Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '08

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Son kriz ve gerçekler (2)

Son kriz ve gerçekler (2)
 

...bir gün tok,güven içinde ve gülümser olmak senin de hakkındır...


Küresel krize ilişkin önceki yazımızda sözü edilen bu global özet fotografı gördükten sonra, şimdi biraz daha başa dönelim ve ABD merkezli bu sürec nasıl gelişti ona biraz daha yakın bir plandan bakalım.

2001 yılına gelirken ABD ekonomisinde baş gösteren resesyon (daralma-durgunluk) dalgasını aşmak için kredi faiz hadlerinde aşagıya dogru yapılan çekim faaliyetiyle talep ve dolayısıyla arz piyasaları canlandırılmak istendi.

2004 yılına kadar sürdürülen bu politika ile kredi kullanım talebinde şiddetli bir gelişme oldu ve artan bu kredi hacmi öncelikle emlak piyasalarını kamçıladı, fiyatlar yükselme trendine girdi.

Yükselen emlak fiyatları ile birlikte aynı gayrımenkul üzerine ikinci, hatta üçüncü ipotekler tesis edilerek yeni harcamalara imkan saglayan kaynak yaratmalar(yeni krediler) gündeme geldi. (suni şişmenin ilk adımları)

2002 yılında yeni bir adım daha atıldı ve inşaat sektörünü daha da canlandırmak ve düşük gelirlilerin konut sahibi olmasını saglamak içinyeni düzenlemelere gidilerek ünlü "subprıme morgate" denilen "düşük kaliteli"emlak kredilerinin önü açıldı.

(ünlü "morgate krizi" sözü buradan kaynak aldı)

ABD'de bu gelişmenin ardından bir adım daha atıldı ve "devlet tahvillerinin faizi yükseltilerek"tahvile dönük talep canlandırıldı ve yeniden bir kaynak daha yaratmanın yolu açıldı.

Merkez Bankası FED'in para basma mekanizması tam gün mesaiye girmişti demek bile mümkündü.

Bir taraftan artan emtia fiyatları diger taraftan artan "likidite bollugu" ile birlikte dolaşımdaki para kendisine küresel çapta yeni yatırım alanları aramaya başlamıştı.

Bu arada "Ninja Kredileri"olarak ta tabir edilen düşük kaliteli morgate kredileri, bir çıg gibi büyüyor, ABD finans çevrelerinde bu krediler için "No ıncome-No Job-No Asset"deyimleri kullanılıyor, yani gidişin dönüşü olmayan bir gidiş oldugu daha o günlerde sinyal ediliyordu.

Ekonomi ögretisinin başlangıç ilkelerinde ögretilen ve toplam gelirlerden "harcanabilir gelir"düşüldükten sonra ancak kalan "tasarruf edilebilir gelir"dir tekerlemesi çoktan unutulmuş, tüketiciler "kendisine ait olmayan yabancı tasarrufları"dahi "harcanabilir gelirlerine çoktan dahil ettigi gibi, yaptıgı yatırımlarınında kendisine ait oldugu gibi çok tuhaf bir hisse kapılmış, cennet rüyaları üretir olmuştu.

Kabusla uyanılacak günlere kadar elbette herkes hayallerinde özgürdür!

Öte yandan, şimdi büyük gürültüyle çöküşlerini izledigimiz devasa "yatırım bankaları" ise bu çılgınca gidişe ayak uydurur bir şekilde tehlikeli yeni bir adım daha atıyor, mevcut "kredi alacakları"nı finansal bir terim olan "menkul kıymetleştirme" enstrümanıyla satarak(sanal mucizeler zincirinin önemli bir halkası daha)yeni kaynaklar yaratıyor ve bunlarla yeni krediler açılmasına öncülük ediyorlardı.

İnanılmaz ama gerçek.

Başlangıçta kaynagında gerçek deger(reel asset)olarak 10 paralık olan bir degerin üzerinden 100 paralık bir likidite imkanı yaratılıyor, bir taraftan kredi alacakları bir deger olarak krediye dönüştürülüyor diger taraftan tahvil piyasası körüklenerek likidite bollaşması durmadan pompalanır bir hale getirliyor, talep büyütülüyor arzda ona yetişmeye çalışan bir sanal maratoncuya dönüştürülüyordu.

Köpük durmadan kabarıyor, kabarıyordu ve bu çılgın neo-liberalist gidişin önünde duracak hiç kimse yoktu ve "kamu yararını " gözeten bütün kurum ile kurallar rafa kalkmıştı.

Tabi bütün bunlar "dünya ekonomisinin devasa bir parçası" olan ABD'de olunca, meydana gelen tüm bu gelişmeler çok dogal olarak ekonominin küresel karakteri itibariyle diger bütün ülke ekonomilerini de bir biçimde etkiliyor, tetikliyor ve onları da bu çılgın gidişin bir parçası haline sokuyordu.

