Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '17

 
Kategori
Sinema
 

Skeçler Topluluğu, Tatlım Tatlım...

Skeçler Topluluğu, Tatlım Tatlım...
 

Yılmaz Erdoğan’ın Haybeden Gerçek Üstü Aşk kitabını okumuş, oyununu üç kez izlemiş biri olarak, sinemaya gittiğimde izleyeceğim Tatlım Tatlım'ın, ne kitabın ne de tiyatronun üzerine çıkamayacağını...


Yılmaz Erdoğan’ın Haybeden Gerçek Üstü Aşk kitabını okumuş, oyununu üç kez izlemiş biri olarak, sinemaya gittiğimde izleyeceğim Tatlım Tatlım'ın, ne kitabın ne de tiyatronun üzerine çıkamayacağını tabi ki biliyordum.

Tek bir beklentim vardı; filmin başladığı ilk dakikadan itibaren hikâyesinin beni içine alması…

Karakterlere, düştükleri hallere, diyaloglarına anlamsızca gülmek bile yeterli olabilirdi.

Zira amacım hayatın sırrını çözmek değil sadece keyifli zaman geçirmekti.

Fakat ne yazık ki Tatlım Tatlım benim için tam anlamıyla bir hayal kırıklığı oldu.

Hatta neredeyse hiç güldürmeyerek, şaşırttığını bile söyleyebilirim.

Oysa Tatlım Tatlım’da, Haybeden Gerçek Üstü Aşk’ın çoğu diyalogu neredeyse bire bir kullanılmıştı.

Yani aslında diyaloglar komikti.

Peki o zaman niye gülmedik?

Çünkü sadece diyaloglar komikti, o da kağıt üstünde.

Onları yazıdan alıp ete kemiğe büründürecek, boyutlandıracak karakterler filmde yoktu.

İki karakter için yazılan bir metni, sekiz karaktere paylaştırmak açıkçası büyük hata olmuş.

Zira bu sekiz karakter arasında muhteşem ötesi farklılıklar da yok.

Biri inanılmaz maço, biri inanılmaz modern bir adam olur ya da evliliği hiç düşünmemiş bir kadınla, evlilik ile kafayı bozmuş bir kadını koyarsın,

Bundan gizli bir çatışma yaratırsın,

İşte o zaman filmin önermesi; “her kim olursak olalım aslında hepimiz ilişkilerde aynı giriş gelişme ve sonuçları yaşıyoruz” olurdu.

Yapılan hata açık seçik ortada;

İki kişinin ağzından çıkan ve buram buram Yılmaz Erdoğan kokan diyalogları hiç değiştirmeden "o sekiz kişi" söyleyebiliyorsa, zaten hepsi birbirinin kopyası demektir.

Tamam anlayabiliyorum sonuçta filmler para kazanılmak için yapılıyor.

Ve bu filmde de, ticari kaygılar nedeniyle sekiz popüler oyuncu oynayacak kararı verilmiş.

Burada da sorun yok...

Ama...

O zaman iki karaktere Haybeden Gerçek Üstü Aşk diyalogları verilip, geri kalan altı karakterin sosyal yapılarına, takıntılarına, statülerine göre yeni diyaloglar yazılacaktı.

Niye yapılmadığını anlamak gerçekten mümkün değil.

Daha da fenası; aynı olayı dört çift üzerinden anlatınca, ilişkideki o balım zamanlarından sorunlu dönemlere geçiş inanılmaz hızlı olmuş.

Dört tanışma, dört ilk buluşma, dört sevişme, dört evlilik, balayı ve sorası…

Dolayısıyla da olaylardaki bu sıçramadan hallice hızlı geçişler, hikâyeyi bir an evvel bitirme derdinde çalakalem bir senaryo ortaya çıkmasına neden olmuş.

Sanki bu skeci koyalım, bunu da koyalım, bak bu çok iyi bunu da koyalım derken, senaryo unutulmuş, ortaya bir çeşit “Haybeden Gerçek Üstü Aşk” diyaloglarıyla “Güldür Güldür Show” çıkmış gibiydi.

Gelelim oyunculara…

Büşra Pekin ve Çağlar Çorumlu’yu diğerlerinden bir tık ayrı tutuyorum ama genel olarak diyaloglarına inanmamış gibiydiler.

Sanki ismini duyunca “tabi ki oynarım” deyip projede yer almayı kabul etmiş ama sonra senaryo ellerine geçince “nereden girdim ben bu işe” der gibi bir oyunculuk sergilemişler.

Fatih Artman, Gupse Özay ve Bülent Parlak, Aylin Kontente çiftinin performansı yok gibiydi.  Sahneleri geldiğinde sıkıldıkça sıkıldık. Zaman bitmek bilmedi.

Tüm erkek oyuncularda biraz Yılmaz Erdoğan, tüm kadın oyuncularda da biraz Demet Akbağ vardı.

Mekânlara gelince hepsi inanılmaz yapaydı. Bir tane bile yaşayan, gerçek ev hissiyatında yer yoktu. Şu ana kadar gördüğüm en kötü sanat grubu işiydi.

Sonuç olarak, Tatlım Tatlım sinema filminden çok, evde oturup izlenebilecek televizyon filmi tadında bir iş olmuş.

 
 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..