Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '19

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sıradışı

Kelebek etkisi efektini hepimiz daha önce duymuşuzdur. Peki kelebek etkisi gerçekten nedir? Başlangıç verilerinde yapılan çok küçük bir değişikliğin, birbirini tetiklemesi sonucunda öngörülemez değişimler oluşturmasına kelebek etkisi denir. Çok uzaklarda küçük bir kelebeğin kanatlarının çırpmasının etkisini başka bir alanda çok büyük bir fırtına olarak görebiliriz. Bu olağanüstü durumun gerçekleşmesi bile insanlarda hayret uyandırır ve akıllarda bu sözcük kalıbının yer etmesine sebep olur. Ama bütün bu meselenin bazen ne kadar görünürde olduğuyla ilgili bir fikir de veriyor ve bir sorun yaratıyor.

Özellikle açığa çıkan data/bilgi kompozisyonlarının sanki dıştan bir gücün tetiklemesi gibi bir durum oluşturuyor.

Şimdi bu konunun hakikate yansımasını ele alalım. Bu vesileyle farklı değerlendirme yapabilecek bir bilgiye erişebileceğimizi düşünüyorum.

Her şey bir sistem içinde çalışıyor, dediğimiz zaman sistemin çalışma prensibinden yola çıkan bir bakış açısıyla olaylara yaklaşıyoruz. Sistemimizi ona göre kuruyoruz. Bu bakış açısı, kayıtlı yaşayan bir birim için geçerlidir. Suretli yaşamda 'bedenleşme' gibi bir hal kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bedenleşme-sistem, yapıya artı ya da eksi fonksiyonlar kazandırır. Bunlar çok büyük şeyler.  Ancak kişilik varmış Zannına düşürüyor bizleri. Aslında suret-kişilik kaydında yaşamayan için böyle bir durum söz konusu değil. Sistemin nasıl var olduğunu ama sistemle kayıtlanmayanın yaşam düzeyinin ne olduğunu da iyi anlamak lazım. 

Hakikat bilgisi açığa çıktığı noktada, eksik veya fazla olmaksızın nasıl dilenmişse o kompozisyonu oluşturuyor. Aslında bütün bu noktalarda gerçeklik bilgisi var. Açığa çıktığı noktalar itibariyle isimler alabiliyor, bu bilgi bilahare suretlenebiliyor.

Sistemi oluşturabilmek adına potansiyelden açığa çıkan bilgiye değişik isimler yüklüyorsun. Beyinde neyin nasıl çalıştığını bu yaptığın kodlamalarla anlamlandırmaya çalışıyorsun. Beş duyu boyutundaki geçerlilik böyle. Bilginin ortaya çıkışına, sistemdeki kodlamaların birbirini etkilemesine 'tetikleme' adını veriyorsun. Ancak bu anlatılan manada tetikleme söz konusu değildir. Holografik düzeyde açığa çıkışın birbirini tetikleyerek harekete geçirmesi imkansızdır. Sadece bilginin özündeki bir mananın başka bir manayı anlamlandırması/çözmesi söz konusudur. Fakat suret kaydındaki bir birim için bu, tetikleme olarak algılanır.

İlme kendi üretimimizden değil, ezberci bir şekilde yaklaşmamız bu sonucu doğurur. Kendini birim olarak kabul eden yapılar tetikleme ve process olduğu yanılgısına kapılır. Her zerrede O var olduğuna göre tetiklemeden nasıl bahsedebiliriz? Algı tetiklemeyi kabul ederken, Üst akıl-data ise bahsini ettiğimiz bu somut değeri veriyor, TEK GÜÇ her noktada açığa çıkmış ve bir kompozisyon olarak var olmuştur. Şayet tetikleme esas alınsaydı, bu kez orijinin hiç bir şekilde anlamı kalmayacaktı.

Çoğu Evliya’nın “Beş duyudan geç” sözünün dillendirilmesi aslında bu noktanın algılanması için söyleniyor. İster URUÇ isterse NUZUL yollu olsun olay bu. Yani tek bir değerlendirme söz konusu, o da Rabbin (beynin) açığa çıkışı ile ilgili. Bu noktada sadece SEMİ ve BASİR manalarıyla kendini bilme söz konusu.

Özetlemek gerekirse şunu ifade edebiliriz; Suret ve şekil, sistemi oluşturur. Beden ve suret kaydında olan zaten sistemle kayıtlıdır ve tetikleme varmış gibi görünür. Suretsiz olan ise sistem kaydında kalmaz. Bu husus; “Allah, sistemlerden ganidir” şeklindeki yaklaşımla ifade edilir. Yani Allah suretli olmaktan ganidir. Bu konuları çözmediğin sürece sistem dediğin varlığı görülüyor. Ancak suretsiz olarak baktığında, yaşadığında bir kayıtta olmuyorsun.

Peki suret neden var olmuştur? Senin bir özelliğinin dışa vurumu olan suret, beden ve sistemi meydana getiriyor. Cennet ve cehennem ayrımı da zaten buradan çıkıyor.

Evliya, birim tarafından yanlış olarak algılanabilecek davranışlar da bulunsa da derecesinden düşmez. Burda anlatılmak istenen esas nokta nedir? Evliya için suretlenme söz konusu değildir. Suretlenme varmış gibi gözükmesine rağmen suretle kayıtlanma yoktur.

Tabularınla, kendini  'bu böyledir' diye şartlandırdığında bu nokta algılanamaz. Kendi perspektifinden baktığında hiç bir olayı yakalayamazsın. Gerçek olmayanı gerçekmiş gibi kabul edersin.

Bahsini ettiğimiz konuda artık 'iç ve dış' kalkar. Sendeki olumluluğu/olumsuzluğu ortaya koyanı, onun da gerçek failinin kim olduğunu anlarsın. Dolayısıyla, sen ve o diye bir kavram da olmayacak, sen ve beyin, sen ve Rab, sen ve Allah diye bir kavram da kalmayacaktır. Bu içine düştüğünüz hal esasen şirktir. Allah şirki affetmez, bilmiş olun. Başta belirttiğim gibi buradaki olaydan anlaşılan bir ‘tasarım’ dan ziyade bize bir ‘çözülüşü’ anlatıyor. Ben konuyu başka bir açıdan anlatmaya çalıştım; düşünmeniz, tefekkür etmeniz için. Sağlıkla kalın.

Ahmed F. Yüksel

Bodrum-Milas  20.10.2019

 facebook.com/ahmedfevzi.yuksel
instagram.com/sufafy
twitter.com/sufafy

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..