Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '08

 
Kategori
Futbol
 

Skor aldatmasın...

Taksimden aşağı Dolmabahçeye yaklaşırken içim hep kıpır kıpır olur her Beşiktaşlı gibi. Hele artık kapalı tribün de ufaktan görünmeye başladı mı birden adımlar hızlanmaya başlar. Bir an önce tribündeki yerimi almak için freni patlamış kamyon gibi inerim basamakları üçer beşer.

Bugun saat 7.30 civarı gelirken stada kapalıda göbekte ufak bir grup, yeni açıkta millet bir araya gelmek için "buraya gelmeyen fenerli olsun" şeklinde tezahuratlarla stadta kalabalık oluşturulmaya çalışılmasından Beşiktaş taraftarının artık Cuma maçlarından İllallah ettiğini anladım. Seyircisiz futbolun ne zevki var derler ama 3 maç arka arkaya Cuma ve Pazartesi günleri akşamları insanlara eziyet ederler. Artık pazartesi ve cuma maçlarının eziyeti futboldan alınan zevkin önüne geçmeye başladı. Dikkat… (Rahmetli Kazım Kanat’ın ruhu şad olsun)

Gelelim maça, Delgado'nun yokluğunda oyun kurucu görevinin Tello'da olması kimseyi şaşırtmazdı fakat çıkan ilk 11 de Tello'yu da göremeyince dur bakalım Serdar Özkan ne yapacak diye seyretmeye başladık. İşten geç çıkan arkadaşlarımızın stada 15 dakika geç geldikten sonra “Ne kaçırdık ben yokken?” sorusuna cevap verememin ilk yarının özeti olacağını nereden bilebilirdik ki.

Ali Tandoğan geçen lig maçında verilen şanstan sonra bugün de verilen şansı iyi değerlendiremedi. Geldiğinin kaçıncı senesi oldu hala biz ondan iyi maçlar çıkarmasını bekliyoruz. İşin ilginci onun iyi maç çıkarmasını bekleyen Hoca sayısı da artmya başladı. Rıza Hoca, Tigana, Ertuğrul Sağlam ve şimdi Mustafa Denizli. Yavaş yavaş suyu ısınmaya başladı.

Hasılı kelam, koskoca ilk yarı Holosko’nun kendi getirdiği topu kaleci Ömer’e teslim etmesinden başka aklımda bir pozisyon kalmadı. Serdar Özkan’ın her topu aldığında 30 saniyeden önce topla vedalaşmamak üzere bir yemini olsa gerek, ya arkadaş biraz şu topla erken vedalaş, oyunu hızlandır. Sanki futbolda adam geçmeden orta yapılmaz diye bir kural varmış gibi her topu bir oraya bir buraya çekip sürekli top kayıpları yaptı.

Defansa çok fazla iş düşmediği için o kısım iyi gözüktü. Biten ilk yarının ardından herkes Cisse. Tello değişikliği beklemeye başladı. Takımlar ikinci yarıya çıkarken Cisse ve Tello’yu görünce gözlerimizin içi gülmeye başladı.

Bir sağ kanattan Serdar Kurtuluş, diğer kanattan Ekrem destekli Serdar Özkan, göbekten Cisse ve Tello. Her dakika gol gelecek diye beklemedeyiz ama dakikalar geçtikçe ve tribünlerin coşkusu da artınca eyvah Sivas maçı gibi olmasın demeye başladık. Derken Cisse’nin usta dokunuşu ile Antalya’nın tılsımı bozuldu. Arkasından Holosko’nun estetik golü ve muhteşem bir kapanış Tello’dan. Sarmaş dolaş olan tribünler.

Bir de Bobo şu 50. golünü atsın artık, o stres oluyor ama bu gidişle bizler kanser olacağız mazallah.

Staddaki coşku tavana vurdu, şampiyonluğa inanmış sineler bir kere daha İnönüyü çınlatıyordu. 3-0 dan sonra ne mi oldu, kapalı altta bulunan ben kapalı üste dönüp maçı tezahuratlarla bitirdim. Akşam eve dönüş yolunda herkesin dilinde ve yüreğinde aynı mırıltı. Şampiyonluk bizim, kupa bizim.

Bundan sonra tüm Beşiktaş maçlarında yorumlarımı sizlerle paylaşacağım kimi zaman maç esnasında, kimi zaman ekran başında Beşiktaş'a dair, Beşiktaşlılarla paylaşmak dileklerimle.

Saygılarımla

Uğur Nurcan

 
Toplam blog
: 10
: 852
Kayıt tarihi
: 31.10.08
 
 

Şu kainat sarayının, bahçesindeki havuzun en küçük damlasıyım. Bir ben var, benden ileri deyip düşün..