Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '12

 
Kategori
Deneme
 

Siyah Güller

Siyah Güller
 

Siyah Güller


Yaslı Siyah gül şehri Halfeti

Gülle Fıratın aşkı

&

GÜL

Arap gelini – Arap güzeli

&

Gül, gülgiller (Rosaceae) familyasının Rosa cinsinden güzel kokulu bitkitürlerine verilen ad. Gül aşkın sembolüdür.

Anavatanı Anadolu, İran ve Çin'dir. Çok güzel ve kıymetlidir.

Gülü sevmeyen kadın yoktur sanıyorum. Hepimiz gülleri severiz. Bize getirilmişse daha da çok severiz, getireni de gülü de…

Siyah asil renktir bunu biliriz. Siyah matemin rengidir bunu da biliriz. Gül aşkın sembolüdür bunu bilmeyenimiz olmaz. Gül denilince hemen aklımıza kırmızı renkli olanı gelir. Oysa pembesi vardır, beyazı vardır. Ama biz kırmızı gülü severiz. Kırmızı gülü isteriz. Sevgililer gününde en çok kırmızı gül verilir sevgiliye… 

Siyah dedik, asil ve matemi ilave ettik bir de gülden söz ettik. Peki siyah ve gül bir arada ne olur. Ne olacak Siyah gül olur. Siyah gül mü? Hiç gördünüz mü? Ben görmedim. Ben resimlerini gördüm. Bayıldım. Sanıyorum kadifemsi olan ırktan hani bordo renkli güller varya o familyadan olsa gerek.

Tasavvur edin lütfen, resimlere de bakabilirsiniz ki bir kaçını öyle gördüm. Düşünün sabahın erken saatini ve gül bahçesini kirmızı güllerin arasında beyaz güllerin, pembe ve bordo güllerin arasında bir siyah gül görseniz ne yaparsınız. Şaşırırsınız ama çok da mutlu olursunuz.Hemen şunu da söylemem gerekir. Siyah gül dünyada sadece bir tek yerde yetişiyor. Urfa’da. Yine mi Urfa diyeceksiniz. Evet diyeceğim. Ben buranın boşuna fahri hemşehrisi değilim.

Bakın ne kadar çok güzellikler var burada. Evet, Şanlıurfa’da yetişiyor. Şanlıurfa’nın, bir kısmının GAP projesi kapsamında suların altında kaldığı üçbinyıllık bir şehir olan Halfeti’de yetişiyormuş. Ama artık çok zor... Oradan fide – fidan – tohum ne alırsanız başka yerde yetiştirmek için başaramıyormuşsunuz. Çünkü götürdükleriniz siyah açmıyorlarmış. Sebebi ise götürdüğünüz yerde Fırat yok.

Deli -deli akan, coşan dünyanın en güzel nehirlerinden biri olan Fırat yok. Fırat yoksa siyah gül de yok. Ne kadar acı değil mi?

Ben siyah gülü nasıl keşfettim isterseniz önce ondan söz edelim. Siyah Gül’ü çok eski yıllarımdan bir kitaptan okumuştum. Kitabın ismiydi ‘siyah gül.’ Çiçeğin ismi gibi hüzünlüydü. Çok üzüldüğümü hatta ağladığımı hatırlıyorum. Beni çok etkilemişti.  Geçenlerde arkadaşlarımla konuşuyorduk. Güllerden söz ediyorduk. Bayanlara alınacak en makbul hediye diyorduk ki bir arkadaşımın aklına benim Urfa da çok güzel bir gazetede yazı yazdığım geldi.

Sen Urfa gazetesine yazı yazıyorsun değil mi? Evet dedim. Siyah Gül dedi. Siyah gül mü? Anlamadım. Urfa’da siyah gül yetişir dediğinde inanın çok şaşırdım. Nasıl ya siyah gül Urfa’da yetişiyor da benim haberim mi yok. Derhal araştırmam gerektiğini anladım. Araştırdım. Gerçekten Urfa’da siyah gül yetişiyormuş. Halfeti ilçesinde yetişiyormuş. Üstelik sadece o bölgedeymiş. Araştırmalarımın sonunda öğrendiklerim beni şaşırttı.

Siyah Gül’e aynı zamanda güllerin efendisi deniliyormuş. Gülün hikâyesini öğrenmek istedim. Bu güller Halfeti’ye ne zaman gelmiş, nereden gelmiş bilinmiyormuş. Evlerin bahçelerini süslermiş. Sonra Gap projesi kapsamında suyun altında kalmış. Bakın bir yerde bir yazıyı gördüm ve aynen aktarıyorum. Diyorki:

Çiçeklerin En Yaşlısı En Nadir Bulunanı Siyah Güllerdir.
Bu Çiçeğin Renginden Başka Değişik Olan Bir Özelliği de
Sadece Fırat'ta Yetişiyor Olmasıdır.
Tohumu ya da Fidanı Başka Ülkelere götürülse Bile
Orada Siyah Olmadığı Görülmüştür...

