Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '14

 
Kategori
Psikoloji
 

Söz vermek üzerine

Söz vermek üzerine
 

ÖZGÜR BİR GELECEK İÇİN SÖZ VERİYORUM ZİNCİRLERİ KIRACAĞIM


Her verilen söz hafızamızın bir yerlerinde saklanmış kişiliğimizin hücrelerine yerleşmiş atom bombası gibidir. Bu verdiğimiz sözlerin dışa vurumu hayatımızın seyrini değiştirecek bizi mahkûm edecektir. Hala vaktimiz var. Verdiğimiz sözlere belki dakikalar kalmıştır ya da ömrümüzün sonuna kadar kaldı vaktimiz. Bu zaman diliminde verdiğimiz sözler hayatımıza kuantumsal etki yaptığını söyleye biliriz.

Söz vermek bir inanç biçimidir. Kendimizi verdiğimiz söze inandırdık mı yeni kimliğimiz artık o söz doğrultusunda gelişecektir. ‘En anlamlı yemin söz vermektir. En büyük intikam affetmektir. En adi söz hiç sevmedim demek ve en güzel cevap gülüp geçmektir.’ Diyen Victor Hugo sözle yemini bir tutmakta buda sözlerin bir inanç ritüeli olduğu savımızı desteklemektedir.

‘Bazen susmak söylenen bir sürü sözden çok daha fazlasını ifade eder’ der Montesquieu. Aslında susmakta kendimize verdiğimiz bir söz değil midir diye sorabilir insan. Bir cahille asla tartışmayacağım sadece susacağım demek gibi. İtalyan düşünür Machiavelli başarıya ulaşmak için her yola başvurmanın mubah olduğunu vurgularken, sözünde durmak büyük erdemdir; ama bütün büyük işleri sözünde durmayanlar başarmıştır diye çelişkili bir ifade kullanır. Bir devlet adamı olan Machiavelli basarı için gerekirse sözümüzden cayıp kendimizle çeliştiğimiz zaman başarı elde edeceğimizi düşünür. Gerekirse kandırmak için söz verilmesini meşrulaştıran Machiavelli Söz vermenin erdemlik onu tutmamanın başarıya gidilecek yol olarak görmesi aslında sözlerin ne kadar da kimliğimizi şekillendirdiği trajik biçimde açıklığa kavuşuyor.

İnsanın kendisine duyduğu saygı ve başkalarının saygı duyduğu değerler arasında bir kimlik bunalımı aslında verdiğimiz sözlerle durulanmaktadır. Theodore Simon insan onuruyla arasında çok ince bir tel vardır o da sözdür diyor. Sözünde durmamak onuru zedeleyecek kadar tehlikeli ise hiç söz vermeyelim mi? Ya da H.z Ali’nin ‘tutamayacağın sözü verme’ dediği gibi mi yapalım? Psikoloji yapamayacağın sözleri vermenin strese neden olacağını belirtiyor. Hırsızlığı alışkanlık yapan birinin bu alışkanlığından vazgeçmesi kolay değildir. Bir hırsızın bir daha hırsızlık yapmayacağını söylemesi onda ne kadar da stres yaratacaksa bu sözü vermesi daha doğru değil midir? Evet, tutamayacağımız sözü vermeyelim fakat kendimize söylediğimiz ben böyleyim (sertim, taviz vermem, asla değişmem, bana ne, bir şey olmaz, umrum da değil…) deyip kendimizi iyi ve güzel olana kapalı tutmayalım.

Bir siyasetçinin çölde köprü yapma sözü vermesi toplumda siyasetçinin kimliğini zedeler ve günümüz siyaset yalan söyleme sanatıdır tanımı da bugünkü siyasetçi kimliğinin verdiği sözleri tutamamasına, gerçekleştirmediğine bağlayabiliriz. Bir annenin ya da babanın çocuğuna yarın seni parka götüreceğim deyip götürmemesi çocuğun gözünde anne-baba kimliğinin yansıması olarak kendisinin de verdiği sözü tutmamanın yanlış olmadığı kanısına varması olasıdır.

Söz veriyorum bir daha sana yalan söylemeyeceğim, söz veriyorum küfür etmeyeceğim, asla bu sözümden vazgeçmeyeceğim, anne söz bir daha senden habersiz dışarı çıkmayacağım, söz veriyorum halkıma hep hizmet edeceğim... Hatırlamaya çalışalım ne kadarda söz verdik belki bugün sahip olduğumuz kimlik tuttuğumuz ya da tutmadığımız sözlerle bizi biz yapandır. İnsana bahşedilen güzellikler ahlaki toplumun oluşumu için doğrudur diyemeye biliriz fakat gereklidir diyebiliriz. Her ne kadar insan doğaya topluma kendisine zarar verecek kadar vahşilikle hayvansı bir tanımlamaya da gidilse bu tanım; insanın kendi evriminde güzele ulaşamamasındaki eleştirisidir. Toplumdaki gerici alışkanlıklara elbette karşı durup o topluma bu gerici zihniyetin bir sürdürücüsü olamayacağımızı söylemeliyiz. Yani sözü iyi ve güzel olana evrensel ahlaki değerlere göre vermeliyiz. Ahlaki bir toplumun oluşumu için söz vermemiz gerekir. Kendimizle çeliştiğimizde bırakın strese girelim bu kaos aralığında belki de edindiğimiz kimliklerle ahlaki bir toplum oluşturabiliriz. Kendimize, çevremize ya da topluma söz verelim. İyiliği güzeli yaşayacağımızı yaşamalaştıracağımıza söz verelim. Verdiğimiz sözlerle yargılanalım. Tutamadığımız her söz bizde sakat bir kimlik yaratır. Başkalarının özgürlüğünü kısıtlamayacağımıza, dil kültür etnisite ayrımı yapmayacağımıza, yalan söylemeyeceğimize, küfür atmayacağımıza, cinayet işlemeyeceğimize, doğamıza zarar vermeyeceğimize, iktidarlaşmayacağımıza söz verelim. Bu sözleri tutamadığımızda bilelim ki kendimize toplumumuza zarar vereceğiz. Bireyin toplumsal ahlaki kimlik ediniminde galiba verdiği sözler kendisini iyileştirecek bir tedavi yöntemi olarak kullanabilir.

Gürsel Yamaç

  

 
Toplam blog
: 10
: 761
Kayıt tarihi
: 10.02.11
 
 

Muş'un Durugöze (tifnik) köyünde doğdum. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde sağlık, Eskişehir Üniver..