Simsiyah sular akıyor

Simsiyah sular akıyor yüreğime.

Ve aktıkça senle doluyor içim.

Balçık döken gözlerin taşırıyor beni.

Ve senle boğuluyorum dört duvar içinde.

Ağzımda büyüyen sen, çiğnedikçe küçülen ben...

Boğazında düğümlenen ben, gülen oynayan sen...

Sen yüreğimde bozguna uğrayan ordular gibisin,

Savaşsan da kaybedecek olan alınyazısı gibi...

Yanda gerillalar savaşırken,

Koca bir gölün ortasında seviştik biz.

Dört metreydi toplam dünyamız;

Geri ıslak ve karalıktı...

Karaya çıktığımızda barakamız vardı bizim, hemen karşımızda: ucu sivri...

Çocukları yatırdıktan sonra girerdik içine.

Hani ben boyamıştım içini rengarenk, sana sürpriz olsun diye.

Ve şarap içmiştik o gece.

Sarhoştum ve bir hoştum.

Bir dudak vermiştin tontoşum.

Bir dudak, bir yanak bir salak...

Olduk senle iki avanak.

Sen bir gönlü aldatırken benimle,

Ben de seni aldatıyordum yalanlarımla.

Pişman olduğumda aşık olmuştum sana.

Sense bir tokatla gittin o köprünün altına.

Tokat değildi acıtan.

Bana bakan gözlerindi canımı yakan...

Dur diyemedim sana,

Çünkü haklıydın her zaman.

Battaniyeler serdim üstüme, senin sıcaklığın kadar ısıtmadı beni.

Sana aşık olabileceğimi düşünmemiştim hiç.

Ve yalanlar yalanlar yalanlar...

Haklıydın aslında, aşk yalan...

Bizimkisi yasak aşktı.

Bir gönle sığdırabilir miydin iki kişi?

Bir aşka sığdırabilir miydik üç gönül?

Düşünmedin mi bunu hiç?

Sen nasıl yaktıysan bir canı,

Ben de yaktım senin canını.

Bizimkisi tuhaf bir döngü...

Akıl erdirene aşk olsun.

Şimdi uzaklara baktığımda bir bulut görüyorum.

İçinde ne var bilmiyorum ama

Bildiğim bir şey var ki;

Bulutları çok seviyorum.