Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '09

 
Kategori
Güncel
 

Sinema-Tiyatro-TV

Sinema-Tiyatro-TV
 

Çoğumuz gibi, gençlik yıllarımda, bende de tiyatro merakı vardı. Kendini göstermenin, en iyi yoluydu, tiyatro. Sahnede olmak, herkesin seni zlediğini bilmek, heyecan vericiydi. Ertesi gün, sokakta yürürken, sanki herkes beni tanıyacak, sanırdım. Yaşım, 16- 18 arası mıydı, neydi.snra daha heyecan verici şeyler bulduğum için olacak, tiyatro hevesim bitiverdi.

Benim gençliğimde, bu tür şeyler, karın doyurmayan şeylerdi. Gazetecilik, ressamlık, tiyatro, bunlarla belki karizmatik olabiliyordunuz ama ekonomik açıdan, perişanlık yaşıyordunuz. Zaman değişti. Şimdi sanat ve sanatçıya önem veriliyor. Bir şeyler üretebiliyorsanız, pazarlama alanında, yeteneğiniz de varsa, ya da bu işin yollarını biliyorsanız, iş tamamdır. Ülkemizde, bir ara, tiyatro ile sinema, rekabet eder durumdaydı. Tiyatro sanatçıları da, sinema sanatçıları kadar revaçtaydı. Hayatında hiç tiyatroya gitmemiş insanlar bile, tiyatrodan bir kaç ismi ezbere bilir ve tanırdı. Tiyatrodan, sinemaya transfer olanlar vardı ama ikisini bir arada yürütenler de oluyordu. Bu konuya nerden girdim, bilmiyorum ama, devam edelim. Günümüzde, Ankara, İstanbul ve izmir'in dışındaki yerlerde yaşayanlara, birkaç tiyatro sanatçısının ismini say desek acaba kaç kişiyi sayabilirler. Bu durum, sinema için de geçerli. Geçenlerde, M.A. Erbilin sunduğu, bir yarışma programında, Türk sinemasında, erkek jön ismi soruldu. Yarışmacıların söylediği isimler, bugün artık hepsi dede olmuş eski jönlerdi. Günümüzden akla gelen bir isim yoktu. Oysa günümüz sinemasının bazı filmleri, yerli ve yabancı festivallerde, ödül de kazanıyorlar. Ama, aklımıza bir sinema sanatçısının adı gelmiyor.

Şimdi TV dizileri var. Dizi yıldızları var. Bunların hem gerçek isimlerini, hem dizideki isimlerini, bir çırpıda sayabilecek milyonlarca hayranları var. Demem o ki; televizyon, sinemaya da, tiyatroya da, takoz oldu. İyi de, tv dizileri, bu kadar ilgiyi hak ediyorlar mı? Bu dizileri, denetleyen bir kurum var mı? RTÜK bu konuda yeterli mi? Bu sorulara kaç kişi rahatlıkla "evet" diyebilir. Yerli TV dizileri, kalıplaşmış senaryolar ve kalıplaşmış oyuncu kadroları ile, peş peşe vizyona giriyor. Bir yakışıklı, erkek manken, bir alımlı bayan manken, bir adet cadaloz kaynana ve ya anne. Bir adet, zengin, ama etliye, sütlüye pek karışmayan, baba, buldunuz mu, çekime başlayabilirsiniz. Konular, hep zengin çevrelerde geçer. Hikayede, ne iş yaptığı bilinmeyen, şirketler, holdingler, muhteşem iş merkezleri, buralarda çalışan sülün gibi bayanlar, yakışıklılar, dekoru tamamlar. Hikaye basit: Babasının işlerini yürüten, zengin jön ile, güzel sevgilisinin fırtınalı aşkları konu edilir. Kaynana veya cadaloz anne, hep taş koyar. Rakip şirket, nedense hep kötü adamlardan oluşur. Dizide, iki sevgilinin dışında, düzgün karakterli başka biri bulunmaz. Bu nedenle, her bölüm, gerilim ve stres doludur. Senaryo, lastik gibi uzadıkça uzar. Bir de bu dizilerin, TV de gösterilme stratejisi var ki, tam anlamı ile rezalet. 40- 50 dakikalık bölüm, yaklaşık üç saatte zor biter. Yeni bölüm başlamadan önce, yaklaşık bir saat süren özet görüntüler, gösterilir. Özetlerden sonra, en az 20 dakika reklam izletirler. Reklamlardan sonra, nihayet dizi başlar, Ama, beş dakika sonra tekrar reklamlara geçilir. Reklam aralarında gösterilen bölüm, gece yarısı zor biter. Hikayeler, hep kapalı mekanlarda yaşanır. Dışarıya pek çıkılmaz. Sadece, evden işe, iştev eve, gidip gelirken, otomobile binerken, dışarı çıkılır, Bu da araba reklamı için, zorunludur. Bu dizilerde, aslında izleyici ile tam anlamı ile dalga geçilir, ama kimse bunun farkına varmaz. Bir doktorlar dizisi vardı. Hastanede geçen. Hikayede hastaya rastlamak mümkün değildir. Doktorların kendi aralarındaki ilişkiler, aşklar, entrikalar anlatılır. Olayın geçtiği hastanede, önemli bir sağlık olayı yaşanmaz. Komik değil mi? Çok şükür o dizi bitti. Şimdi aynı kadro ile, İtfaiyecileri konu eden başka dizi vizyonda. Dizide her şey var. Yangın yok. Bu nasıl itfaiyecilik anlamadım. Bir "Asmalı konak" dizisi vardı. Dizinin adı asmalı konak olmasına rağmen, hikayenin geçtiği konakta, değil asma, bir tek ağaç yoktu. İnsan, uysun diye sofraya bir salkım üzüm koyardı, nerdee. Asma göremeden, şükür o da bitti. Şimdi bu etik olmayan duruma, müdahale edecek bir kurum yok mu. RTÜK, sigaralara mozayik koydurmadan başka ne işe yarar.

 
Toplam blog
: 820
: 326
Kayıt tarihi
: 02.10.08
 
 

Nerede, nasıl, ne zaman, umursamıyorum. Bir şekilde dünyadayım, yaşıyorum. Hayatı seviyorum. Tanr..