Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sokaklarda yaşanan bir hikaye

Sokaklarda yaşanan bir hikaye
 

Akşam karanlığı çökmüştü ve o yine geç kalmıştı. Yoğun bir iş gününden sonra evinize gitmek için sabırsızlanabilirdi insanlar, onun da tek düşüncesi evine ulaşmak, iş stresini unutmak, hatta ayaklarını uzatabilmekti. Başına geleceklerden habersiz yürürken sokakta ona doğru yürüyen bir karartı gördü. Başta duraladı, sonrasında ilerlemeye devam etti. Karartının yüzü yanına yaklaşırken aydınlanıyor, yine de tam olarak gözükmüyordu.

O hala mükellefinin icra durumunu düşünüyordu aklından. Aslında müşterisi olan mükellef bu kadar geç kalmasaydı belki aklından geçirdiği ayaklarını uzatma düşüncesini çoktan yapıyor bile olabilirdi. O bu düşünceler içerisindeyken karartı iyice yaklaşmış, tam önünde durmuştu. Başını kaldırıp dikkatle baktı.

Karşısındaki 9-10 yaşlarında bir çocuktu. Belki de sokak çocuğu idi. Elinde siyah bir poşet tutuyordu. Poşet bir an rüzgarın esintisiyle düşecek gibi oldu, çocuk buna izin vermeden poşeti sıkıca kavradı. Siyah, iri gözleriyle etrafı büyük bir dikkatle gözlüyordu. Sırtında kendine oldukça küçük gelen bir tişört, kimi yerleri yırtık bir siyah pantolon vardı. Elleri kirliydi. Çocuktu ne de olsa, kimin eli kirli değildi ki o yaşlarda.

"-Abla para versene!" dedi. Kabaca söylenen bu sözler çocuğu göz uçlarıyla süzmesine neden oldu. Çocuk da bakışlarına karşılık veriyordu. Söylediği sözlerin kabaca dillenişi gibi, bakışları da bir o kadar katıydı.

"-Para veremem." diye yanıt verdi.

"-Para ver dedim sana!" tehdit savururcasına tekrarladı çocuk.

"-Vermeyeceğimi söyledim ben de."

"-Nolur be abla, karnım aç." diye mırıltı şeklinde söylendi çocuk.

"-Tamam şurada bir yer biliyorum, gel karnını doyuralım."

"-Sen bana para ver, ben alırım."

"-Karnını doyurman için seni dediğim yere götürürüm ama para vermem." dedi net bir şekilde. Para alamayacağından dolayı mı yoksa kinlendiğinden mi çocuğun elinde parıldayan bir alet gördü. Gördüğü şey bir bıçaktı. "Lanet olsun." diye düşündü. "Ne işi var bu yaşlarda çocuğun elinde bir bıçağın?"

Bıçağı savuran çocuk gülümseyerek tekrar konuşmaya başladı. "Para!"

"-Ya param ya canım mı yani? Kesinlikle yanlış birini buldun çocuk, ölümden korkan birini bulmalıydın. O lanet bıçağı hemen bırak! Çünkü acemisin ve bir katil değilsin. Üstüne üstlük beni yaralaman ihtimalin öldürme ihtimalinden çok yüksek."

"-İnsanın kalbi nerde? Biliyor musun çocuk?!"

"-Şey... Yeter ben paranı istiyorum. Ders değil hem insan kalbi nerde biliyorum." Eliyle kalbinin bulunduğu bölümü gösterdi. Ama yanlış tarafı göstermişti.

"-Bilmiyorsun çocuk. Kalp orada değil diğer tarafta." Eliyle kendi kalbini gösterdi. "İşte buraya sapla hadi!" dedi emredercesine...

Şaşkınlıktan ne yapacağını bilemeyen çocuk duraladı, sonrasında "Sen istedin bunu!" der gibi üzerine atıldı. Ama çocuktan önce davranmış ve çocuğun elini burkmuştu. Bıçak yere düşmüştü. Çocuk dizüstü çömelmiş, terlemişti. Bıçağı alıp çantasına koydu. Sonrasında ona ne yapacağına biliyordu ama şimdilik çocuğun durumu onu daha çok endişelendiriyordu. Çocuğu kaldırdı ve biryerine bir şey olup olmadığını sordu.

"-Neden soruyorsun ki! Ben seni öldürmeye çalıştım." dedi çocuk utangaç bir tavırla.

"-Unut gitsin. Sonuçta beni öldürmeyeceğini ikimiz de biliyorduk." dedi çocuğa gülümseyerek.

"-Beni polise vermeyeceksin değil mi?"

"-Vermeyeceğim çocuk, endişelenme. Bir ailen var mı? Bir evin?"

"-Var."

"-O zaman daha fazla geç olmadan evine git hadi."

"-Abla senin adın ne?"

"-Fatma. Peki ya senin ki?"

"-Mehmet. Seni hiç unutmayacağım abla."

"-Ben de seni Mehmet. Kalbin işte burada." Eliyle çocuğun kalp atışlarını dinledi. "Ona iyi bak. Kalbine, bedeninden bile iyi bak."

"-Ben bir daha böyle şeyler yapmayacağım. Söz veriyorum. "

"-Biliyorum. Hayatta yolun açık olsun Mehmet. Hoşçakal."

"-Abla senden bir şey isticem. Seni öpebilir miyim bir kerecik?"

"-Elbette" diye gülümsedi. Çocuğa doğru eğildi, çocuk onu öptükten sonra o da çocuğu öptü.

Daha sonra karanlık sokakta onun gidişini seyretti.

"Yaşam ve ölüm."

"Ölüme ne kadar yaklaşmıştım? Ve tüm bu olanlar neydi böyle?" diye düşündü.

 
Toplam blog
: 128
: 1145
Kayıt tarihi
: 23.11.07
 
 

Herkes gibi yazar, çizerim. Dünyamı boyarım hepsi bu!..