Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '13

 
Kategori
Siyaset
 

Siyasete Perde arkasından bakan Bizler...

Bugün siyaset üzerine bir beyin fırtınası yapmak istiyorum. Gündem buna oldukça müsait zaten. Tabi fikir beyan edeceğim konularda çok iyi bir bilgiye sahip olduğumu iddia etmiyorum ama kendimce siyasetin  bana neyi ifade etmek istediğini anlatmak niyetindeyim.

Yaş itibariyle son 20 yılda yaşanan bir çok olaya uzaktan seyirci oldum. Sovyetler Birliği dağıldığında 1 yaşındaydım akabinde Körfez savaşı başladığında belki daha yeni yeni yürüyordum. Dağılan Yugoslavya'da Müslümanlara karşı başlatılan soykırım hareketi Srebrenitsa katliamı olduğunda kelimeler ağzımdan düzgün bir şekilde çıkmaya başlamıştı. 28 Şubat sürecinde ilkokula gidiyordum. 2001 Krizi olduğunda bu da nedir demiştim? Babam neden sabahları kalkıp işe gitmiyor diye düşünüyordum. Hele adını ilk defa duyduğum İkiz Luleler'e terörist saldırılar yapıldığında Allah Allah acaba şimdi ne olacak diye meraklar içerisindeydim.

2002 yılında ileri demokrasi ile tanıştım. Aydınlık sokaklar, her yıl yenilenen kaldırımlar, duble yollar derken anlamadan Coni'ler uçakları ile üstümüzden geçip hemen dibimizdeki komşumuz, kardeşimiz IRAK'a paraşütlerle demokrasi dağıttığında ben televizyon başında heyecanla olanları takip ediyordum. Acaba bir gün bize gelir mi bu demokrasi diye düşünürken meğersem içimizde demokrasi düşmanları varmış. Kendi kendilerine Ergenekonculuk adını verdikleri bir oyunla aziz milletimin demokrasi hakkını gasp etmek istiyorlarmış. Fırsat verir miyiz ama hemen aldık façalarını.

Lise yıllarında bıyıklarım henüz bitiyordu dudaklarımın üstünde. Fikirlerim de yeni yeni şekilleniyordu. Bize aklınızda vicdanınızda hür olun diyen hocalarımızın meğersem bizim göremediğimiz prangaları varmış ayaklarında. Ne olduğunu anlamadan üniversite sıralarında buldum kendimi. Hani o filmlerde izlediğimiz koltuk altlarında kalın kalın kitaplarla gezen, yemek aralarında memleket meselesi tartışan güruh var ya hepsi yalanmış o zaman anladım. 12 Eylül'ün depolitize ettiği gençlik üniversite yıllarını batak oynayarak, eve kız atarak değerlendirme amacındaydı.

Zor yıllardan geçen hocaların yüzlerinden belli oluyordu. Onlardan arta kalan bir hiçti. Aramızda yine bir grup radikal öğrenci grupları yok değildi. Kendilerine Kolektifler diyen arkadaşlar sağolsunlar bizim haberimiz olmadan bizim haklarımızı savunmak için her gün polisten cop yiyor, tomalardan fışkırtılan suyun altında duş alıyordu. Bir de kenarda badem bıyıklı kardeşlerim vardı. Onlar bu dünyayı bir kenara bırakıp Allah rızası için öbür dünyanın peşinden koşuyorlardı. İşte böyle bir ortamda ben ve benim gibiler fani dünya ile ahiret arasında sıkışıp kaldık. Bir eylemsizlik içerisinde bekliyoruz.

Ünlü Alman Papaz Martin Niemöller'in güzel bir sözü aklıma geldi: "İlk önce geldiler komünistleri alıp götürdüler, ben sesimi çıkarmadım. Beni ilgilendirmiyordu. Sonra yahudileri aldılar toplama kampına, işkenceye götürdüler, ben yine sesimi çıkarmadım. Çünkü bana göre bir şey yoktu. Sonra sosyal demokratları vurmaya, hapse atmaya, toplama kamplarına götürmeye başladılar. Ben yine sesimi çıkarmadım. Çünkü bana dokunan yoktu. Bir gün kapım çalındı. Beni alıp  toplama kampına götürdüler: İşkenceye... Hiç kimse ses çıkarmadı. Çünkü ses çıkaracak kimse kalmamıştı..."

 
Toplam blog
: 27
: 980
Kayıt tarihi
: 22.05.13
 
 

Cebi delik, gönlü zengin, kahkahası bol, hayatı sıradan ve sade yaşayan bir insan evladı. Ekonomi..