Sonra bir şey daha öğrendim, bu siyah gülün bir adı daha varmış. Arap gelini – Arap güzeli… Sonra içimin acıdığını düşündüm. Nasıl yani artık siyah gül olmayacak mı? Sonra yine sordum soruşturdum. Biraz içim rahatladı. Olabilirmiş. Zaten siyah gülün Halfeti’de yetiştirildiği tescil edilecekmiş. Siyah gül adına festival düzenlenmesi için çalışmalar başlatılmış. Demek ki siyah güllerin hala yetiştirilme imkânı var. Halfeti’de bir avuç insan bu üç bin yıllık şehirlerini terk etmemişler, gitmemişler. O zaman Siyah Gülleri Fırattan koparmamışlar. Bence bahçelerinde yetiştiriliyorsa birçok yerde yetiştirebilirler. Fırat gülünden, gül Fıratından ayrılmamış olur. Bakın bir başka yerde ne diyor:

Diğer gül çeşitlerinden daha bodur yetişen ve yarı katmerli, kokulu olan siyah gül, ilk ve sonbaharda çiçek açıyor.

1–1,5 metre yükseklikte bir çalı olan bu türün çiçekleri, 6–7 santimetre çapında oluyor.

Gonca halindeyken siyah, daha sonra koyu kırmızı dönüşen türünün yanı sıra sürekli siyah kalan türleri de bulunabiliyor.

Şimdi birlikte düşünelim. İçimiz biraz da acısın. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan siyah güller burada varken neden suların altında kaldı. Bir formül olamaz mıydı? Oralarda tarih canlıdır, yaşar. Kalır. Onları sökemezsiniz, atamazsınız. Sadece içiniz acır.

İşin bir başka şeklini de düşünebiliriz. Doğal yollardan elde edilmiş siyah güller ciddi bir reklam ve satış potonsiyeli sağlamaz mıydı acaba yeterince tanıtımı yapılsaydı. Bir sevgiliye beyaz bir gül, pembe, kırmızı gülün isimleri varsa, siyah gülünde olmaz mı olmaz mıydı? Bu bir veda çiceği denilemez miydi? Bu güllerin efendisi olarak düşünülüp birilerine bakın size güllerin efendisi olan siyah gülü getirmiş daha ne istiyorsunuz. Aşkını kanıtlamış zaten! Of ne kadar güzel… Kimbilir daha nice yerlerde sizin yerinize siyah güller konuşurdu. Tüm ihtişamları ile, güzellikleri ile, asaletleri ile…

Bunlar Allah’ın bize hediyelerinden biridir. Hediyelerimizi mutlaka korumalı, bizden sonraki nesillerinde böyle güzelliklerden sebeblenmelerini sağlamalıyız. Bu ekstra bir durum değildir. Bana göre bu mecburi bir görevdir.

Halfeti çiçek anlamında kutsanmış bir yer gibi. Burada yetişen bir çiçek daha bulunmuş. Mezopotamya sümbülü…

116 yıl önce keşfedilmiş. Bakın tarihe. Dünya Mezopotamya’yı bilir. O zaman dünya Mezopotamya sümbülünü de, Siyah gül’ü de bilecek. Tek yapılacak olan bu çiçeklerin değerlerini bilmek…

Mezopotamya sümbülü ile ilgili bir yazı daha buldum. Bakın orada da ne diyor:

Mezopotamya Sümbülü'ne, Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğretim üyelerince yapılan bir araştırmayla yeniden rastlanmış.

4 yıl boyunca sürdürülen araştırma sonucunda, literatürde (edebiyat)"Scilla Mesopotamica Speta'' olarak adlandırılan çiçeğe, Halfeti ilçesi yakınında rastlanmış.

Yapılan araştırmada, bitkinin, Alman eczacı ve bitki toplayıcısı Paul Sintenis tarafından ilk kez 1888 yılında Halfeti'den toplandığı, çiçeğin, 1977 yılında "Speta'' isimli yabancı bir araştırmacı tarafından bilim dünyasına tanıtıldığı belirlendi.

Mezopotamya sümbülü, bugün yalnızca Halfeti'de lokal (mahalli-yerel)bir yayılış alanına sahip durumda.

Anadolu tarihinde önemli bir yeri olan bu bitki türünün mutlaka korunması gerekiyordu.

Fakat ne yazık ki o da 2000 yılında Siyah Gül ile beraber Zeugma'yı da sular altında bırakan Birecik Barajı'nın suları altında kaldı.

Bu yazıyı okuduğum zaman da çok üzüldüm. Nasıl ya! Dedim. Haklı olarak. Nasıl olur? Oluyor. Şimdi bir umut varsa, bir ışık varsa mutlaka değerlendirilmeli. Ben bunu canı gönülden isterim.

Çin atasözü

Gül sunan bir elde daima bir miktar gül kokusu kalır.

Hz Mevlana 

Beni benden alan gözlerin nerde? Yurdumu saran çiçeklerin nerde? Onca memleketler gezdim. Beni ahirete götüren yolun nerde? Hz Mevlana söyler herkes onu dinler. İşte derler: Gözlerimizi açan çiçek burda

Yeşillerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıllardan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir…

Nazan Şara Şatana

 

http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

https://twitter.com/#!/nazansarasatana

  

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....