Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '06

 
Kategori
İstanbul
 

Şimdi İstanbul'da olmak vardı

Şimdi İstanbul'da olmak vardı
 

İstanbul ama biraz eski İstanbul, gerçekten çok güzel, yaşayan bir şehir. Evleri, ağaçları, çiçekleri, kaldırımları, yokuşları bile yaşıyor adeta. Nefes alıp verdiğini sanıyorum bazen hepsinin. Çok farklı bir his yaşatıyor insana. Kendini bambaşka bir yerde hissediyorsun. Merdivenli sokakları, ya da daracık sokaklara açılan eski kapıları, insanı alıp götürüyor. O binaların, kapıların yeni olduğu zamanlara, o zamanlardaki yaşamlara.

O zamanlardaki sesleri duyuyor kulakların, o günlerdeki karşılıklı konuşmalar çalınıyor kulaklarına. Penceresi birbirine bakan daracık sokakta iki komşu kadının konuşmalarını veya o günlerde sokaklarda oynanan ve bugün olmayan çocuk oyunlarını düşünüyorsun. Güneş ışığının aralardan, kıyıdan köşeden, sanki çekinerek girmeye çalıştığı daracık sokaklar çok ilgi çekicidir meraklısına.

Bazen de eski binaların ihtişamını hatırlıyor insan. Daha doğrusu o binalar o günlerin ihtişamını hatırlatıyor. Ya da o günlerde ihtişama verilen önemi. Veya insanların eskiden beri süregelen itibar, gösteriş tutkusunun binalara yansıyan seyrini görüyor. Bazen hoş, bazen abartılı gelen bir film şeridi geçiyor gözlerinin önünden insanın.

Zaman içerisinde estetik algılamasının geçirdiği evreleri de görüyor insan İstanbul’a baktığı zaman. İnsanın hayal gücünü görüyor. O zamanki hayal gücünün sınırlarını, bugün bile bulamayan insanlara acıyor bazen. O zamanki şartlarda hayal edilebilen böylesi güzellikteki, olağanüstü boyutlardaki eserleri tasarlayanların, bugün neler yapabileceğini düşününce şaşkına dönüyor.

İstanbul’u dolaşmak gerek günlerce. Yoruluncaya kadar yürüyüp, şöyle Boğaz’ı gören bir kahvede çay içmek gerek. Biraz dinlenince gezmeye devam tabii. Her sokağını dolaşmalı, hiçbirini atlamadan. Kapalıçarşı, Süleymaniye, Beyazıt, Cağaloğlu, Balat, Haliç’in diğer tarafında Karaköy, Galata, Beyoğlu... Hiçbir yer, hiçbir ayrıntı kalmamalı fark edilmeyen.

Ben bir turist olmak isterdim İstanbul’da. Sırtında bir çanta, elinde bir fotoğraf makinesiyle, doğayla tarihin böylesine iç içe geçtiği bir mekanda zamandan bağımsız yürüyüşe çıkan bir turist.

Her sokaktaki her ayrıntıya dalarak, hiçbirini kaçırmadan yaşamak isterdim İstanbul’u. İnsan manzaralarına dikkatlice bakmak isterdim. Onların çabalarını, kaygılarını, sevinçlerini, kederlerini, umutlarını, hayal kırıklıklarını yakalamak isterdim bakışlarından, duruşlarından. Piyangocu ihtiyarın yüzündeki kırışıklıklardan bir tutam hüzün, bağıra çağıra sokakta oynayan çocuğun gamzesinden alabildiğine mutluluk koymak için sırtımdaki çantaya.

 
Toplam blog
: 88
: 912
Kayıt tarihi
: 26.07.06
 
 

1969 yılında Tarsus'ta doğdum. İktisat Fakültesi ve Su Ürünleri Fakültesi mezunuyum. Amatör olara..