En doğal haklarımızı savunmamız gerekirken dahi eğer karşımızdaki şirret ise "aman bulaşmayayım" der, ya o şirret ile uzlaşmayı - boyun eğmeyi- ya da oradan kaçabiliyorsak kaçmayı tercih ederiz. Özetle şiddeti uygulayan ve/ veya uygulanan olmak konusunda doğal bir kabulumuz vardır. Şiddete başvurmak için de daima - ve kesinlikle- haklı gerekçelerimiz hazırdır.

Bu nedenle içimizdeki şiddet, haklara tecavüz etmekten kaçınmama, daima ben haklıyım, daima benim kısa vadeli maddi çıkarlarım vb dürtülerden vazgeçemediğimiz sürece çok yoğun bir şekilde her türlü terörün içinde yaşayacağız.

Ben futbolu sevmem, seyretmem (ulusal maçlar ve kısa sürede uyuma gereksinimim dışında) ve takım tutmam. Ben seyir sporu olarak basketbol ve F1 severim, Efes Pilsen taraftarıyım. Bunları aşağıdaki yazacaklarımdan önce yazdım ki bir taraftar olduğum sanılmasın.

Hafta sonunda GS-FB maçı oynandı. Bu maçta olanları haber bültenlerinde dehşetle seyrettim. Düşünün bu ligde bir zamanlarki Trabzon fırtınasını saymazsanız tüm mücadele 3 takım arasında geçiyor. Düşünün en kötü olasılıkla 3. olacağınız ligin 1. haftasında belli. Düşünün sanırım 2000' li yılların başındaki GS' ın UEFA kupası ve süper kupa şampiyonluğu dışında uluslararası nihai bir başarınız yok. Olması olasılığı da yok. Nihaiden -şampiyonluktan- vazgeçtim üst üste birkaç turu geçme olasılığınız bile çok düşük. Sadece 3 takımın kendi arasında oynadığı bir ligde bu olayları yaşıyoruz. Bu maçtan sonra Güngören' de bir kişi kavgada öldü, sanırım geçen yılda Beşiktaş maçında bir kişi tribünde öldürülmüştü. Düşünün bu ligde bu olayları, taraftarlık, haksızlık, federasyona güvensizlik, hakem taraf tuttu vb gerekçeleri ile yaşıyoruz. Şimdi yeniden düşünün bir oyunda bunları yaşıyorsak daha ! ulvi gerekçelerle bu olayları yaşamazmıyız. Yaşıyoruz. Töre, namus, din, ilke, para, ve daha yığınla nedenle bireysel şiddeti yaşıyoruz, yaşatıyoruz. Bunlara sadece tepki verir gibi yapıyoruz.

Tepki her zaman meydanlara kitle halinde olmanın verdiği cesaretle dökülüp slogan atmak değildir. Tepki medyanın sürmanşet " vay -ağır olduğu düşünülen bir kelime- vay" başlığı atması değildir. Tepki çocuğumuz doğduğu günden itibaren onu nasıl yetiştirdiğimizdir. Bireysel olarak ne kadar savaş oyuncağı, şiddet oyuncağı aldığımız -yani almadığımız-, ne kadar oğlum kodu mu oturtacak mantığı dışında yetiştirip cesaretin bambaşka bir kavram olduğunu anlatmamızdır. Bireysel tepkimiz çocuğumuzu param bu kadara yetiyor -parayla olmayan çok şey var- gerekçesine sığınmadan ne kadar sağlık için spora, sanata, okumaya yönlendirdiğimizdir. Kurumsal tepkimiz yasal açıdan silah/şiddet oyuncaklarını ne kadar yasakladığımızdır, bireysel silahlanmaya ne kadar kısıtlama getirdiğimizdir, her açıklığa alış veriş merkezi dikmek yerine kitlesel yürüyüş parkurları yaptığımız, spor aletleri koyduğumuzdur, sanatı, kitabı ne kadar erişilebilir kıldığımızdır. ilk öğretim çağındaki çocukların bile çeteleşmeyi erdem saydığı ortamı kırabilecek cesaret ve yaptığı işe dört elle sarılabilecek motivasyonda, istekte öğretmen yetiştirebildiğimizdir. Medya olarak kurumsal tepkimiz şiddeti adeta yücelten filmleri oynatmamaktır. (Kuşkusuz bunun sınırını iyi çizmek gerektiğinin, bir Sam Peckinpah filmi ile, Tarantino filmi ile abuk subuk adale gösterip adam doğrama filmlerini aynı kategoriye koymuyorum.)

Bu tepki silsilesini bireysel ve kurumsal olarak uzatabiliriz. Ama biz bunu istemiyoruz. İnanın bana istemiyoruz. Eğer isterseniz yaparsınız. Üşenmezseniz bir yıl geriye doğru herhangi bir gazetenin arşivini tarayın. Kaç tane babasının silahı ile, beylik silahı ile arkadaşına şaka yaparken öldürme haberi göreceksiniz. İnanın bana korkunçtur bu. Ve düşünün ki bunlar medyaya sonucu nedeni ile yansıyanı. Aslında şaka anlayışımızda bile silahın korkunç bir yeri var.

Biz şiddet eylemi gerçekleştikten sonraki adli süreci takip ediyoruz. Kuşkusuz ki yapılacak. Ama dediğim gibi biz bu adli süreçlere gerek kalmasın ya da çok az gerek kalsın, ona göre hayatımızı düzenleyelim mantığında değiliz. Çocuklarımıza hayatlarındaki sorun her ne olur ise olsun bu sorunu şiddetten uzak çözmeyi, tepkilerimizi sadece konuşma, tartışma boyutunda vermeyi öğretmiyoruz. Sonra günün birinde hayatımızda milyonlarca pimi çekilmiş el bombası ile yaşar hale geliyoruz, geldik.

Ve ne yazık ki bunu göremiyoruz. Sadece bir maç için bu acıları yaşayan ve yaşatan ve yine ne yazık ki bundan da vazgeçemeyen bir toplumuz.

 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..