Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '08

 
Kategori
Güncel
 

Sözleşmeli köleler

Tarih 5 kasım 2008 televizyonum karşısında ana haberleri izliyorum. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, ailelerin ve onların üniversite mezunu işsiz öğretmen adayı çocuklarının ve basının önünde butona basarak 31.000(otuz bir bin) adaydan 13.000(on üç bin)’ine “sözleşmeli öğretmen” olma olanağı sağlıyor, milletten aldığı yetkilerle. Televizyon kanalları, atananların mutluluğunu paylaşıyor. Çıldırırcasına sevinen aileler kameraları görünce daha da bağrışıyorlar mutluluktan; ağlayanlar, avazı çıktığı kadar bağıranlar, mutluluk göz yaşları dökenler… Ki atananlar “4-B’li sözleşmeli öğretmen” in ne demek olduğundan habersizce mutlular(?!) Sözleşmeli kölelerin ve onların ailelerinin sevinçlerini paylaşıyor, basın. Neden kadrolu olarak atanmadıklarını hiç kimse sormuyor. Mutluluk oyunu devam ediyor. Ülkede herkes mutlu, gelecekten de umutlu anlaşılan; en azından haberlerde öyle gösteriliyor millete. 13.000 sözleşmeli öğretmenin sevincini paylaşmalıyız. Kimsenin mutluluğunu kıskandığım yok tabii ki. Sözleşmeli köleliği de mutluluk olarak görmediğimi de belirtmeliyim. Peki geriye kalan 18.000 işsiz öğretmenin üzüntüsünü, hayal kırıklığını, ümitsizliğini, karamsarlığını kim paylaşacak. Ve binlerle ifade edilen üniversite mezunu işsiz ordusu ne yapacak? Nasıl geçinecek? Nasıl yuvasını kuracak? Gelecekle ilgili neler planlayacak? Mutlu düşler nasıl görecek? Bunlar şimdilik aklıma takılan sorular, belki sorulacak daha önemli sorular da vardır…Ülkemizde öğretmen açığı olduğunu toplumun her kesimi bilmektedir. Öğretmen açığı olan bir ülkede neden “kadrolu öğretmen” yerine özlük haklarından çalınmış “sözleşmeli öğretmen” alınmaktadır? Eğitimi, piyasa mantığıyla görenleri anlamakta güçlük çekiyorum. Başöğretmenler, uzman öğretmenler, kadrolu öğretmenler, sözleşmeli öğretmenler, ücretli öğretmenler…Seç, beğen, al… Nedir bu Allah aşkına size soruyorum? Aynı üniversite eğitimi alan ülkemiz gençlerini statükoyla böylesine birbirinden ayrıştırmak ve aralarında ücret uçurumu yaratmaktan kim, ne gibi bir fayda bekliyor, bunu bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki: Devlet okullarında eğitim iflasın eşiğine gelmiştir. Dershaneye gitmeden üniversite kazanılamayan bir ülkede yaşıyoruz. Okullarımız dershanelere öğrenci yetiştiren kurumlar halini aldı. Kendini güvende hissetmeyen sözleşmeli, ücretli öğretmenlerden, devlet ne beklemektedir? Öğretmenler arasındaki bu statükonun eğitime zararlarını siz düşünün? Sözleşmeli öğretmenlerin, kadrolu öğretmenler gibi tayin hakları yoktur, emekli sandığına değil SSK’ya bağlıdırlar, ek-derslerindeki kesinti kadrolularınkinden fazladır, askerliklerini askeri öğretmen olarak yapma hakları yok, kadroya geçebilseler bile daha önce çalıştıkları kıdem ve derecelerine etki etmemektedir, eş durumu hariç özür grubundan faydalanıp tayin isteyememektedirler… Sözleşmeli öğretmenler sevinirken yukarıda saydıklarımı bilerek mi seviniyorlar, yoksa bilmeden mi seviniyorlar, ben de bunu merak ediyorum. Sözün özü öğretmen açığı olan bir ülkede devlet neden kadrolu yerine sözleşmeli öğretmen almaktadır? Daha az ücret karşılığında çalıştırılan bu yol modern kölelik değil de nedir? Bu eğitimin kalitesini azaltmaz mı? Kadrolu öğretmenler aldıkları maaşla geçinebiliyor mu?Eğitimi piyasa mantığıyla gören bir zihniyetin ürünüdür değil midir bu? Eğitim yuvalarımız ticarethane değildir bunu asla unutmamak gerekir. Öğretmenlerimizi sözleşmeli köleler haline getirmeyi bırakmalıyız. Devlet eğitime daha fazla ödenek ayırmalı, öğretmenlerine okullarda para toplatmamalı. Öğrencileri müşteri olarak görüp onlardan para toplama alışkanlığına da acilen son vermeliyiz. Sözleşmeli kölelik anlayışına da...
 
Toplam blog
: 47
: 781
Kayıt tarihi
: 20.10.08
 
 

1978 Hatay doğumluyum. Selçuk Üniversitesi Edebiyat fakültesi mezunuyum. Edebiyat ve felsefe alan..