Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '09

 
Kategori
Siyaset
 

Sırtımızı tapıklayınca “gazımız” gitti mi?

Sırtımızı tapıklayınca “gazımız” gitti mi?
 

Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL, askere sivil yargı yolunu açan yasayı <ı>“Gül” gibi onayladı…

Onay ile birlikte, bir de hükümete <ı>“Mektup” yazdı. Mektubunda da özetle <ı>“Milletin aklına takılan çekincelerin giderilmesi” konusunda <ı>“gereğinin” yapılmasını istedi.

Cumhurbaşkanı’nın <ı>“onay” ekinde gönderdiği <ı>”mektubun” yasa karşısında hiçbir <ı>“kıymet-i harbiyesi” yok. Mektubunda öner sürdüğü ve giderilmesini istediği <ı>“çekinceler”, ancak yasanın <ı>“veto” gerekçesi olabilirdi. Mademki bu kadar <ı>“çekince” olan ve <ı>”uyarı” mektubu yazmayı gerektirecek şeyler varsa, en azında <ı>“bir daha görüşülmek üzere” geri iade, yani <ı>“veto” işlemi yapabilirdi, yapmadı…

Hoş, geçmişte de <ı>“türban” konusundaki anayasa değişikliğini onaylarken de <ı>“mektup” yazmıştı, ama hükümet hiç de oralı olmamış, yasa değişikliği anayasa mahkemesinden geri dönmüştü. Sanırım bunda da öyle bir beklenti var. Daha doğrusu, yasanın anayasa mahkemesinden <ı>“dönmesi” arzulanmaktadır. Böyle bir işlem, AKP siyasetine daha uygun düşmektedir.

Cumhurbaşkanının <ı>“mektubunun” ikinci bir işlevi daha var.

Cumhurbaşkanı, hükümetin <ı>“gece yarısı” operasyonu ile ortaya koyduğu krizde, AKP iktidarına karşı tepkilerin önüne geçmek için halkın sırtını tapıklayarak gazını aldı.

Cumhurbaşkanı, makamında bir işlevi daha çok güzel götürdüğünü, bu yasaya verdiği <ı>“Onay” ile bir kez daha göstermiş oldu.

İktidar, <ı>“kafasının arkasındaki” varmak istediği hedefe ulaşmak için <ı>“Tak” diye yapacak, cumhurbaşkanı da <ı>“Şak” diye onaylayacak…

Görüntü budur…

Bu yazıyı okuyanlardan <ı>“Karşı çıkanlar”, muhtemelen bize <ı>“Ülkede demokrasi istemiyor musunuz” diye soracaklar.

Elbette istiyoruz…

Hem <ı>“Demokrasi” istiyoruz, hem de <ı>“Hukukun üstünlüğünü” istiyoruz, hemen herkes gibi…

Ancak, bizim <ı>“ek olarak” istediğimiz bir şey daha var onların istemediği, istemeyi akıl etmedikleri…

<ı>Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmez bütünlüğü…

Bunu sağlamanın yolu da elbette <ı>“demokrasi<ı>ile birlikte “hukukun üstünlüğüne” inanmakla olur.

Askerin, sivil yargıda yargılanmasın filan dediğimiz yok, dediğimiz; yasa çıkarırken de <ı>hukuk adına doğru yapmaktır. Bu işte <ı>yanlış olan da budur.

Dahası, milletin yanlış bilgilerle yönlendirilmemesidir.

Bizim gördüğümüz ve bildiğimiz kadarı ile Türkiye bir yerlere götürülmek istenmektedir. Bu düşüncemizi değiştirecek sağlam adımları bugüne kadar AKP iktidarından görmedik. Götürülmeye çalışıldığımız yere giderken önde duran engel ise Türk Silahlı Kuvvetleridir.

Birinci engel tahrip edildi, toplumun dini inançları idi…

İkinci engel de tahrip edildi, toplumun etnik yapısı ile oynandı…

Sıra üçüncü engel olan Türk Silahlı Kuvvetleri, bir de bunu halletseler, önlerinde hiçbir engel kalmayacak.

İşte bu nedenle korkuları büyük… Kendilerine karşı yapılacak <ı>“darbe”den endişe ediyorlar.

Bu endişe niye?

Eğer kafanızın arkasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin <ı>şeklini ve niteliğini değiştirmek gibi bir düşünceniz yok ise, anayasaya uygun yönetim içinde oluyorsanız bu korku niye?

Bir sinema filmi veya bir tiyatro oyununun süresi bellidir, beş dakika uzun, beş dakika kısa, fark etmez, ama biter…

AKP kurulduğu günden beri <ı>“Mazlum ve mağdur” rolü ile sahnede duruyor.

Eğer <ı>“İnek Şaban” gibi klasik olacağınızı ve her zaman izleneceğinizi düşünüyorsanız, fena yanılıyorsunuz.

Neden mi?

Çünkü <ı>“İnek Şaban” bugüne kadar ne <ı>“Mazlum” rolünü oynadı ne de <ı>“Mağdur” rolünde idi… Her kuşak onda kendinden bir parça buldu.

Ama…

Her dönemde <ı>“Sizden bir parça”yı kendinde bulacak kişi sayısı her zaman bugünkü gibi olmaz, bir gün rol biter, perde de iner…

İşte o zaman…

O zaman size de bugün <ı>“Dağıttığınız” hukuk gerekli olacak…

Sırtımızı tapıkladıklarını sananlar da yanlıyorlar, bunu da tespit edelim bu arada…

<ı>10 TEMMUZ 2009

 
Toplam blog
: 146
: 576
Kayıt tarihi
: 17.01.09
 
 

Yazacak belki bir çok şey vardır, ancak sadece "Yazmak en büyük tutkum" desem!... Sonrasında da zate..