Bütün gelişmiş ekonomiler ele ele vermiş, hep birden aslında travmatik bir gidiş olan bu yarışın birer gönüllü üyesi halinde "saadet şarkıları"söyler hale gelmişler, milyar dolarlar havada uçuşur olmuş, finans kurumlarının CEO'larının yıllık gelirleri 100 milyonlarca dolarla ifade edilen rakamlara dönüşür olmuştu.

Gelişmekte olan ve az gelişmiş ekonomilerde bu artan sanal para bollugundan pay alma yarışına girer olmuş, maratona bir yerinden dahil olarak kendilerini "küresel oyuncu"olma hayallerine kaptırmışlardı.

Dünyanın en gelişmiş ekonomilerindeki aşırı ve kontrolsuz kar hırsı akılları baştan almış, "azalan risk duyarlılıgı" ile birlikte bu yarış finans kurumlarını kuralsız "kar odaklı" birer köpek balıgına dönüştürmüştü.

Tüketici cephesinde ise gırtlaga kadar borçta ama tatlı bir konforun her tür nimetinden faydalanır bir fotograf elden ele dolaştırılıyor ve herkes bu cennete davet ediliyor, talep büyütülüyor arz ise uygun adım bu çılgın talebe yetişmeye çalışıyordu.

Nasıl olmasındı, 60 trilyon dolarlık bir mal ve hizmetin üretildigi dünyamızda, büyük bölümü de sanal olan 120 trilyon dolarlık bir kaynak durmaksızın hem kişisel hemde kurumsal talebi küresel ölçekte körüklemeye devam ediyordu.

BİR ÇÖKÜŞÜN BASİT HİKAYESİ...

Şimdi gelin bu sonun başlangıcı olan hikayenin basit bir örnegini, tüketici davranışı olarak bir örnek olayla ele alalım ve herkesin kolaylıkla durumu anlamasını saglayalım:

*ABD'de 2001 de bir evin degeri 100 bin dolardı ve bu ev 20 bin peşin kalanı 80 bin dolar ise mortgate kredisi olarak alınmıştı.

*2004'te yeniden yapılan bir ekspertiz ile evin degeri 150 bin dolar olarak tesbit edilmiş, bu kez ikinci bir ipotek tesis edilerek 50 bin dolar daha kredi kullanılmış, bu kez lüks bir araba alınarak konforun düzeyi yükseltilmişti.

*2005 yılının sonunda aynı eve yeni bir ekspertiz daha yapılıyor ve bu kez evin degerinin 180.000 dolar oldugu tesbit ediliyor ve üçüncü bir 30.000 dolar kredi daha alınarak şimdi de evin mobilyaları yenileniyordu.

*Artık 2006 ya gelindiginde kimse bu evin alınırken 100.000 dolar oldugunu hatırlamıyor, emlakçisinden bankacısına kadar herkes bu evin 180.000 dolar oldugu üzerinden hareketle işlemlerine devam ediyordu.

*Ancak 2007 de aynı mahallede benzer bir ev satışa çıktıgında, kimse bu eve bırakın 180.000 dolar ödemeyi ancak 70.000 dolar verince, balon patladı.Haliyle 180.000 dolar ipotek karşılıgı borç altına giren tüketici de bu deger kaybı karşısında bankaya olan borcunu ödemek istemeyince yangın çıktı.

*Düşünün binlerce tüketici benzer davranışı geliştirip ve bankalar alacaklarını tahsil edemeyince mali sistem durma noktasına geldi, üstüne bir de bankalar sistemi rahatlatmak için birbirine borç vermeyi durdurunca "Likidite krizi" başladı.

*İşte batmalar böylesi bir tıkanmanın arkasından gelmeye başladı ve ilk etapta oluşan zarar 800 milyar doları bulurken, beklenen zararın büyüklügü ise 1, 2 trilyon dolar civarını buldu.

*Düşünün ki Türkiye'nin ekonomik büyüklügü 660 milyar dolar, tüm banka sistemimizin aktif büyüklügü ise 520 milyar dolar ve dünya finans sisteminde oluşan zarar ile iki tane Türkiye'nin iflası söz konusu oldu denebilir.

Macera bitmedi ve henüz yeni başlıyor, bundan sonra olacaklar ve Türkiye'nin pozisyonu meselesine ise bundan sonraki yazımızda yer verecegiz.

Devam edecek

 
Toplam blog
: 88
: 1115
Kayıt tarihi
: 09.01.07
 
 

Ankara SBF'yi bitirdim. Öğrencilik yıllarında gazetecilik, sonrasında uzun yıllar özel sektörde ü..