Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '10

 
Kategori
Şiir
 

Sil göz yaşlarını

Sil göz yaşlarını
 

Gücünün yetmediği mes'leler üzerinde fazla durma.


''-Zaman zaman bir hüzün kaplar içimi.

Neden olduğunu bir türlü anlıyamam.

Sıkıntım, üzüntüm olduğu zamanlardan bahs'etmiyorum.

Hiçbir şey'im yokken de olur bu!

Anlıyamam bir türlü neden olduğunu!..

Aslında, çok pozitif bir insanım ben.

Bu hâl'im'in, neden kaynaklandığını bir türlü çözemem yıllardır.

Bâzan öyle olur ki;

Çıldıracak gibi hiss'ederim kendimi!..

Şaşırıyorum bu hâl'im'e!...

''Allah Allah!..Nasıl olur da benim gibi bir insan,

Böyle bir kısır döngü içerisine girer de, çıkamaz?!..''

Diye de çok kızarım kendime!..

Şu dünyaya sırf; ''bir imtihan için'' gönderildiğimizi düşünerek.

Rahatlamaya çalışırım ama,

Bir türlü başaramam bunu çoğu zaman. O, hüzünlü ân'larımda.

''Aman Ya Rabb'im ne oluyor bana böyle?'' diye düşünürüm.

Avazım çıktığı kadar çığlık atasım gelir!!!

Fakat yine de yapamam bunu...

Belki, bağırsam-çığırsam rahatlıyacağım.

Yapamam bir türlü!..

Ne oluyor bana âbi?..Hâ...ne oluyor dersin?!..'' dedi.

Endişe'yle ve bütün samimiyyetiyle genç adam.

Yüzüne baktım, bembeyaz olmuş.

-Dur kardeşim!..Panik yapma!..Sakin ol!...dedim,

Kolundan tutup, oturttum dut ağacının altındaki bank'a.

-Önce bir sakinleş bakalım sen...

-Kafandakilerin tamamını boşalt!

-Düşünme hiçbir şey!.. dedim, emr'eder gibi(!)

-Düşünmemek!..

-Sakinleşmek!..

-Kafamın içindekileri boşaltmak!!..

-Nasıl olacak ki bütün bunlar âbi?!..dedi genç adam...

Ümitsiz, bezgin, tedirgin ve şaşkın!..

Yüzüne baktım...Gözlerinin içine...

Patlamaya hazır bir bomba...

Veya

Taşmaya hazır bir deniz gibi idi sanki.

-Ne oldu kardeşim?!..İstersen eğer, anlat bana.

Belki yardımcı olabilirim sana...

Dedim...

O da benim gözlerimin içine dikmişti gözlerini,

Medet istiyordu âdetâ benden!..

Bir şeyler söyliyecek gibi oldu, söyliyemedi.

Yutkundu sâdece..

Omuzlarına doğru uzayan,

Saçlarını okşadım en içten muhabbetimle...

Sonra da sırtını...

Kafasını ufk'a doğru çevirdi.

Bir anda gözlerinden, yaşlar dökülmeye başladı yanaklarına doğru...

-Yok âbi bir şey, dedi utangaç bir tavırla...

Kafasını yana doğru çevirmiş, yere doğru bakıyordu...

Bir müddet öyle kaldı.

Sonra çenesinden tutup yavâaşça, kendime doğru çevirdim yüzünü.

Derdini söylemesi için, ısrarla baktım gözlerinin içine...

Yutkunup duruyordu acı acı!...Sonra;

-Bak evlâdım!..Seninle daha yeni tanıştık.

Birikimli, kültürlü, belli ki iyi bir âile terbiyesi de almışsın...

Sana ısrar etmiyeceğim anlatman için...

Eğer istersen sen anlatırsın ne derd'in olduğunu...

Fakat sana şu kadarını söyliyeyim;

-''Değiştirilmesi için, gücünün yetmediği mes'leler üzerinde fazla durma.

-Eğer birine yardım etmek istiyorsan,

Ona da imkânın yoksa, elinden geleni yaptıktan sonra yine olmuyorsa,

Sâdece O'nun için Rabb'ine duâ et. Çünkü, bütün dertlilerin dermanı onda.''

Kendin için de dua et her zaman,

Kendin için de...

Dilim döndüğünce anlattım işte bir şeyler!..

Çok rahatlamıştı genç adam. Çok memnûn olmuştu.

Bir çırpıda döktü içini.

Gâh O hüzünleni, gâh ben...

Bir o gülümsedi, bir ben...

Sonra hep aradı beni, her darlandığında!

Bektaş Azizoğlu

Üsküdar-İSTANBUL

 
Toplam blog
: 344
: 580
Kayıt tarihi
: 24.11.07
 
 

İlkokul'u Düzce'nin Gölyaka İlçesi, Açmaköy'ünde bitirdikten sonra, Ortaokul'u Gölyaka'da okuyup,..