Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '11

 
Kategori
Sinema
 

Sinemada yaşanmışlıklarla dolu bir hafta!

Sinemada yaşanmışlıklarla dolu bir hafta!
 

Şeytanı sorgulayan ‘Ayin’… 

Hangimiz günahsız olduğumuzu iddia edebiliriz şu dünyada? Günah işleyen şeytandan yanaysa, hepimiz birer şeytanız aslında! Kulun günahla sınandığı durumda yaşanıyorsa eğer bir tereddüt ruhlarda… İyilik kaybolur gider şeytanın varlığında! Ve dini bilimle yargılayanların, ateizmle flörtü sergilenir Kefaret Tiyatrosu’nda…  

Dünya üzerinde olmadık şeytanlıklar sergileyenlerden bir şeytan filmi daha! 70’li yıllarda başlayan şeytan tutkusunu, Vatikan’ın desteklediği şeytan çıkarma ayinlerinden alınan cesaretle geliştiren Hollywood bu kez ABD’den Roma’ya uzanan bir yolculukta konuyu irdeliyor. AYİN, çocukluğu dini bütün annesinin telkinleri ve babasının cenaze evindeki ölüleri arasında geçen Michael Kovak’ın öyküsü! Seçeneği olmadığı için İlahiyat Fakültesi’nde burslu okuyan Kovak, inançla inançsızlık arasında bocalarken, papaz olmaması durumunda tüm okul ücretinin kendisinden isteneceği tehdidiyle karşılaşıyor. Papaz sıkıntısı çekildiği için elden kaçırılmamak istenen Kovak, fikrini değiştirmesi için Roma’ya ‘Şeytan çıkarma kursu’na yollanıyor. Peder Lucas’tan şeytan çıkarmayı öğreneceği yerde olaya psikolojik yönden yaklaşan Kovak, bir yandan da kendi içindeki şeytanla savaşıyor…  

Hannibal Lecter rolüyle başarısının doruğuna çıkan Anthony Hopkins üzerinden yürütülmeye çalışılan AYİN gerçek olaylardan esinlenilerek yaratılmış! Yarım milyona yakın şeytan vakasıyla karşılaşan ve şeytan çıkarıcıya ihtiyaç duyan Vatikan’ın öğretileri katılarak hazırlanan yapımda şeytanın gerçekliği sorgulanmakta… Böylesi ayinlerin yapılması gerektiğini vurgulayan filmde, açıklanamayan olaylar karşısında sorulan sorulara da değinilmekte! Bizim aklımıza takılansa, neden ısrarla şeytana ‘Adın ne’ denmesi… Her türlü yaptırım gücüne sahip şeytanın AYİN’de düştüğü komik durumları ve adını söylememedeki inadını gördükçe korkmak şöyle dursun gülüyorsunuz bile! Mekânların ve çekimlerin doğallığına karşı, bir bedenden çıkıp diğerine giren şeytanın etkisiz varlığı pek inandırıcı durmuyor. Yalancının yalancıyı tanıdığı düzende, ‘Madem şeytan yok edilemiyor bırakın girdiği yerde kalsın. Bunca çabaya ne gerek var’ dedirten AYİN, oyuncuları dışında bir özellik taşımıyor!  

‘Dövüşçü’, HBO kanalının reklamı! 

Biyografileri kurtarıcı olarak gören Hollywood, DÖVÜŞÇÜ’de boksör kardeşlerin öyküsünü işlemiş! Lowell’in gururu Dickie Eklund’ın rastgele mi yoksa hakiki mi olduğu bilinmeyen galibiyetinin ardından kokain batağına düşmesini ve kardeşi Mickey Ward’ü anlatırken HBO kanlının reklamına dönüşen filmde, aile bağlarından kişisel bunalımlara; uyuşturucudan suç ve başarı hırsıyla gelişen spor çekişmelerine ne ararsanız mevcut! Altın Küre’de ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü Dickie rolüyle alan Christian Bale’in müthiş performansıyla değer kazanan yapım, en umutsuz anda bile inanç ve hırsla başarının yakalanacağı mesajını vermekte… Uyuşturucu karşıtı vurgulamasıyla dikkat çeken DÖVÜŞÇÜ’de Amerikan polisinin aşırı şiddet düşkünlüğü de satır arasında göze çarpmakta! ‘Kızgın Boğa’ filmindeki gibi ağır bir tempoda giden filmde aile bağları ve duygu ön plana çıkartılmış. Başarılı çekimleriyle yapıma canlılık kazandıran dövüş sahneleri de aralara serpiştirilmiş. Kansız bir boksör filmi olan DÖVÜŞÇÜ, ailece izlenebilecek bir yapım!  

Kameralara oynayan ‘Şampiyon’… 

Kazanma arzusunu kanında taşıyan gerçek bir yarış atını anlatan ŞAMPİYON, aynı zamanda herkese inat, doğru bildiği yolda ilerleyen ve Big Red adlı atıyla başarıyı yakalayan Bayan Chenery’nin de azminin de öyküsü! 70’li yılların Amerikan yaşamını başarılı bir şekilde işleyen yapımda, Big Red adını dönemin antikomünist yaklaşımından dolayı kullanmayıp yarışlara Secreteriat olarak katılan kızıl at ise değme oyunculara taş çıkartmakta… Kameralara poz veren, adına pul bastırılan, heykelleri dikilen Big Red, uzun adımlı ve derin nefesli koşusuyla izleyiciye yarış heyecanını yaşatmakta! John Malkoviç’in komik duruşuyla şenlenen ŞAMPİYON, sekansların ve müziğin duygulu diyaloglarla tamamlandığı işlenişiyle, klasik bir yarış atı filmi olmanın çok ötesinde… Koştukça açılan ve hızını artırarak bir efsaneye dönüşen Secreteriat’ın gerçek öyküsü, aileler için huzurlu ve keyifli bir seçenek!  

Anibal Güleroğlu  

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..