Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '15

 
Kategori
Sinema
 

Son Umut Bükücü

Son Umut Bükücü
 

Normalde gitmeyi planlamıyordum ama twitter üzerinde @SonUmutFilmve @Cinemaximum tarafından gerçekleştirilen kampanyadan 2 kişilik davetiye kazanınca  gidip seyredelim bakalım dedik  Son Umut (Water Diviner) filmini.

Yazının başında hemen söyleyeyim filmi beğenmedim. Filmde o kadar çok mantık hatası var ki , birazcık dönemi ve Osmanlı’yı biliyorsanız filmi eleştirmemeniz imkansız.

Oyuncu seçimlerinden başlarsak Cem Yılmaz resmen sadece Türk seyircisi filme gitsin diye ekipte. Ne oyunculuk olarak ne de senaryo olarak o rolü Cem Yılmaz’ın yerine başkası oynasa hiçbir şey fark etmezmiş.

Yılmaz Erdoğan desen komedi haricinde rol almasın lütfen. Film boyunca yüz ifadesi hiç değişmedi , BKM mutfak ekibinden herhangi biri çok rahatlıkla kotarırdı bu rolü. Anlaşılan Yılmaz Erdoğan da Türk seyircisi ile alakalı ticari sebeplerden ekibe dahil edilmiş.

Zaten Cem Yılmaz ve Yılmaz Erdoğan’ın Türk seyircisini filme çekmek için bulunduğunun bir diğer kanıtı da , filmin dünya afişlerinde sadece Russel Crowe’un yer almasıdır.

Salih Kalyon’un neden filmde rol aldığını , oynadığı rolün filme vakit doldurmaktan başka ne sağladığını acaba açıklayabilir mi?

Olga Kurylenko’nun malum güzelliği tartışılmaz. Ama bu filmde neden rol verildiğini anlayamadım. Siz Olga Kurylenko varsa illa görülecek (gösterilecek) bir şey vardır diyorsunuz ama film boyunca en fazla boynunu ve gözlerini görebiliyorsunuz. Oyunculuk olarak da çok fazla bir katkısı yok bence. Yani çok rahatlıkla herhangi bir Türk dizi oyuncusu bu rolü rahatlıkla oynayabilirdi.

Russell Crowe filmin tek elle tutulur tarafı. Filmi sonuna kadar seyredebilirseniz zaten onun sayesindedir. Kariyeri boyunca rol aldığı belki de en kötü film. Onun hayranı biri olarak (Gladyatör’ü sinemada 4 , evde defalarca seyrettim) keşke bu filmde oynamasaydı diyorum.

Gelelim filmin saçmaladığı noktalara.

Olga Kurylenko , dönem için fazla modern bir Türk kadınını canlandırıyor filmde. Hem kendisi hem oğlu (oğlu tahminen 9-10 yaşlarında) anadilleri gibi İngilizce konuşuyorlar. Halbuki o yıllarda Osmanlı’da bir kadının bırakın anadili gibi İngilizce konuşmasını okuma yazma bilmesi bile nadir bir durumdur.

Yine filmde Osmanlı Subayı rolündeki Yılmaz Erdoğan ve Osmanlı ordusunda çavuş rolündeki Cem Yılmaz da şakır şakır İngilizce konuşuyorlar.

Osmanlı’da yabancı dil olarak İngilizce kullanılmazdı. Tanzimat döneminden itibaren Fransızca hakimdi Osmanlıda. Abdülhamit döneminden itibaren Alman etkisine girildiği içinde Almanca yabancı dil olarak kabul ediliyordu.

Filmin en saçma yerlerinde tabiki de başrol oyuncusu olarak Russell Crowe var. Tamam anladık tahta çubuklarla su kaynağını buluyorsun (zaten filmin orijinal adı olan Water Diviner ;  su yatağını çubukla bulan kimse demek) ama 20 bin kişinin öldüğü bir cephede öylece dikilerek çocuklarının cesetlerinin olduğu yeri bulmak da ne oluyor ya. Fantastik bilimkurgu filmlerinde olur anca böyle sahneler.

Sonuç olarak baştan sona mantık hatalarıyla dolu , bitse de biran önce salondan çıksak diyeceğiniz bir film.

Salon demişken hafta içi akşam 21.30 seansına 30 dakika reklam koyan Cinemaximum yönetimini de ayrıca takdir ediyorum.

 

      A.Bilgehan Varol

https://twitter.com/Bilgehanv
https://www.facebook.com/bilgehanv
http://bilgeyle.blogspot.com.tr
http://blog.milliyet.com.tr/bilgeyle

 

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 56
: 2108
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Denizli Anadolu Lisesi, Uludağ Üniversitesi İ.İ.B.F Kamu Yönetimi ve Beykent Üniversitesi MBA ted..